Yazarlar Yaşasın o da solcuymuş!

Yaşasın o da solcuymuş!

11.07.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Zamanında "Ağır Roman"la sükse yapan Metin Kaçan şimdilerde hikaye kitabıyla yeniden gündemde. Röportajlarında öyle sözler sarf ediyor ki, bunları da yersek helal olsun bize. Metin Kaçan'ın ilk kitabı "Ağır Roman" çok sükse yapmıştı. Türkçede yazılmayan bir yazıyı, kimsenin yazıya dökmediği bir Türkçe ile yazıyordu Metin Kaçan. Sonraki zamanlarda da adından bahsettirmeye devam etti. Romanı filme alınacaktı, hem de Müjde Ar tarafından. Müjde'nin de şimdiki gibi Ercan Karakaş'ın 'arkadaşı' değil, Müjde olduğu yıllardı. Yani nasıl derler, çocuk keşfedenin elinde kalıyordu. Hiçbir kalıba sığmaz, ölçüye vurulmaz bir yapısı vardı. Ay sonra o ne yaratıcılık. Üstelik inanır mısınız, açık açık esrar içtiğini filan ima ediyordu kitabında. Böyle şeylerin en revaçta olduğu zamanlardı galiba. İstanbul gece hayatı hayatın ta kendisi addediliyordu. Bu Metingil de, vay be, romanı okudunuz mu, onun en kıyısında yaşıyorlarmış. Bu dönem aklıma geldiğinde, marjinalliğin böyle fasulye gibi nimetten sayıldığı bir alemden bizi kurtarması için yaradana dua ederim. Derken Metin Kaçan'ın adı, yakını olan genç bir kadına ağır şiddet uygulaması hadisesine karıştı, bununla ilgili olarak 'mapus damına' düştü. (Sizin de canınız Cem Karaca'nın o manasızca iddialı, kilim desenli kaftanının püskülüne kadar erkek sesini çekti mi?) Metin tabii ki masumdu, masum değilse bile suçlu olmak iyiydi. Vuruldu, yattı, çıktı falan. Bu zor döneminde ağabeyi Hasan Kaçan, hepimizin yapacağı gibi, kardeşine çok destek oldu. Hasan Kaçan bu ülkenin en yetenekli çizerlerindendir. Çok yıllar önce Müslümanlığı tercih etti. O sıralarda da Yeni Şafak gazetesinin ilavesi olarak verilmeye başlanan Ustura adındaki İslami mizah dergisini yönetiyordu. Romancımız dışarı çıktığında, nihayet yazabildiği ikinci romanı "Fındık Sekiz" bu dergide tefrika edildi. Metin Kaçan kendisiyle yapılan çeşitli röportajlarda hak yolunu seçtiğini de çıtlatıyordu, biz her şeye inanmaya hazır okurlara. Dergi elime geçtikçe okuduğum bölümler, kendisinden şikayetçi olan kadınla hesaplaşmasına ilişkindi. Ama heyhat, roman davanın gördüğü ilgiyi göremedi. Zaten "Ağır Roman"ın büyüsünün onda biri bile yoktu bu ikinci kitapta. Halide Velioğlu "Ağır Roman" üzerine çok iyi bir çalışma yapmış ve sanki içine doğmuş gibi, Toplum ve Bilim dergisinin son sayısında yayımlatmış. Çünkü şimdilerde de, bir hikaye kitabı çıkmış Metin Kaçan'ın. Yeniden gündemde yani. Medya skandala bayılır sanırsınız değil mi; Metin Kaçan'la görüşen kadın gazeteciler bile o tatsız hadiseye değinmekten kaçınıyorlar. Varsa yoksa, onun o sert, çıplak, sarsıcı üslubu! Metin Kaçan ise hiçbir sorgulamaya maruz kalmayacağını bilmenin güveniyle atıp tuttuktan sonra sözlerini şöyle bağlıyor: "Ben solcuyum. Sadece sosyalist söylemi doktrinlerdeki gibi kullanmıyorum. O söylemi karakterlerime 'kent'in algılama biçimiyle, diliyle söyletiyorum... Karakterlerim asla konformist, kapitalist değiller. Tam tersi, sistemden darbe yemiş, işçi sınıfına ait kişiler. Bu kişilerin sistemi savunması ise mümkün değil. O yüzden sosyalist söylem benim söylemimdir." Bunu da yersek helal olsun bize. Savaşma barış Mahatma Gandhi, ülkesi Hindistan'da öncülük ettiği değişimlerin ötesinde de önemli bir adamdır. Çünkü hem şiddet içermeyen barışçıl yöntemler önermiş hem de bu yöntemlerle sonuç elde etmeyi başarabilmiştir. Zamanında, "Bu göze göz alma adeti devam ederse dünyada herkes kör kalacak," demiş. Görünen o ki, gözüne kaşık sokulmayanlar böyle konularda daha rahat atıp tutuyorlar. Canı en az tehlikede olanlar başkalarının savaşması konusunda en teşvikkar davrananlar. Ölmeyi en az göze alanlar öldürmeye en hevesli. Albert Camus da, "Ölmeye değecek çok az dava vardır," demiş, "öldürmeye değecek ise hiçbir dava yoktur!" O da mühim bir adamdır. Arthur Koestler'le ortak kitapları "Ölüm Cezası Üstüne Düşünceler"i okudunuz mu? Ne şairmiş be "Ağlamadan Dillerim dolaşmadan Yumruğum çözülmeden gecenin karşısında Şafaktan ut

Yaşasın o da solcuymuş

Yaşasın o da solcuymuş