Yılmaz Çetiner

Yılmaz Çetiner

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       BİR zamanlar Suriye'de sabah erken kalkan hangi subay ise ihtilal yapar, iktidar koltuğuna oturur, İstanbul'da gazetede arkadaşlarla bu haberlere gülüşürdük! Suriye, Irak, Lübnan ve hatta Mısır bizim gönüllerimizde nostaljik bir yer işgal eder, Halep, Şam, Beyrut, Bağdat, Basra "hey gidi hey bunlar bizim birer vilayetimizdi" diye gururlanır, özellikle üstad Refik Halit Karay'ın nefis yazılarıyla oraların havasını alırdık...
Unutmadan söyleyeyim, dünyanın en zengin petrol ülkelerinden küçücük Kuveyt kardeşimiz bile, bizim imparatorluğun sadece bir Kaymakam'lığı idi! O kadar uzun da değil, asırları filan düşünmeyin! Cumhuriyetin ilanından birkaç yıl önce! Musul ise malum, Misak - ı Milli sınırlarımız içerisindeydi, savaş sonu hamhum şaralop İngilizlerin oyunu ile bizden kopartıldı.
Yine Suriye'ye gelelim; sabah hangi subay erken kalkarsa ihtilal yapıp hükümeti devirir, diktatör olurdu demiştim! Evet öyle, şu an hepsinin ismini hatırlamıyorum ama 1948 - 1951 arası ardı ardına hükümetler devrildi, başkanlar öldürüldü, şu bu...
Bir sabah uyandık ki, Şam'da yeni bir darbe yapılmış, Edip Çiçekli isminde bir albay hükümeti devirmiş Suriye'nin hakimi olmuş!
Hemen, İstanbul'dan devrin ünlü gazetecileri Şam'a gitmişti. Müthiş bir itibar görmüştü meslektaşlarımız orada; Suriye'nin yeni diktatörü bizimkileri yabancılardan ayırmış, onlarla hem de Türkçe konuşmalar yapmış, demeçler vermişti. Suriye Türkiye ile dost olacaktı...
Meğer, Albay Edip Çiçekli'nin eşi de özbeöz Türk, kendisi de Türk asıllı değil miymiş!..
* * *
EDİP Çiçekli uzun süre dayanamadı, bir başka ihtilal ile devrildi. Kendisi ilk anda öldürülmedi ama yaşıyor mu bilemiyorum, yalnız eşi ile beraber daha sonra Türkiye'ye yerleştiğini hatırlıyorum.
On yıl kadar sonra ben de Şam'a başka bir ihtilal yönetimiyle konuşmaya gittim. General Emin el Hafız'dı yeni diktatör. Bir camii topa tutmuştu, içinde namaz kılanlarla birlikte. O zat ile görüşmüştüm. O da çoktan devrildi gitti. Ama ben şunu öğrendim ki, Çiçekli'nin Türkiye'ye yaklaşması, kendisinin ve eşinin Türk kökenli olması, diktatörlüğüne son verilmesinin, karşı darbenin nedeni olmuştur.
Çünkü, Şam'da öyle fanatik Arap milliyetçileri vardır ki (bir avuçturlar) siz bakmayın Arap dünyası ile birlik ve beraberlik, İslamiyet şemsiyesi altında toplanma laflarına!.. Onlar Suriye'yi Arapların en seçkini olarak görürler. TV filmerinde Şam sokaklarına, Kapalıçarşı'nın önüne, içine şöyle bir bakınız, dolaşan insan görüntülerinin çok değişik olduğunu farkedersiniz...
* * *
ASIRLARCA Türklerle Osmanlı bayrağı altında iç içe yaşayan Suriye Araplarının hepsi değil, fanatik azınlığın azınlığı bu nedenlerle olacak sistematik bir biçimde müthiş bir Türkiye, Türk kompleksi içinde yetiştirilmişler... Geçmişte, iki yüz yıl, üç yüz yıl Osmanlı toprağı, Osmanlı vatandaşı olmuşlarsa bugünün suçu ne? Beraber iyi günümüz de olmuş, kötü günümüz de!.. Ama hep onlarla bölüşmüşüz imparatorluğun imkanlarını...
Suriye topraklarında yüzlerce yıl beraber yaşayan Arap, Türk, Ermeni, Çerkes muhtelif kökende Hıristiyanlar aralarında evlenmişler, çocukları doğmuş, kimin kim olduğu ayıklanamaz hale gelmiş!.. Ana Suriyeli Arap, baba Samsunlu Türk. Baba Arap, ana Türk, Kürt, Ermeni, Çerkes, örnekler yüz binlerce!.. Onların çocukları da aynı şekilde değişik evlenmeler yapmışlar; gelin de çözün bilmeceyi!..
Bütün bunların arasında bir avuç fanatik Suriyeli Arap iktidarları deviriyor, yenilerini getiriyor... En iyi, en uzun dayanan da Hafız Esat!..
Osmanlı İmparatorluğu yememiş oradakilere vatandaşı olarak yedirmiş, yol yapmış, okul, hastane yapmış, İstanbul'da yaşayan ile Şam'da yaşayan aynı muameleyi görmüş!.. Bunun karşılığı bilenmiş kin bıçağı mıdır?..
Büyüklerimiz boş yere söylememişler...
Ne Şam'ın şekeri, ne Arabın yüzü!..





Yazara E-Posta: Y.Cetiner@milliyet.com.tr