Pazar “Nefes alıyorsak her zaman umut vardır”

“Nefes alıyorsak her zaman umut vardır”

17.11.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

‘99 depremi eşini, çocuklarını ve bedenin yarısını aldı Asya Koşal’dan. İçine düştüğü yarıktan çıkıp yepyeni bir hayat kuran Koşal “İnsanlar kendilerini bırakmasınlar. Bir hayalleri, amaçları, umutları olsun. Nefes alıyorsak her zaman umut vardır” diyor

“Nefes alıyorsak her zaman umut vardır”

Yeri yara yara gelen canavar eşini, çocuklarını ve bedeninin yarısını götürdü Asya Koşal’dan. Asya henüz 27 yaşındaydı bir canavarın gürültüsüne benzettiği 17 Ağustos depremini yaşarken. Beş katlı yeni bir binanın üçüncü katında çok sıcak bir yaz akşamında uyku tutmadığından uyanıktır. Çocukları bu canavarın gürültüsünden korkmasın diye yanlarına gitmek için adımını attığı anda yarılır yer. Sonrası üç gün süren karanlık ve sessizlik. “Yarılmanın verdiği o uğultuyla dengem bozuldu düştüm. Ben sallantı yaşamadım sallantıyı enkaz altında yaşadım. O şokla derler ya hayat gözünüzün önünden geçiyor diye, gerçekten parça parça eskili yenili geçiyor. Hayat gözünüzün önünden geçerken pat pat vura vura bir yerlere iniyorsunuz ama nereye indiğinizi bilmiyorsunuz” diye anlatıyor yaşadıklarını.

Haberin Devamı

Üç gün sonra bir titremeyle uyanmış Asya. Üstünde çalışan kepçenin sesi olmuş ilk duyduğu günler sonra. Enkazdan çıkarıldıktan sonra helikopterle Marmara Üniversitesi’ne götürülmüş kangren olan sağ bacağını ve kolunu kurtaramayacaklarını söylemişler. Sonrasında iki ay boyunca Koşuyolu Öğretmen Hastanesi’nde kalmış. Asya, depremin ertesi günü kaybettiği çocuklarının bir ay boyunca Bursa’da bir hastanede olduğunu sanmış. Doktor ve psikolog bir araya gelip söylemiş Asya’ya yitirdiği 8 yaşındaki kızını ve 5 yaşındaki oğlunu ve eşini “Evlat bambaşka bir şey Allah kimseye vermesin. Onlar gittikten sonra benim kolum bacağım gitmiş düşünmüyorum bile. İnsanın ciğerinin aktığını ciğerinin eridiğini mecazi olarak değil gerçekten hissettim” sözleriyle anlatıyor tarifsiz acısını.

Dünyaya ilmek atıyor

Haberin Devamı

Depremden üç ay sonra yeniden Gölcük’e dönmüş Asya. Kendilerine verilen prefabrik evde anne ve babasıyla yaşamaya başlamış o zamanları, “Belirli bir zaman sonra bu aile bile olsa herkes kendi hayatına dönüyor. Engelli kaldım, o engele alışmak çok zor bir süreç. Bir de hiperaktif bir insansanız, boş durmayı sevmeyen biriyseniz çok çok zor bir süreç” diyerek anlatıyor. Devlet prefabrikleri kaldırıyoruz deyince kendisi için tek kişilik prefabrik bir ev yaptırmış ve hayatına orada devam etmiş Asya. Öncesinde de örgü ve dantel işleriyle uğraşan Asya, ablaları örgü örerken onları imrenerek izlerken sürekli “Ben nasıl yapabilirim” diye düşünmüş. Bir gün ablasının bıraktığı örgüye uzanıp şişi bacağına sıkıştırarak bir ilmek atmış. Asya’nın ikinci hayatı o ilk ilmekten sonra başlıyor işte. Atkılar, yelekler, bereler örmeye başlamış.

Hayata uzattığı o tek elinden sımsıkı tutmuş hayat da. 2011’de aşkı yeniden bulmuş ve evlenmiş Asya. Hem de tüm itirazlara karşı. “O benim güvenebileceğim, sevebileceğim, sığınabileceğim bir liman dedim iyi ki de sığınmışım. Eşimin işi orada olduğu için 8 yıldır İzmir’de yaşıyorum. Mutluyum, huzurluyum” diyor. Asya’nın ilmekleri öylesine çoğalmış ki önce eşine dostuna hediye etmeye başlamış ördüklerini sonra da açtığı Instagram hesabında paylaşmaya başlamış. Örgü örerken koyduğu videonun yayılmasıyla bir anda pek çok takipçisi olmuş. “Sonra dedim ki neden emeğimin karşılığını almayayım, sipariş almayayım. O gün bu gündür sipariş alıyorum” sözleriyle anlatıyor tek eliyle evindeki çorbaya tuz oluşunu. Bir süredir de “İzmir Örgü Sevenler Grubu” için örüyor pek çok İzmirli kadınla birlikte.

Haberin Devamı

Kış bastırmadan çocuklar üşümesin diye doğudaki çocuklara yollamaya başlamışlar ördüklerini. Asya’nın attığı ilmekler Avustralya’dan Teksas’a kadar kıtaları dolaşıyor artık. İnsanlara bir uğraş edinsinler diye sesleniyor, “Bir uğraş edinsinler. Maddi manevi güçleri neye yetiyorsa. Benim hayatımda da negatif şeyler var ama bunu sürekli dile getirmekle kendine acı vermekten karşı taraftaki insanları sıkmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Beklentiler olmasın beklenti ne kadar olursa o kadar yaralanıyor insan. Herkesin o kadar güzel gücü var ki bunu fark etsinler. İnsan istesin her şeyi başarır. Yeter ki o azim, o istek, o umut olsun. Bir hayalleri olsun. Hayal kurmak güzeldir. Kendilerini bırakmasınlar. Bir hayalleri, amaçları, umutları olsun. Nefes alıyorsak her zaman umut vardır.”

Fotoğraf: HÜSEYİN ÖZDEMİR