İzmir’de bu sıfatla anılmaya gerçekten hakkı olanlardan biri; hatta başta geleni Ekrem Demirtaş.
El atıp da başarmadığı bir konuyu hatırlamıyorum. Üstelik öyle işlerde başarılı oldu ki, düşünmenin; başlamanın bile cesaret istediği şeylerdi hemen hepsi.
İzmir’de ilk vakıf üniversitesini o kurdu. İTO Vakfı‘nın temelleri üzerinde yükselen İzmir Ekonomi Üniversitesi‘nin bugün geldiği nokta ortada.
Alkollü içkilerle ilgili yasal düzenleme kabul edilir edilmez, ilk şirketi kuran Demirtaş oldu.
Özel havayolu şirketlerinin kurulmasına izin çıkar çıkmaz, bu işe cesaretle dalan ilk kişiydi. Çok büyük yatırımlar gerektiren bu işe kendisi kadar inanan birkaç kişi daha olsaydı, eminim İZAİR bugün daha da başarılı yerlerde olurdu.
Türkiye ile Yunanistan gırtlak gırtlağa iken, rahmetli İsmail Cem ile Yorgo Papandreu henüz sirtaki yapmamışken, Ege Kıyıları ile Yunan Adaları Ekonomik İşbirliği Konseyi‘ni kurdu. Bugün iki ülke arasında ticaret hacmi geliştiyse, bayramda 21 bin Türk Yunan Adalarını gezmeye gittiyse hep bu sayededir.
İzmir bugün EXPO 2020 hayalinin peşinde koşuyorsa, Demirtaş’ın payı büyük. 90’lı yıllarda İzmir’de EXPO yapma fikrini ilk dile getiren dönemin Mimarlar Odası Başkanı Şükrü Kocagöz‘dü. Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur da seçim bildirgesinde sözünü etti. Ancak herkesin bu işi unuttuğu dönemde unutmayan; takip edip bugüne getiren Demirtaş’tır.
Ve gelelim asıl konuya... Yıllardır çarşıda, sokakta turist görünce uzaylı zanneden İzmirli, Demirtaş’ın ısrarla ortaya atıp takip ettiği, adeta sıfırdan yaratıp büyüttüğü kruvaziyer turizmi sayesinde müthiş bir noktaya geldi.
2003’e kadar, İzmir’e deniz yoluyla gelen turist sayısı sıfırdı. Demirtaş, dünyada kruvaziyer turizminin geliştiğini görüp, İzmir’in büyük yarar sağlayacağını gören ilk kişi oldu. İzmir’i bir kruvaziyer limanı yapma idealine adeta baş koydu. Kruvaziyer şirketlerini çekmek için her şeyi yaptı. Yöneticilerini ziyaret etti, İzmir’in avantajlarını anlattı. Gemilerin ayakbastı parasını bile ödedi.
Sonuçta geldiğimiz nokta; İzmir’in “En iyi kruvaziyer destinasyonu” ödülünü alması.
Ödülün sembolik anlamı büyük. Ancak bu çabaların maddi getirisi de sürekli büyüyor. Geçen yıl 355 bin yolcunun geldiği İzmir’e 2011 sonuna kadar gemilerle gelmesi beklenen turist sayısı 650 bin. Önümüzdeki yıl hedef ise bir milyonu geçmek. Parasal olarak ne getirdiği konusunda ciddi bir hesap henüz yapılmadı. Ancak bu işten İzmir esnafı, tüccarı ve dolayısıyla kentte yaşayan herkes yarar sağlıyor.
Bu yüzden; Ekrem Demirtaş’a tüm İzmir halkının teşekkür etmesi gerekiyor.
Ben kendi payıma düşen teşekkürü seve seve ediyorum...
Bu nasıl hayvan sevgisi?
Yaz bitti; tatil sona erdi... Tatil yörelerinde çok sayıda köpeğin sahiplerince terkedildiği haberleri geliyor. Bu nasıl hayvan sevgisi anlamıyorum. Ebeveynler, çocukları oyalansın diye yazın bir köpek alıyor. Eve dönüş zamanı geldiğinde, bırakıp dönüyorlar. Sonra uğraşsın belediyeler.
Arkadaşlar farkında mısınız bilmem ama; bunlar kurulup bırakılacak oyuncak değil; canlı varlık.
Bir de “sözde” hayvanseverlerle uğraşmak var. Bunlardan biri de İstanbullu Solmaz Örücü Hanım... Çeşme’de tatilini geçirmiş, dönmeden önce hayvan barınağını denetlemiş. Gördüğü yetersizliklere kızıp vermiş veriştirmiş belediyeye.
Sormak lazım; tatilin başında niye uğramadınız? “Buyrun şu 20 köpeği de siz bakın” derler diye mi korktunuz?
Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu da benzer bir tepki koymuş; aynen katılıyorum:
“Gücümüz; devletin verdiği kadro ancak bu kadarına yetiyor; keşke daha fazlasını yapabilsek. Solmaz Hanım madem ki bu kadar hayvansever. İnsanlar okul, hastane yaptırıyor. O da hayvan barınağı yaptırsın. Bu iş nasıl yapılıyor bize uygulamasıyla öğretiversin.”
Haydi Solmaz Hanım; buyrun bakalım...