12.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Yalçın Doğan
ACI dolu, kaygılı sözler gurbetçilerimize ait:
"Bizi ne Türkiye düşünüyor, ne Almanya. Türk vatandaşlığından çıkmak istiyoruz, aylardır işimiz çözülmüyor. Alman vatandaşı olmak istiyoruz, Almanlar uzak duruyor. Ortada kaldık, ne olacağımızı bilmiyoruz."
Yıllardır ve yılda birkaç kez olmak üzere, Almanya'ya gidiyorum. Çeşitli kentlerinde dolaşıyorum. İlk kez, çarpıcı bir dönüşüme tanıklık ediyorum:
"Yabancılık, yabancı olmak duygusu, hiçbir yere aidiyetten yoksunluk... Bu artık kimlik bunalımına dönüşüyor. Herkes sadece yabancılığını yaşıyor."
Dünyadan, Türkiye'den, Almanya'dan, konu ne olursa olsun, hiç farketmiyor, mutlaka "yabancılıkla" ilgili bir bağlantı kuruluyor, analizler o bakış açısından üretiliyor. Aslında, bu dönüşüm sadece Türklerin yaşadıklarıyla sınırlı değil.
Örneğin Münih ve Frankfurt'ta büyük kitapçıları dolaşırken de, benzer olgu hemen göze çarpıyor. Raflarda bir anda çoğalan yeni tür kitaplar, "belli ülkelerden belli ülkelere kitlesel göçler, göç edenlerin hukuksal statüleri, hakları, oralardaki yaşam koşulları, uyum sorunlarına" ilişkin. Hatta, bu kitaplardan biri Fransa'da araştırmacılık dalında büyük ödülü kazanıyor.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın, hele de Almanya'dakilerin diken üstünde oturmalarına kaynaklık eden siyasal gelişmeler de eksik değil.
27 Eylül'deki Alman seçimleri için hava iyice ısınıyor. Liderler alanlarda her konuya el atıyor. İşte, Başbakan Kohl'ün birkaç gün önce yabancılara dönük sözleri:
"Almanya yabancı düşmanı bir ülke değildir. Bizde çok sayıda yabancı, saygılı yurttaşlar olarak yaşamaktadır. Milli gelire katkıda bulunmaktadırlar. Çoğu Almanların çalışmaya yanaşmadıkları işlerde çalışmaktadır. Gerçek budur. Ancak, biz misafirlik konusunu tartışıyoruz. Size geliyorlar, evin hanımına hakaret ediyorlar ve sizi evden atıyorlar. Eğer birisi bizde yabancı olarak yaşıyor ve fakat bizim yasalarımızı ayaklar altına alıyorsa, biz de onu atarız. Bu kadar basit. Dünyanın her yerinde, İsviçre, Fransa, Amerika'da bu böyledir. Biz kendi ülkemizde geleneklerimize ve yasalarımıza göre yaşamak istiyoruz. Kendi evimizin efendisi kalmak istiyoruz, bu temel koşuldur."
Alman Başbakanı'nın ağzından çıkan bu sözler yabancılık duygusunu daha da derinleştiriyor. Yarına duyulan güvensizliği daha da pekiştiriyor. Yabancılar bu sözlere tepkili. Belki bu nedenle, Alman vatandaşlığına geçmiş yabancıların büyük bölümü sosyal demokratlardan yana oy kullanmayı düşünüyor. Ancak, bir seçimde şu ya da bu partiye oy vererek, tepkiyi aktarmak kalıcı bir çözüm değil. Çünkü, iktidara gelecek olan da, hiç kuşku yok, yarın benzer mantığı dile getirecek.
Bu durumda iş "Ankara'ya düşüyor." Bu insanların sorunlarını çözme yönünde, daha aktif davranmak zorunda. Yarın Almanya'da iktidara kim gelirse gelsin, onlarla diyalog kurmak, Ankara'da ise, onlara her türlü kolaylığı göstermek vazgeçilmez bir görev.
Yazara E-Posta: y.dogan@milliyet.com.tr