Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sarsıldım, meğer alışveriş mutluluk getirmiyormuş. Peki ama bizi asıl mutlu eden ne? Açıklıyorum... Bu arada sıcaklara karşı en iyi çözümü buldum. İlk uçakla İstanbul’dan kaçıyorum. Bodrum uçağından bildiriyorum

Her türlü moral bozukluğuna iyi gelecek tek bir terapi şekli tanırım. O da alışveriş. İster mağazaları tek tek gezerek, ister internetten bir tıkla sipariş vererek hiç farketmez. Alışveriş candır.
Geçen hafta New York Times’da çıkan ‘But will it make you happy?’ (Ama seni mutlu edecek mi?)

Alışveriş terapisi işe yarıyor mu
başlıklı makale bütün inanç sistemimi sarstı. Meğer alışveriş mutluluk getirmiyormuş. Neden mi?

Haberin Devamı

‘Hedonik adaptasyon’ da ne?
Çünkü ‘hedonik adaptasyon’ diye bir durum varmış. Bir şey aldığınızda ona alışıyormuşsunuz ve aldığınız şey kısa bir sure sonra size zevk vermemeye başlıyormuş. Bu, aldığınız şey bir ev ya da araba olsa bile böyleymiş. ‘Hedonik adaptasyon’la savaşmanın tek yolu büyük şeyler almak yerine küçük şeylerle mutlu olmakmış. Örneğin, bir araba almak yerine haftada bir masaj yaptırmak, eve taze çiçek almak ya da uzaktaki arkadaşlarınızla telefonda konuşmak daha çok mutluluk veriyormuş. Aynı şekilde iki haftalık tatil yerine birkaç kez üç günlük hafta sonu tatili yapmak daha iyi geliyormuş. Böyle küçük şeylere de ne yazık ki zamanla alışıp eskisi gibi mutlu olmuyormuşuz. Ama yine de çok seçenek olduğu için alışmamız uzun zaman alıyormuş. O yüzden de daha uzun süre mutlu olabiliyormuşuz.
Tabii kredi kartı ve cep telefonundan önce istediğiniz bir şeyi almak için çalışmak, para biriktirmek ve sabretmek gerekiyordu. Artık istediğiniz herşeyi borçlanarak da olsa alabiliyorsunuz. İşte bu yüzden de daha kredi kartı taksitleri bitmeden aldığınız şeyin değeri gözünüzde sıfır oluyor. Mağazaların bu değeri korumak için çok uğraşması gerekiyor. Hatta Apple’ın başarısının sırrı interaktif müşteri ilişkisinde deniliyor.

Mutluluğun sırrını açıklıyorum!
Şimdi sıkı durun, bizi asıl mutlu eden şeyi açıklıyorum. Deneyimler yani hatıra yaratmak diyorlar. Bir seyahate çıkmak ya da bir konsere gitmek insanı daha çok mutlu ediyormuş. Zaten seyahatlerde iyi kötü ne olursa olsun dönüşte hep mükemmel geçti diye hatırlanır ya, işte bundanmış. Ayrıca deneyimlerin insanı mutlu etmesinin bir başka nedeni de başkalarının yaşadıklarıyla karşılaştırmanın mümkün olmaması.
Tabii bu arada deneyimlerin alışverişten daha çok mutluluk verdiği görüşüne katılmayan alışverişkolikler de var. Onların gerekçesi de belli ‘Bizi bazen seyahat, çoğu zaman da alışveriş mutlu eder’ diyorlar. Ee, ne diyelim? Şimdi bütün bunları size niye söylüyorum? Bu bir tür ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ yazısı. Burada gelin ben oluyorum. Size anlatırken kendime ders çıkarmaya çalışıyorum. Bilmem anlatabildim mi?


Bu havada İstanbul’da durulmaz, kaçılır!
Kışı hiç bu kadar çok özlememiştik. Klimaların daha fazla dayanamadığı, şehrin göbeğinde sürekli elektriksiz kaldığımız günler yaşıyoruz. Farklı zamanlarda Bebek’te Lucca’ya, Nişantaşı’nda The House Cafe’ye gidiyorum. Son zamanlarda sık sık duyduğum bir açıklama, “Elektrik yok, mutfak kapalı. Ama soğuk bir şeyler içmek mümkün”.
Sıcaklar RTÜK’ü de etkilemiş anlaşılan. ‘Türk Malı’ dizisiyle uğraşmaya başlamışlar. Hiç üşenmemişler, dizideki yanlış kullanılan sözlerin listesini yapmışlar. Herhalde canları eğlenceli bir şeyler izlemek istedi.
Yalnızca RTÜK’ü değil beni de etkiledi sıcaklar. Tek kurtuluşun buradan gitmek olduğunu anlamam bu sefer uzun sürdü. Artık plazalarda çalışanları bile kıskandığımı fark ettiğim an İstanbul’da daha fazla durmamam gerektiğini anladım.

Bodrum Bodrum
İlk uçakla Bodrum’a gidilecek. Tamam orası da sıcak, ama derler ya, “Havası suyu bir başka işte. Nem yok nem.”
Bodrum uçağını beklemek bile başlı başına bir eğlence. Önce ufukta uzun süre Ajda mı yoksa Semiramis mi olduğuna karar veremediğim bir Pekkan görünüyor. Yaklaşınca anlıyorum Semiramis Pekkan, elinde tasmalı minik bir süs köpeği. Köpek minik tokasıyla benden kesinlikle daha süslü. Sonra yine ufukta alacalı bulacalı bir kadın göze çarpıyor. Safiye Soyman’ı sıcaklar etkilememiş. Takmış takıştırmış.
Derken uçağa biniyoruz. Yerlerimize oturduktan kısa bir süre sonra 45 dakika rötar anons ediliyor. Ama sıcakların etkisinden midir, yoksa artık alışkanlık haline gelmesinden midir nedir, kimse şikayet etmiyor.