Pucca, son kitabı ‘Allah Beni Böyle Yaratmış’la içimdeki ‘doğduğum güne geri dönme’ arzusunu uyandırdı. Vatana millete hayırlı olsun

33 yaşındayım, temmuza yaklaştıkça bendeniz de bu yaşımın sonuna doğru ilerliyorum. Önce 34, sonra 35 gelecek. Hani “Yolun yarısı” denir ya işte o noktaya hiç uzak değilim.
Peki ya ruhum? Peki ya başından beri bana eşlik eden ve en çok kavga ettiğim kişi, içimdeki ben, içimden gelen cılız ses kaç yaşında dersiniz? Hemen söyleyeyim en çok 17. Henüz reşit bile olmadı yani...
Küçükken birçoğunuz gibi ben de “Büyümek nasıl bir şey acaba?” derdim. Ehliyet almak, gece kulüplerine rahat rahat girmek, arkadaşımda kalacağım zaman annemi ikna etmek adına dakikalarca dil dökmemek için bir an önce büyümek isterdim.
Zaman geçti, gitti. Ehliyetimi aldım, kazalar yaptım, ölümlerden döndüm. Gece kulüplerine gittim, bir önceki geceyi hatırlamayacak kadar sarhoş olup orada burada sızdım. Annem derseniz artık nerede kalacağımı sormuyor zira kendi evim var. Kapısını kapattığım andan itibaren kimseye hesap vermek zorunda kalmadığım. Bana ait bir ev...
Diyeceksiniz ki “İyi, kötü hayal ettiğin her şey gerçekleşmiş. Nedir bu moral bozukluğu?” Valla, inanın ben de bilmiyorum. İçimde kuvvetli bir ‘geri dönme’ isteği var. Öğretmenlerime ya da anneme hesap verdiğim dönemlere, ‘küçük’ olduğum için birçok şeyden uzak tutulduğum yani korunduğum zamanlara dönme isteği... O kadar yoruldum ki! Yine eskisi gibi benim yerime başkaları düşünsün, ‘benim için en iyisine’ yine başkaları karar versin istiyorum.

Bana bunları düşündüren kişi
Pucca’nın ilk kitabını okuyup ona bayılanlardan değilim. Kitaptan önce blog’unu takip edip onunla arkadaş olmayı hayal edenlerden de... Dürüst olayım; ilk kitabı çıktığında birçok kişi gibi ben de hafif bir kıskançlık ve sinir içinde “Aman canım, nedir yani? Anılarını yazmış işte. Kesin uyduruyordur. Çok abartıyorlar bu kızı yahu!” demiştim. Ta ki onunla tanışana kadar.
“Tanıştın, sana iyi davrandı ve tabii fikirlerin değişti” diyenler olabilir. Mesele tam olarak bu da değil. Pucca, öyle sırf siz onu sevin diye ultra iyi davranan biri değil. Aksine duvarları olan ve sizin onunla nasıl ve neden dalga geçiyor olabileceğinizi önceden tahmin edebilen biri. Tehlikeli, çünkü karşısında bir noktadan sonra kendinizi ciddi anlamda çırılçıplak hissediyorsunuz. En azından ben öyle oldum. Oturduk konuştuk, içtik, konuşmaya devam ettik. Sonra yine görüştük. O yazacaklarını anlattı, ben de hiçbir zaman yazamayacaklarımı...
Karşımda benim gibi içinde ‘büyümek istemeyen hatta mümkünse geldiği yere geri gitmek için elinden geleni yapan’ bir ergen barındıran ve buna rağmen yaş almaya, dünyaya adapte olmaya çalışan birini gördüm.
Dünyaya farklı zamanlarda gönderilmiş iki uzaylının bir şekilde tesadüfen birbirleriyle karşılaşmalarına benzetiyorum bunu.
Dün Pucca’nın 3’üncü kitabını bitirdim ve Twitter’a da yazdım “Bu başka olmuş” diye. Buradan izninizle arkadaşımı başarılı kitabı için kutlamak ve beni ilk bölümü yazdıracak kadar bunalıma soktuğu için tebrik etmek isterim...

Haberin Devamı