Ali SİRMEN
SONUNA geldiğimiz 1997 yılı, tarihimize damgasını basmış olan büyük eğitimci ve Cumhuriyet döneminin kesintisiz en uzun süre Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olan, bu alandaki en verimli kişisi
Hasan Ali Yücel'in yüzüncü doğum yılıydı ve UNESCO,
"Eğitim alanında büyük reformlar yapan, kırsal esimde okumaz yazmazlığa karşı koymak için Köy Enstitülerini kuran, programlı bir şekilde dünya klasiklerini Türkçeye çevirten, UNESCO Kuruluş Anlaşması'na ilk 20 ülke arasında bulunan Türkiye adına imza koyan ve Unesco Türkiye Milli Komisyonu kurucusu Hasan Ali Yücel'in doğumunun 100. yıldönümü olan 1997'de anılmasını kararlaştırmıştır."
1997 de, Hasan Ali Yücel toplumumuzda ne kadar anıldı? Eşsiz hizmetlerinin izleri, tüm karşı çabalara karşın hala tümüyle silinememiş olan Hasan Ali,
gümüş ayakkabı kazanmış bir futbolcu kadar heyecan yarattı mı?
Hayır.
Geçen hafta içinde, on yıl boyunca yazılarını yayınladığı Cumhuriyet yazarları ile Köy Enstitülerinin günümüze kalmış müstesna isimlerinden Mehmet Başaran, Vedat Günyol gibi, aydınlanmanın yılmaz ve onurlu savunucusu aydınlardan başka kim andı Hasan Ali Yücel'i?
Birkaç köşe yazısı ve bir de Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları arasında çıkan
Mustafa Çıkar'ın "Hasan Ali Yücel ve Türk Kültür Reformu" adlı yapıtı...
Onun dışında fazla bir şey yok.
Hasan Ali Yücel unutuldu mu?
Yoksa Hasan Ali Yücel unutturuldu mu?
Sorunun doğru yanıtını aramaya geçmeden önce, Mustafa Çıkar'ın yukarıda sözünü ettiğim yapıtını bütün okurlarıma salık veririm ve gerek bu genç araştırmacımızı, gerekse Hasan Ali Yücel'in 1956 - 60 yılları arasında Kültür Yayınları bölümünün müşaviri olarak çalıştığı, Türkiye İş Bankası'nı kutlamak isterim.
Ferid Basmacı onun bu dört yıllık müşavirik dönemi için şunları söylüyor:
"Kültür Yayınları'nın ilk Müdürler Kurulu Başkan Ahmet Dallı, Uluğ İğdemir ve benden oluşuyordu. Ancak bu bir formaliteydi. Gerçekte bütün yük müşavir olarak çalışan Hasan Ali Yücel'in üzerindeydi."
Hasan Ali Yücel neden unutturuldu?
Bunu anlamak için, ancak satırbaşlarıyla vereceğimiz hizmetlerine bakalım:
1- Müfettişliği sırasındaki çalışmaları ve laik eğitim sistemimiz hakkındaki önerileri.
2- Bakanlığı sırasında ilk öğretimden başlayarak, teknik öğretimi de içeren planlamaları ve düzenlemeleri.
3- Birinci
Devlet Resim ve Heykel Sergisi.
4- Tercüme Bürosu'nun kurulması ve dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi.
5- Ansiklopediler (İslam Ansiklopedisi İnönü ya da Türk Ansiklopedisi ve eğitim ile ilgili dergiler.
6- Ankara Devlet Konservatuvarı, Devlet Tiyatro, Opera ve Balesi'nin kurulması.
7- Köy Enstitülerinin kurulması.
8- Dilin Türkçeleştirilmesi.
9- Ders kitaplarının standartlaştırılması.
10- Eski eserler ve müzeler konusundaki düzenlemeler.
Bu hizmetlerin her biri ayrı bir araştırmaya konu olacak genişliktedir. Bunlar da mutlaka yapılmalıdır.
Kısacası Hasan Ali Yücel, Türk, hümanizması, rönesansı, aydınlanması ve çağdaş kültürünün Atatürk'ten sonra gelen kilometre taşlarından biridir.
Bu laiklik savunucusu Cumhuriyet aydınını, bugünkü Milli Eğitim Bakanlığı örgütü mü anacak, yoksa var olan imam hatiplerin 3/4'ünü açmakla övünen devlet kadroları mı?
Hasan Ali Yücel unutulmadı, unutturuldu. Önümüzdeki dönemde toplum onu sıkça anacak ve tarihimizdeki onurlu yerinin bilincine varacaktır.
Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr