‘Kadın, kadına destek olmadan olmaz’

Netflix’in yeni dizisi ‘Unbelievable’ (İnanılmaz), beni sabaha kadar ekrana kilitledi. Sekiz bölümlük mini seri, kadına şiddetin dünyanın her yerinde ikincil önem taşıyan bir suç olarak konumlandığını, tecavüze uğrayan kadının sadece erkekler değil; kadınlar hatta kendileri tecavüze uğramış olanlar tarafından bile algılanmadığını, ön yargıların hiç kadınlardan yana olmadığını, müthiş sade ve doğal bir anlatımla gözler önüne seriyor. Gerçek olaylardan esinlenilen hikayede, tecavüze uğradığına dair yalan söylemekle suçlanan genç kadının, polisler tarafından hayatının kabusa dönmesi ve iki yıl sonra ortaya çıkan benzer vakalarla, iki kadın dedektifin olayı ele almasıyla birlikte adeta “Kadın, kadına destek olmadan olmaz” dedirten sürprizli bir çözüm süreci anlatılıyor. Muhakkak izlemenizi öneririm, her şeyden evvel harika oyunculuklar ve zeki senaryosuyla çok iyi bir dizi var karşımızda... Ama en çok, kadına şiddete, taciz ve tecavüze bakış açısı, yargılar-ön yargılar ve yarattığı tahribatla ilgili çok ince analizler var.

Elbette ülkemizde her gün kadın şiddetiyle ilgili yaşadıklarımızın yanında, dizinin ortaya koymaya çalıştığı tahribat, devede kulak kalır. Daha, çocuğunun gözü önünde katledilen Emine Bulut’un kızıyla son haykırışları kulağımızdayken, bu hafta cezaevinden izinli çıkıp karısına saldıran koca vakasının ikincisini de yaşadık. 38 suçtan sabıkalı birinin, hapisten izinli çıkma hakkı nasıl bir yasayla korunuyor onu hiç anlamadım ama bu aralar üst üste yaşadığımız olaylarla anlıyoruz ki bu suçlular, cezaevinde pişman olup, ıslah olmak için değil; ilk boş buldukları anda yeniden karılarına şiddet uygulayıp, bu haftaki olayda bir kez daha görüldüğü gibi, kızgın yağla yakıp bıçaklayarak ya da bir öncekinde olduğu gibi molotof atarak beş çocuğunun annesinin evini yakıp, yangından kaçan kadını av tüfeğiyle vurarak öldürmenin hayaliyle gün sayıyorlar ve devletten izin aldıkları an gidip bunu yapıyorlar.

Elbette dizide böylesi bir vahşet ve yargıya, elini kolunu sallayarak sokakta dolaşan suçlular yok. Ama en medeni insanların bile kadına tecavüze bakış açısındaki sıradanlaştırmayı anlatan ve suçu besleyen toplum algısına dair çok güzel saptamalar var. İnanılmaz, öyle mi! İzleyin ve bir daha düşünün!

Kazanmak mesele mi?

Okullar açıldı derken artık üniversitelerde de yeni eğitim yılı başlıyor. Bir kısım özel üniversite daha erken açıldı ama kayıtlar bile daha tamamlanmadı çünkü pek çok boş kontenjan var. Bu da demek oluyor ki, şu anda parası olan biri gidip, rahatlıkla kayıt olabiliyor. Eskiden, üniversiteyi kazanmak ya da kazanamamak diye bir kavram vardı; artık yok, belki de ‘kayıt yaptırmak’ demek daha doğru olur. Eksi puanla bile girilebilen bir sürü yer var. Hatta bir de üzerine ‘burs’ veriyorlar. Buna da herhalde ‘çakma burs’ demek daha doğru olur.

Üniversiteler, ticarethaneye döndükçe, aileler kendini iyi hissetsin diye çeşitli pazarlama taktikleri geliştirmekten geri durmuyorlar. İşte ‘burs’ da bunlardan biri... Asıl anlamı, bildiğiniz ‘indirim’ işte! Üç matematik sorusu çözen, hatta bazı dersleri eksi puanda kalan öğrenciye ‘Hangi başarısının bursu veriliyor?’ diye sormaz mı insan! Kimse kusura bakmasın, ailelerin ve çocuklarını başarılı hissetme ihtiyacını çok güzel kullanıyor okullar. Ülkemizin gelecek hanesine de 1 milyonun üzerinde gencin bir tane bile fizik-kimya-biyoloji sorusu çözemediği gerçeği kalıyor.

Gerçi MEB bu hafta paylaştığı analiz raporunda, öğrencilerin en başarılı olduğu derslerin fen bilimleri olduğunu açıkladı.

Başarısı buysa, başarısız dersleri varın sizi hesap edin! Geleceğin işsizleri kimin umurunda?

Peki ya Türkiye’nin geleceği bu gençlere bağlı değil mi? Vah Türkiyem, ki ne vah!

Merakla bekliyoruz...

Osman Hamdi Bey’in ‘Kur’an Okuyan Adam’ tablosu, 22 Ekim’de müzayede satışına çıkarılacakmış. Yaklaşık 22 milyon Türk Lirası açılış fiyatı belirlenmiş. Bakalım büyük ustamızın bu muhteşem eserinin satış fiyatı ne olacak ve (kimliği açıklanırsa) kim alacak? Meraklısı Sotheby’s sitesinden takip edebilir.