Merkez “Bize Şairden Bahset” söyleşi programı ZKS'de gerçekleşti

“Bize Şairden Bahset” söyleşi programı ZKS'de gerçekleşti

29.01.2022 - 15:26 | Son Güncellenme:

“Bize Şairden Bahset” söyleşi programı ZKS'de gerçekleşti

“Bize Şairden Bahset” söyleşi programı ZKSde gerçekleşti

İSTANBUL (DHA) - Nergihan Yeşilyurt, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşen “Bize Şairden Bahset” söyleşi programına konuk oldu. Programda Yeşilyurt'un şiir anlayışı ve beslendiği kaynakların yanı sıra, meslek hayatındaki tecrübeleri konuşuldu.

“Bize Şairden Bahset” söyleşi programı Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde (ZKS) gerçekleşti. Programa şair Nergihan Yeşilyurt konuk oldu. Zeynep Arkan’ın sunduğu söyleşi programında; Yeşilyurt'un şairliği, beslendiği kaynaklar ve şiir anlayışı üzerine konuşuldu. Nergihan Yeşilyurt, öncelikle şiirle tanışma, yazma serüvenine değinerek "Edebiyatla hep vur kaç ilişkim vardı. Üniversite hayatıma kadar şiirle alakam yoktu. Üniversitede Türkoloji bölümüne gidince farkındalıklarım gelişti ve değişti. Üniversite hayatımda arkadaşlarla çıkardığımız bir dergide yazmaya başladım. Sonra ben ne yazıyorum diye sorguladım. Öykü türünde yazdığım çalışmalarım biraz öykü, biraz deneme hüviyetine büründü zamanla. Üniversiteden sonra arkadaşlarla çevrim içi dergi çıkardık, matbu farklı dergilerde yazdım ve artık yolum şiirle kesişmişti" dedi. 

Şiirlerinin kitaplaşma sürecinden bahseden Yeşilyurt, "Otomatların Marşı'ndaki şiirlerim ortalama yedi yıllık tecrübeye dayalı. Çok farklı türde şeyler okudum. Yazmak için farklı şairlerin şiirlerini didikleyerek okumak antrenmandır aslında. Böylece şairle ortak ve zıt olduğumuz noktaları, şiir yolculuğumuzda nerede durduğumuzu görebiliriz. Yazdığım tüm şiirlerimi bu kitaba almadım. Kendimize karşı acımasız olmamız lazım. Bazı şiirlerimi tekrar kesip, biçtim ve kitaba aldım. Bütün metinlerin kaldırabileceği kadar tarazlanabildiğini biraz olgunlaşınca fark edebiliyor insan, benim için de öyle. Kitabın ismini de içinde yer alan 'bezgin otomatların marşı' şiirinden esinlenerek koydum. Bu şiirde ben duygularını kaybeden, makineleşen insana değiniyorum. Benim derdim insana yüklenen komutla. Çok kötü şeylere maruz kalıyoruz ve beynimiz bizi korumak için belli bir noktadan sonra duyarsızlaşabiliyor" diye konuştu. 

"Zaman içinde şiirlerimde daha net ve açık şekilde konuşmaya başladım. Kullandığım imgeler daha nesnel hale büründü" diyen Yeşilyurt, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tabiat ve doğa ile kucaklaşıp, kadını ajıte etmeden ona yoğunlaşmaya çalışmak önemliydi. İnsan kendi sesini bastıran engeller ortadan kalktığı zaman, kendi sesini daha çok duyabiliyor. Proje bir kitap çalışmam var. Her zaman konuşur gibi çok sade ama çok çarpıcı söyleşilerden etkileniyorum. Bu yönde çalışmamı ilerletmek istiyorum."

Son olarak sevdiği şairlerden örnek veren Yeşilyurt, "Paul Celan bir zamanlar kendimle karamsarlık yönünden özdeşlik kurduğum bir şair. 'Hiç Kimsenin Gülü' kitabıyla tanıdım kendisini; okudum ve etkilendim. Almancayı çok iyi kullanan bir şair olduğu söyleniyor. Nazi kamplarında yaşamış ve orada üzerine sinen korkuyu şiirlerinde görüyorsunuz. Ailesi parçalanmış ve o parçalanmış hissini fark ediyorsunuz, bu yüzden kendisinde bir aidiyetsizlik de var. Şiirlerinde kasveti yorumlama şekli çok ilginç. Anlatımı kapalı bir şair, onu okuyunca bir şeyi çok sade söyleyip nasıl bu kadar kapalı şiirler yazabildiğini merak ediyor insan. İkinci şairim Lale Müldür. Müldür'ün çok yönlü bir zihin dünyası var; diller, matematik, astronomi, dinler vs. Bundan dolayı şiirleri çok katmanlı ve zekasının tüm pırıltılarını şiirlerinde görmek beni çok etkiliyor. Kendi içinde sembolik bir dünyası var ve onun içine girmek beni mutlu ediyor. Şairle kafamda konuştuğum bana yetiyor" ifadelerini kullandı.