Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ELLER YUKARI, BU BiR SOYGUNDUR




Soygun filmleri sinemanın gündeminden düşmeyecek belli ki. Sıkça karşımıza çıkan örneklerinden ‘Kule Soygunu’ bu hafta vizyona giriyor. Şimdi biraz geriye gidelim ve ihmal edilmemesi gereken soygun filmlerini bir kez daha hatırlayalım




Brett Ratner’ın yönettiği, Ben Stiller’la Eddie Murphy’i başrollerde izleyeceğimiz ‘Kule Soygunu’ bu hafta vizyona giriyor. Son dönem örneklerden ‘Başlangıç/Inception’, ‘İçerideki Adam/Inside Man’ ve ‘Oceans’ serisi; 1990’lar klasiği ‘Rezervuar Köpekleri/Reservoir Dogs’ derken soygun filmleri sinemanın gündeminden hiç düşmeyecek belli ki... Ancak listeyi hazırlarken, son döneme ait adı çok sık geçen örneklere yer vermek istemedik. Biraz daha geriye gidelim ve ihmal edilmemesi gereken soygun filmlerini bir kez daha hatırlayalım.



‘İtalyan İşi The Italian Job’ (1969)
Peter Collinson’ın yönettiği film, sinemada sevilen bir formül olan ‘mükemmel ekip, mükemmel soygun’ filmlerinin bir örneği. Yani ‘Oceans’ serisi gibi. Filmde, Michael Caine’in canlandırdığı Charlie Croker hapisten çıkıp ölen bir soyguncunun müthiş soygun planına konar. Ekibi toparlar. İş İtalya’dadır, kazançsa külçe külçe altındır. İngiliz mizahı, Mini Cooper’lı müthiş kaçış sahnesi ve Michael Caine’nin oyunculuğu ‘İtalyan İşi’ni gelmiş geçmiş en eğlenceli soygun filmlerinden biri yapmaya yetiyor. Hâlâ çok konuşulan esprili finali de atlamak olmaz. Orijinali varken, yeniden çevrimin adını anmaya gerek yok.


‘Köpeklerin Günü
Dog Day Afternoon’ (1975)

Birkaç ay önce kaybettiğimiz yönetmen Sidney Lumet, pek çok türde olduğu gibi soygun filmleri alanında da bir başyapıt yönetti: ‘Dog Day Afternoon’. Filmin başrolündeki Al Pacino’nun kariyerinin en iyi performanslarından birini sergilediği film, hikaye olarak ‘yanlış giden banka soygunu’ izleğini takip ediyordu. Dönemin Vietnam sonrası atmosferini yansıtması, Al Pacino’nun canlandırdığı Sonny karakteri, gerçekçiliği, karakterler arası gerilimi tutuşu ve melankoliye meyleden dramatik yapısıyla yeri doldurulamaz bir soygun filmi. ‘Dog Day Afternoon’un soyguncu John Wojtowicz’in hikayesinden yola çıktığını da ekleyelim.


‘Le Cercle Rouge’ (1970)
Fransız sinemasının en önemli yönetmenlerinden Jean-Pierre Melville’nin yönettiği film, sinemacının gözde aktörü Alain Delon’ın yanı sıra Gian Maria Volonte ve Yves Montand’ı bir soygunda bir araya getiriyordu. Aristokrat hırsız, katil ve eski bir polisten oluşan soygun ekibi, bir mücevher dükkanını hedefliyordu. Filmin neredeyse yarım saat süren ‘sessiz’ soygun sahnesiyse nefes kesici. Bir ara Alain Delon’ın karakterini Orlando Bloom’un oynaması planlanan bir yeniden çevrim gündemdeydi. Bu proje gerçek olursa, Bloom’u dünyanın en cesaretli aktörlerinden sayacağız anlaşılan...


‘Big Deal on Madonna Street
I soliti ignoti’ (1958)

Mario Monicelli’nin yönettiği İtalyan yapımı film, soygunla komediyi birleştiriyor. Film, bir grup adi hırsızın mükemmel bir soygun gerçekleştirme çabalarını konu alıyor. ‘Rififi’nin de aralarında olduğu mükemmel soygun filmlerinin yergisi olan ‘Big Deal on Madonna Street’, aralarında Marcello Mastroianni, Vittorio Gassman ve Renato Salvatori’nin de bulunduğu güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip. Film, Piero Umiliani’nin bestelediği caz müzikleriyle de ünlü...


‘The League of Gentlemen’ (1960)
Ünlü İngiliz yönetmen Basil Dearden’in imzasını taşıyan ‘The League of Gentlemen’, John Boland’ın 1958 tarihli romanının uyarlamasıydı. Filmde emekli bir asker, eski İngiliz askerlerinden ona 1 milyon poundluk bir soygunda yardımcı olmalarını istiyordu. Richard Attenborough, Bryan Forbes ve Roger Livesey’in rol aldığı filmin etkilerini bugün izlediğimiz Hollywood çıkışlı soygun filminin çoğunda görmek mümkün.