YazarlarYaşasın "vatan haini" ilan edilen yazar!

Yaşasın "vatan haini" ilan edilen yazar!

03.10.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yaşasın "vatan haini" ilan edilen yazar!

Yaşasın vatan haini ilan edilen yazar


Kulağı küpelilerle siyah giyimlileri, uzun saçlılarla "heavy metal"cileri iyice birbirine karıştırdığımız sıkı bir "satanist avı"ndan sonra, ülkemde emniyette olsun, cezaevlerinde olsun, cezaevlerinin içlerinde ya da dışlarında olsun yine sıkı mı sıkı "av sahneleri" düzenlenirken, kimde moral kaldı, merak ediyorum doğrusu!
Böyle bir ortamda Günter Grass'ın Nobel'i aldığı haberi, ilaç gibi geldi bana. Ülkemin değilse de dünyanın ortak kültür mirasından kendime çıkarmaya çalıştığım pay ve tatla müthiş keyiflendim.
Nobel'in yalnız sevdiğim bir yazara, saygı duyduğum bir aydına verilmesinin ötesinde, bu keyifte belki de şu gerçeğin payı vardı:
Biz, yaratıcılarını, yazarlarını, sanatçılarını, aydınlarını sık sık "vatan haini" ilan edip onları inim inim inleten, onlara her türlü ezayı cezayı çektiren bir devletin insanlarıyız. İşte kendi ülkesi Almanya'da, neredeyse (yalnızca "neredeyse") "vatan haini" diye suçlanan bir yazara verilmişti dünyanın en büyük edebiyat ödülü.
Her ne kadar onların vatan hainliği suçlaması, insanı mahkemelerde süründürmeye, cezaevlerine tıkmaya, işkence etmeye değil de yalnızca kamuoyu önündeki tartışmalara uzanıyorsa da, yine de bizim "vatan hainlerimizle" onların "vatan haini" arasında bir ortaklık, bir paralellik kuruverdi gönlüm...
Günter Grass'ı, dünya önce "Teneke Trampet" kitabıyla tanıdı. Romanın baş kişisi, böyle bir ortamda büyümeyi reddeden Oscar aracılığıyla Nazizmi en etkileyici biçimde anlatıyordu bu kitap. Romanda, bu insanlık suçundan yalnızca kimi "kötüler" değil herkes pay alıyordu.
Nazizmi eleştirmek, hele o dönem kapandıktan sonra "sakıncalı" değildi. Ama gelgelelim Günter Grass bununla kalmıyor, geleneğin "nazizm"lerini de sorguluyordu.
Hiroşima ve Nagazaki'den elli yıl sonra bile Amerika Birleşik Devletleri'nin "Savaş Suçlusu" ilan edilmemesine isyan ediyor, nükleer tehlikeye dikkatleri çekiyordu.
Ancak hiç kuşkusuz Günter Grass Almanya'da en büyük tepkiyi, "Ein Weites Feld" (Geniş Bir Alan) kitabıyla çekti. "Duvar"ın yıkılmasından sonra Federal Almanya'nın Doğu Almanya'yı büyük bir telaşla "ilhak" etmesine karşı çıkan yazar, Doğu'un "açgözlü kapitalistlerce sömürgeleştirildiğini" söylüyor ve bu "vahşi kapitalizme" karşı, Doğu'nun korunması gerektiğini savunuyordu.
Sonra geçen yıl Yaşar Kemal'e Alman Yayıncılar Birliği'nin verdiği Edebiyat Ödülü töreni sırasında yaptığı konuşmayı anımsayın. Hani törende hazır bulunan kimi Alman yetkililerin kimi Türk yetkililerin bir türlü alkışlayamadıkları konuşma... Bu konuşmada Almanya'da Türklere yapılan muameleden, politika olarak uygulanan gizli yabancı düşmanlığından ve Kürtlere iltica hakkı tanınmamasından nefretle söz etmiş, Türkiye'nin Güneydoğu'daki politikasını, Türkiye'ye silah satan Alman hükümetini amansızca eleştirmişti. Ve bu konuşma sonunda "ülkemden utanıyorum" demişti.
Günter Grass'ı ülkesinden utandıran kimi şeyler, bizim de ülkemizden utanmamıza neden olduğu için, bizim yetkililer de hiç beğenmemişti bu konuşmayı.
Ödülü bahane edip bir kez daha "yazarın sanatçının sorumluluğu nedir?" diye düşünmemiz için iyi bir fırsat bu yılki Nobel seçimi.



Yazara E-Posta: zoral@milliyet.com.tr

KEŞFETYENİ
Herkes merak ediyordu sır perdesi aralandı: Harika Avcı'ya ne oldu?
Herkes merak ediyordu sır perdesi aralandı: Harika Avcı'ya ne oldu?

Cadde | 27.05.2025 - 14:39

Bir döneme güzelliği, sesi ve oyunculuğuyla damga vuran, Türkiye’nin kalbinde özel bir yer edinen ünlü sanatçı Harika Avcı, yıllardır süren sessizliğini nihayet bozdu.

Yazarlar