Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Londra Türk Fimleri Festivali’nin açılışı için Londra’daydım. İstanbul’a dönmeden önce sadece birkaç saatim boştu. Bakın o birkaç saate neler sığdırdım?

* Londra’da en çok konuşulan şeylerden biri ‘The Shard’ adlı Avrupa’nın en yüksek binası. Çok yakında ‘en yüksek’ sıfatını kaybedebilir ama henüz
1 Şubat’ta açıldığı için şimdi Londra’nın popüler turist merkezlerinden biri.
95 katlı gökdeleni gezmek için önceden bilet almak şart. ‘The Shard’ın muhteşem bir manzarası var, tüm Londra ayaklar altında. Hatta tuvaletler bile manzaralı, bir duvar tamamen cam.
The Shard’da en büyük sıkıntı, Londra havasının göz önüne alınmamış olması. Malum Londra’da hava genelde sisli. Bu durumda sisli havada binanın tepesine çıktığınızda hiçbir şey görmüyorsunuz ve girişte ödediğiniz 25 pound boşa gidiyor sanmayın. Paranızı iade etmiyorlar ama bir daha geldiğinizde aynı biletle binayı gezebilmenizi sağlıyorlar.
* Şehre ayak basar basmaz kendimi Saatchi Gallery’de buldum. Saatchi Gallery’de Rus çağdaş sanatçıların sergisi var. Gosha Ostretsov’un ‘Kriminal Hükümet’ enstalasyonu tüyler ürpertici. Sergei Vasiliev’in dövmeli mahkum fotoğrafları çok rahatsız edici. Unutmak istesem de hala gözümün önünden gitmiyor. Bir de en üst katta yer alan ‘Buzu Kırmak: Moskova Sanatı 1960-1980’de komünizm zamanı sanatını inceleme fırsatı oldu.
* Öğlen Babylon, Roof Gardens’da yemeğe gidildi. Virgin’in kurucusu Richard Branson’un sahibi olduğu bina Kensington’da. Daha önce Richard Branson’ın bu binanın terasında verdiği Wimbledon açılış partisine katılmıştım. Şimdi terasın bir alt katındaki restorandayım. Burada bebekli anneler de var ama ne hikmetse bizim bebeklerin aksine bu bebekler hiç ağlamıyor. Tabii annelerin sürekli onlarla ilgilendiği de bir gerçek. Restoran, Londra Moda Haftası şerefine özel kokteyller hazırlamış. Dolce&Gabbana ilham kaynaklı Dolce and Banana, Mai Armani Tai ve Drumbie Vuitton favorilerden. Kokteyl bardaklarının üzeri altın spreyli, içerken dudaklar da rujlu gibi oluyor.

Moda haftasına Tom Ford bereketi
* Londra Moda Haftası demişken, bahsetmek gereken birkaç şey var. Son zamanlarda Londra Moda Haftası iyice genç tasarımcı yeri olmuştu ve biraz daha popüler olan tasarımcı ve markalar Paris Moda Haftası’na transfer oluyordu. Tom Ford bu yıl ilk kez Londra Moda Haftası’na katılarak etkinliğin canlanmasına önemli bir katkıda bulundu. Sırf Tom Ford’u izlemek için Londra’ya uçanlar oldu. Erdem, yeni koleksiyonuyla yine çok ses getirdi. TopShop’un modellerin üzerinden mikro-kameralarla çekilen ve Google tarafından canlı yayınlanan defilesi manken gözünden defile izlemek için bir ilkti.
Bu arada Gül Ağış’ın Londra çıkarması da gerçekleşti. Ağış, Lug Von Siga adlı markasının ‘Aynalar’ koleksiyonunu Londra’da sundu ve çok beğenildi.

Bir kez daha gururlandım
* PIccadIlly’de Kahve Dünyası’nın önünden geçerken bir kez daha gurur duyuldu. Nedendir bilinmez ama Londra’nın göbeğinde bir Türk zinciri görmek insanı duygulandırıyor. Tabii bunda Kahve Dünyası’nın şahane çikolatalarının da etkisi olabilir.
* Türkiye’ye gelmesini heyecanla beklediğim iki marka, Cos ve Uniqlo’nun mağazaları didik didik edildi. Neyse ki dışarıda kar yağarken yaz sezonu ürünlerine elim gitmedi.
* Havaalanına gitmeden önce Knightsbridge’de Mandarin Oriental Otel’in altındaki Bar Boulud’a uğranıp bir şeyler içildi. Sahibi Daniel Boulud, 3 Michelin Yıldızlı bir Fransız şef. New York’ta da bir şubesi bulunan Bar Boulud aslında bir bistro ama barı da popüler.