Uğur İşven

Uğur İşven

ugur.isven@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Seçimler bitti, hangi partinin başarılı, hangisinin başarısız olduğu tartışması bitmedi.
Herkes kendi durduğu noktadan bakarak seçim sonuçlarını değerlendiriyor.
AK Parti, Türkiye genelinde elde ettiği oy artışının yanı sıra, İzmir’de CHP’nin ensesinde soluğunu hissettirecek bir oy oranına ulaştığı için mutlu.
CHP ise “düşman” askerlerinin surlara tırmanmakta olduğunu önemsemeyip, “Hücumu püskürttüm; kale hala bende” diyor.
AK Parti’nin Türkiye genelinde aldığı oylar ise herkesi şaşırtıyor. Merkezde ve sağda başka parti kalmadığını, (barajı geçip geçemeyeceği son ana kadar tartışılan MHP’yi unutmuyorum tabii ki) AK Parti’nin hepsini yutup oylarını kendi hanesine yazdığı dikkatlerden kaçıyor.
Benim de aralarında bulunduğum bir başka grup ise, ülkenin ekonomik durumuna bakıp, “Bu tablo ortadayken, 9 yıldır iktidarda olan bir parti nasıl böyle oy alabiliyor?” diye şaşmadan edemiyor.
Öyle ya; gerçek işsizliğin yüzde 20’ye merdiven dayadığı, topraksız köylünün yanında, işyerini kapatan esnafın saf tuttuğu; emeklilerin “emekleyerek” yaşadığı bir ülkede yapıldı bu seçimler.
Üstelik Türkiye, OECD üyesi 33 ülke içinde gelir dağılımı dengesizliğinde ikinci sırada.
Bizi yalnızca Meksika geçebilmiş.
Seçim günü Türkiye, gelirin adil dağılmadığı, yoksulla zengin arasında uçurumun büyük olduğu bir ülkeydi... En zengin yüzde 10’luk grubun, milli gelirin yüzde 30.4’ünü, en yoksul yüzde 41’in ise gelirin yüzde 13.3’ünü alabildiği bir ülkede yapıldı seçimler.
Bu tabloya rağmen neden AK Parti yüzde 50’ye varan oy oranıyla birinci oluyor.
Kim dindarsa, o kazanıyor
Ben bu sorunun cevabını aslında seçim öncesinde bulmuştum.
Bir televizyon kanalında, Kahramanmaraş’ta seçmenin nabzını yansıtan bir program izliyordum.
Sunucu berber dükkanında kim kazanır, nasıl kazanır falan diye soruyordu.
Herkes seçime etki edecek faktörler üzerinde ahkam keserken, koltukta oturan, yüzünün büyük bölümü traş köpüğü ile kaplı sessiz adam dönüp konuştu:
Lafı eveleyip gevelemeyi bırakın kardeşim. Bu şehir hangi parti dindarsa, ona oy verir. Başka bir şeye bakmaz...
Seçimden sonra bir göz attım; Kahramanmaraş’ta AK Parti oyların yüzde 70’ten fazlasını almış. CHP ikinci parti bile değil. Tıraş olan adam haklı çıktı yani...
Anadolu’nun diğer kentleri de farklı değil.
Sonuçtan hiç memnun olmayanlara “Neden?” diye sorunca şu değerlendirme geliyor:
Milletin yüzde 80’i gazete okumuyor.
Yüzde 75’i ise hayatında hiç eline kitap almamış.
13 milyon vatandaş, ilkokul dahi bitirmemiş.
Bunların arasında 4.5 milyon okuma yazma dahi bilmeyen insan var.
Bu rakamların bizi götürdüğü sonuç şu: Ülkenin yüzde 40’ı, kendi kaderini tayin etmeye muktedir değil! AKP’nin aldığı oy da yüzde 50 işte!
Ancak iş bu kadar basit değil. Yukarıdaki tabloyu yansıtan Anadolu kentleri var; tamam.
Ama batıdaki birçok kentte de AK Parti’nin oyu arttı. İşte İzmir örneği önümüzde...
Onun için; bu sonucun gerçek sebeplerini ararsanız; bir sonraki seçimde aynı arayışları bir kez daha yapmak zorunda kalmazsınız.
Benden söylemesi.