Yazarlar Yarası olan gocunur

Yarası olan gocunur

20.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yarası olan gocunur

Yarası olan gocunur

Duygu ASENA

BU ülkede yaşadığımız her şey kara mizah gibi. Televizyondaki görüntüler, tipler, sorular, yanıtlar sanki birer parodi. Sanki Levent Kırca ekibi canlandırma yapıyor...
Televizyon kanallarının haber yıldızları tarafından kışkırtılan hamamcıların, Hamam filmini boykota kalkışmaları az komik bir şey miydi? Şimdi de polisleri rencide ettiği gerekçesiyle Ağır Roman filmine soruşturma açılıyor. Bildiğiniz gibi bizim ülkemizde polis işkence yapmıyor, gençleri copları yetmiyormuş gibi tekmeyle dövmüyor, gözaltında insanlar kaybolmuyor, polis döverek insanları öldürmüyor, Metin'i öldüren polisler bile, "polisten işkence gördük" demiyor, polisler çetelerle işbirliği yapmıyor, rüşvet almıyor! E tabii bütün bunlar olmayınca da filmde insanları döven polisler yadırganıyor, polisin gücüne gidiyor.
Bu durum karşısında insanın nutku tutuluyor, pes... Varsayalım artık polisimiz tümüyle düzelmiş, peki bir yazar ya da yönetmen çıkıp da, senaryosuna "dayak atan bir polis" koyamayacak mı? Bu nasıl iştir ki yaratıcıların özgürlüğüne böylesine karışılır. Yani katil olmuş bir avukat, hırsızlık yapan bir doktor, rüşvet alan bir yargıç sanat eserlerinde kullanılamayacak mı?
Akla tek bir söz geliyor, "yarası olan gocunur". Kimse demiyor ki bütün polisler kötüdür, işkencecidir, rüşvetçidir. Ama içlerinde böyleleri de vardır ve ne yazık ki bunlar giderek çoğalmaktadır. Bir an önce bunlar temizlenmeli, koskoca örgüt gereken saygınlığına kavuşmalıdır.
"Polislere haksızlık ediliyor, durum abartılıyor" diyenler var. Ne yapılmasını istiyor ki bunlar? Bir trafik polisine rüşvet vermeye kalkıştığımızda, bu parayı almazsa, "bravo, polise bakın, rüşveti almadı, işte dürüst polis", bir suçluyu yakalayan polise, "helal olsun, suçluyla işbirliği yapmadı, onu yakaladı ve adalete teslim etti", öğrencileri coplamayan, karakolda işkence yapmayan polise, "işte insanlık örneği, bulunmaz insan, dayak atmıyor, işkence yapmıyor, tebrikler" diye övgüler mi düzelim? Zaten böyle olması gerekiyor. Bizler olmaması gerekeni gözler önüne serip, düzeltilmesi için çabalıyoruz.
Ancak işin garip tarafı bir tek emniyet görevlisi çıkıp da, "evet işkence kötüdür, dayak atılmamalıdır, rüşvete son verilmelidir, gözaltında kayıplar yüz karasıdır, bunların düzeltilmesi için tedbirler alıyoruz..." demiyor. Bir suskunluk, bir sessizlik... Vali oluyorlar, bakan oluyorlar, yine de suspus oturuyorlar görkemli koltuklarında. Sanıyorum bu, utancın sessizliği de değil. Ne yazık.
Bir arkadaşımın ofisinde hırsızlık oluyor, şüpheli bir kişi var ama itiraf etmiyor, komiser bey son derece alaylı ve sinirli bir sesle, "dayak atınca kıyamet kopartıyorsunuz, biz konuşturamıyoruz artık, onun için siz alın ifadesini" diyor. Gerçekten de tatlı dille onlar itiraf ettirtiyorlar. Sanki işkence gördüğünde, "evet ben yaptım" diyen insanların tümü gerçek suçlu. Önemli olan, polisin "yakalama başarısı."
Avrupa Birliği'ne girmek için işkenceyi durdurmaya çalışıyoruz aslında. AB olmasa işkenceyi falan kimsenin taktığı yok. Gencecik çocuklar işkence görüyor, döverek adam öldüren polislerin mahkemesi yapılamıyor, yargıçları sürülüyor, insanlar gözaltına alındıktan sonra kayboluyor. Bir tek ilgili kişi çıkıp bu durumu kınamaya tenezzül etmiyor. Sonra da polis beyler Ağır Roman'da dayak atan polis varmış diye rencide oluyorlar. Yok yahu... Gülerler adama. Önce örgütteki iyiler bir araya gelin, var olan durumu protesto edin, düzelmesi için bir şeyler yapın, sonra filmlerle uğraşın.
Biz de çocuklarımıza tekrar, "korkma evladım, polis amcalar bizi korur" diyebilelim...




Yazara Email D.Asena@milliyet.com.tr