Geçen haftanın yoğun gündemi arasında kaynayıp giden bir haber vardı. İTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, meslek komiteleri toplantısında müfettişlerin kendisine yaptığı bir uyarıdan söz etti. Yatırımcı bakanlıklara birer mektup gönderen Demirtaş, “İzmir projelerinin İzmirli firmalara yaptırılmasını” istemişti. Müfettiş, bu isteğin yasalara aykırı olduğu uyarısı yapmış ve düzeltilmesi gerektiğini bildirmişti.
Demirtaş sözlerine yasalara aykırı bir ifade olmadığı konusunda ısrarlı. Bence de “eşitler arasında bir tercih söz konusu olduğunda İzmirli firmanın tercihini istemek” yasadışı değil. Hatta işlerin daha hızlı yürümesi için gerekli.
Aslında o müfettişe geçenlerde Başbakan Erdoğan’ın yayınladığı bir genelgeyi hatırlatmakta yarar var. Erdoğan, genelgesinde, kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak mal alımlarında, Türkiye’de üretim yapan firmaların mallarının tercih edilmesini istiyor. Öyle “eşitler arasında tercih” tavsiyesi de yok; doğrudan “Türkiye’de üretileni alacaksın” diyor. Bu da aynı şey değil mi?
Zaten Ekrem Demirtaş da, bu uyarıyı dikkate bile almamış. Tam tersine, İzmir-İstanbul Otoyol Projesi’ni üstlenen konsorsiyumdan Astaldi firması ile temasa geçmiş ve çalışacakları alt firmaları İzmir’den seçmelerini istemiş.
Böyle girişimlerin İzmir’in ekonomisine faydası var olmasına ama yeterli değil. İzmir firmaları kendi kentindeki projelerde hep “taşeron” konumunda mı kalacak? Böyle dev inşaat işlerinin asıl yüklenicisi olacak iş kapasitesine, yeteneğine sahip inşaat firmalarımız yok mu? Yap-satçı Karadenizli müteahhit pozisyonundan öteye geçemeyecek mi bizim firmalarımız?
Bakın hükümet İzmir’e 35 projeden söz ediyor. Şaka maka derken bu projeler birbiri ardına devreye sokuluyor. Birilerinin bu işleri yapması lazım. İzmirli firmalar arasından hem kalite, hem fiyat hem de organizasyon konusunda yarışacak kapasitede inşaat firmaları çıkmayacak mı? Tek başına altından kalkamayacak bile olsa, gerek Türk, gerek yabancı firmaların konsorsiyum ortağı olacak çapta firma da mı çıkaramayacağız?
Başkaları ağalık yaparken, biz hep kahyalığı yeterli mi göreceğiz?
Şimdi “yok o kadar da değil; önemli inşaat firmalarımız var” diyen çıkabilir. Şöyle bir düşününce benim de aklıma birkaç İzmirli firma geliyor. İsimlendirmeye girmeyelim ama benim kastettiğim 100 yataklı hastane binası, 20 kilometre duble yol inşaatı değil. Söyleyin bana; “Köprüsüyle, tüneliyle Körfez Geçişi Projesi’ni ben yaparım kardeşim” diyebilecek babayiğit var mı?
İşte kastettiğim bu...