Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

Geçen hafta Wines of Turkey ve İngiliz Konsolosluğu Ticaret Ateşesi’nin birlikte düzenlediği bir akşam yemeği ve şarap tadımına katıldım. Wines of Turkey (WOT) 16 şarap üreticisini temsil eden ve Türk şaraplarını uluslarası platformlarda tanıtmak için çaba sarf eden bir kuruluş. Sözü geçen akşam yemeği Tünel’de Richmond otelindeki Leb-i Derya lokantasında yapıldı ve WOT üyesi olan üreticilerin pek çoğunun sahipleri akşam yemeğine katıldı.
Geceye katılan üreticiler şunlardı: Yazgan, Pamukkale, Kocabağ, Vinkara, Kavaklıdere, Kayra, Gülor, Sevilen, LA, Arcadia, Selendi, Urla, Doluca, Barbare, Prodom, Paşaeli.
Tadımlar iki seans şeklinde düzenlendi ve her seansta sekiz şarap tadıldı. Yani her üreticinin bir şarabı katıldı. Daha sonraki akşam yemeğinde ise şu şaraplar açıldı: 2010 Sarafin Sauvignon Blanc, 2009 Vinkara Mahzen Chardonnay, 2009 Pamukkale Nodus Merlot, 2008 Kayra Imperial Cabernet Sauvignon ve 2009 Sevilen Late Harvest Muscat.
İngiltere’de Fat Duck lokantasında çalışan değerli someliyemiz İsa Bal şarapları tanıttı ve haklarında konuştu. Bence şaraplar hakkında teker teker yaptığı yorumlar son derece yerinde ve kibarca idi. Yani diplomasiyi elden bırakmadan söylenmesi gerekenleri söyledi.
Kötü yapılmış ve sirke gibi kokan (ve de piyasada 100 liraya yakın satılan) bir şarap için “balzamik aroma” demesi beni güldürdü ama benim dışımda pek gülen olmadı...
İsa Bal çok önemli bir konuyu da vurguladı. Ülkemizde Narince ve Emir üzümlerinden güzel beyaz şaraplar yapıldığını ve bu sepajların uluslararası arenada şansı olduğunu söyledi.
Ben bu konuda kendisine yüzde 100 katılıyorum. Tattığımız 16 şaraptan sadece iki tanesi beyaz şarap idi ama kanımca beyaz şaraplarımızın uluslararası arenada tutma şansı özellikle kırmızı Frenk üzümlerinden yapılan sepaj ve kupajlara nazaran yüksek.
Tadımlar kör tadım değildi. Yani herkes ne içtiğini biliyordu. Ben ise her insanda olabilecek önyargılarımdan etkilenmemek için şarapları kör olarak tadıp 100 üstünden not verdim. Kendime göre de “Şu şarap bu olabilir” diye tahminlerde bulundum.
Ve tabii ki yanıldıklarım oldu. Örneğin bu bir kupaj ve Shiraz var diye düşündüğüm bir şarap Kalecik Karası (Vinkara-Mahzen), Kalecik Karası diyeceğim bir şarap ise Öküzgözü (Kavaklıdere-Prestige) çıktı.
Benim kullandığım notlama sisteminde 85-90 arası şaraplar iyi, 90-95 çok iyi, 95-100 olağanüstü anlamına geliyor. Denediğim şaraplar arasında 70 altı, yani çok kötü diyebileceğim şaraplar vardı ama 90 ve üstü yoktu. Buna karşılık birkaç şarap benden 85-90 arası not aldı. Bundan 10 sene önce bu düzeye erişecek şarabımız yok gibiydi. Şimdi ise, sayılara bizim gibi şarapçılığın beşiği bir ülke için yetersiz bile olsa, tattığım 21 şarap arasında (yemekte tattıklarımız dahil) beş şarabın, yani aşağı yukarı dörtte birinin, bu düzeye ulaşması sevindirici.

Haberin Devamı

Leb-i Derya’yı merakla takip edeceğim

Seçkin bir davetliler grubu için özel bir günde yapılmış yemekten yola çıkarak lokanta hakkında kesin bir kanıya varmak istemiyorum. Gene de düşündüklerimi kısaca belirteyim.
Kendine özgü bir kişilik arayan, doğru yolda ama stilini tam bulamamış bir mutfak izlenimi bıraktı bende. Tadım hoşlukları özellikle başarılı ve bir Michelin yıldızlı bir lokantada önünüze gelen tadım hoşlukları ayarında. Sebze bileşimlerinde özellikle başarılılar. Örnegin trüf yağı ile hazırlanan kereviz püresi ve kestane bileşimine yavan yetiştirme levrek yerine siyah trüf eklense ortaya bir başyapıt çıkar. Keza pırasa kreması, limon kabuğu rendesi ve badem bileşimi de gratine karidese çok yakışmış. Ah bir de karides çok pişip suyunu kaybetmiş olmasa!
Et yemekleri üstüne ise daha ciddi çalışmaları lazım. Nar ile kuzuyu birleştirmek kuşkusuz çok iyi bir fikir ama kuzu yavan ve lezzetsiz. Dana yanağı daha iyi ama henüz Şans, Park Şamdan ve Mikla gibi lokantalarda hazırlanan dana yanakları düzeyinde değil.
İyi niyetli ve kültürlü sahiplerinin kişilikleri bir ölçüde mutfağa yansıyor. Gelişmelerini merakla izleyeceğim bir mekan.

Benden “iyi” not alan şaraplar

1-2) 2009 La Consensus ve 2007 Prodom
Her ikisi de Yeni Dünya stilinde yapılmış, olgun ve dolgun, burunda yeni meşe aroması ağır basan (bana göre fazla ağır), damakta özellikle olgun ve azıcık reçelimsi kırmızı ve siyah orman meyveleri izlenimi bırakan, tanenleri yuvarlak şaraplar. Bir ara azıcık düşüşe geçen Consensus şarabının tekrar yükselişe geçmesi sevindirici. Prodom ise her zaman belli bir düzeyi tutturuyor.
Tek sorun bu şarabın fiyatının Consensus’un iki katı olması ve 100 liraya yaklaşması.
3) 2009 Kocabağ Kalecik Karası
Kocabağ’ın, Kapadokya’da ekilen bağlardan elde ettikleri Kalecik Karası beni cezbetti. Tadımdaki en dengeli, zarif, asiditesi yerinde ama içi boş olmadığı için damağı yakmayan, kırmızı meyve ağırlıklı bir şaraptı.
4) 2008 Kavaklıdere Prestige Öküzgözü
Kavaklıdere oldukça zarif ve dengeli bir Öküzgözü yapmış. Burunda kuru kırmızı meyve ve kuru ot aromaları, damakta kiraz ve vişne şurubunu andıran nüansları ve orta sıklet yapısı ve kısa olmayan bitimi ile bu şarap Öküzgözü’nün potansiyeli hakkında iyi fikir veriyor.
5) 2010 Doluca Sarafin Sauvignon Blanc
Beyazlar arasında en iyi şarap şüphesiz emektar Sarafin idi.
2010 başarılı. Kremamsı doku ile Sauvignon’a özgü diri ve canlı damak ve ekşi elma nüansları arasında iyi bir denge tutturulmuş.