Cumartesi "Kimse dansı geliştirmeyi düşünmüyor"

"Kimse dansı geliştirmeyi düşünmüyor"

19.11.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kendi adını taşıyan projesiyle beş yıllık repertuvarının tamamını 24 Kasım'da Cemal Reşit Rey'de sunacak olan Zeynep Tanbay: "Kimse dansı geliştirmeyi düşünmüyor. Devlet balelerinde müthiş bir tıkanma var. Çok yetenekli dansçılar var, kimse adlarını bilmiyor, içlerine kapanmışlar, kendi aralarında gösteri yapıyorlar. Sekiz tane dansçı istedim bu projede, burnumdan geldi"

Kimse dansı geliştirmeyi düşünmüyor

axcum011.jpg Dansa Ankara'da, Kuğu Bale Stüdyosu'nda başladı. Boyu kendini bildi bileli 1.79'du ve ona "bu boyla dansçı olunmaz" dedi herkes. Bir tek Sait Sökmen hariç. Ama Zeynep Tanbay'a bir şeyi "yapamazsın" demek onun o işi başarması için yeterli oluyor adeta. Nitekim 1981'de New York'a gidiyor ve 1997'ye kadar birçok önemli toplulukta dans ediyor. Ünlü Martha Graham Dance Company'de hem dansçı hem hocayken, oradaki "hiyerarşik, hatta faşist" düzene tahammül edemeyerek bir anda kapıyı çekip çıktığını da belirtelim. Zaten ailede inatçılığı ve gözü karalığıyla ünlü. Bu 1997'de çocuğunu doğurmak ve yaşamak üzere Türkiye'ye dönmesinden, burada kök salmaya karar vermesinden de belli değil mi? Tabii o da hemen her başarılı insan gibi destekle değil, kösteklerle karşılaşıyor kendi ülkesinde. Neyse ki Akbank Sanat var ve Zeynep Tanbay Dans Projesi hâlâ ayakta. Üstelik bu işbirliği sayesinde, Türkiye ilk özel modern dans topluluğuna kavuşuyor. Zeynep Tanbay Dans Projesi solo ve düetlerden oluşan beş yıllık repertuvarının tamamını önce Stuttgart'ta, ardından da 24 Kasım gecesi Cemal Reşit Rey'de sunacak. Evet, benim beş sene içinde yaptığım bütün solo ve düetler araya başka koreografın eseri girmeden art arda geliyor. Bir de ilk defa bu danslar Ankara ve İstanbul devlet balesinden dansçıların yorumlarıyla ortaya çıkacak. Yeni kurduğumuz, 2006'da ortaya çıkacak olan topluluğun üç dansçısı ve partnerim Lior Lev de var tabii. Bu çok yeni bir şey. Akbank'a şunu teklif ettim: Zeynep Tanbay Dans Projesi bir topluluğa dönüşsün, her seferinde değişik dansçıları getireceğimize Akbank'ın çatısı altında dansçılar buluşsun, Türkiye'de bir modern dans topluluğu kurulsun. Çünkü dans biraz devletin tekelinde. Birçok özel tiyatro, özel orkestra var ama özel bir dans topluluğu yok. Akbank Sanat'ın sponsorluğunda bunu başardık. Bunu Türkiye dans tarihinde bir mihenk taşı olarak görüyorum. Bu gösteri beş yılın bilançosu mu? "Yurttaşın sesiyiz" Kimse dansı geliştirmeyi düşünmüyor ki. Mesela ben devlet balelerinde müthiş bir tıkanma olduğunu düşünüyorum. Çok yetenekli dansçılar var, kimse adlarını bilmiyor, içlerine kapanmışlar, kendi aralarında gösteri yapıyorlar. Sekiz tane dansçı istedim bu projede, burnumdan geldi. Korkunç bir kutuplaşma ve nefret var. Ben aslında bu projeyle Türkiye'de devletle çalışmanın ne kadar imkansız olduğunu gördüm. Dans neden üvey evlat muamelesi görüyor sizce? Evet, nihayet gidiyoruz. Stuttgart'a da gidecek mi bu proje? Ben bugün 12 yaşında bir çocuğun öldürülmesine karşı barış zincirini oluşturan sivil toplumunun üyesiyim, buna vakit ayırmak durumundayım. Türkiye'de uğraşmanız gereken çok şey var. Amerika'da kalsaydınız hayatınız çok daha kolay olurdu... Duyarlıydım. Ama bir şey yapabilme şansım yoktu uzakta olduğum için. Döndüğüm andan itibaren harekete geçtim. Hem Barış Girişimi'nin hem Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'nun üyesiyim ve çok önemsiyorum sivil toplum örgütlerinin yaptığı işi. Biz yurttaşın sesiyiz ve sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Amerika'dayken de bu kadar duyarlı mıydınız Türkiye'de olup bitene? Evet, benim dedem Karadağ'dan gerçekten. Ankara keçisi de diyordu kardeşlerim inadımdan dolayı. Ankaralıyım ya. Şu projeyi yaptığıma göre herhalde inatçıyım da gerçekten. Size ailede "Karadağlı" derlermiş. Gözünüz kara ve inatçısınız diye... Ben planlı hareket eden bir insan değilim. Ama Türkiye'de yaşamak istediğimi biliyorum. Son iki senedir daha karamsarım ama bir mücadele vereceksem, burada vermek istiyorum. Siz Türkiye'ye döndüğünüz zaman hamileydiniz... "Sanatsız dünya olmaz" En basit örneği alayım, şu proje. Meslektaşlarımın "Bunu nasıl köstekleriz?" diye hep beraber karşı duruşları benim için inanılmazdı. Mesela Kızıltepe'de 12 yaşında bir çocuğun 13 kurşunla öldürülmesi beni çok etkilemiş bir şey. Siz normal bir insansanız bu bir travmadır. Ya "Bana ne, bu dünyaya bir kere gelmişim" deyip sırtınızı çevireceksiniz, ya da bunu yapamayan bir insan tipi olacaksınız benim gibi. O zaman da karamsar oluyorsunuz. Bir çocuğun annesisiniz; bir çocuğun ne demek olduğunu bildiğiniz zaman böyle bir şeyi kaldırmanız imkansız. Ben bütün bunları şuna bağlıyorum, korkunç bir erkek egemen dünyada ve bunun yüz misli erkek egemen bir Türkiye'de yaşıyoruz. Keşke erkeklerin ağlayabildiği bir dünyada yaşasaydık. Neden daha karamsarsınız? Tabii. Sanatsız bir dünya olamaz. Bizi yaşama bağlayan şeyler sanat, çocuk... Benim için çocuklar kadar değerli başka bir şey yok. Hayatın gerçeği çocuklar, bir de güneşin batışı... Bir ağacın gövdesi, bir de sanat. Bunlar sayesinde hâlâ zaman zaman gülebiliyoruz. Orhan Pamuk'un Almanya'da ödül alırken yaptığı konuşmaya bakın, dünyanın bin politikacısının en iyi konuşmalarını bir araya getirseniz, asla o konuşmanın yerini tutamaz. Sizi sinema festivallerinde, konserlerde de görebiliyoruz sürekli... "Bir süre devlet balelerinin gösterilerine bile gitmem" Dışarıda rekabet kendi kendinle. Başkalarının sanatına saygınız var, bir dansçı gelip benim boynuma sarılıyor "Senin kadar iyi bir dansçı görmedim ben" diye. Bunu söyleyebiliyor çünkü kendi de çok iyi bir dansçı. Türkiye'deki rekabet dışarıdakinden farklı mı? Mümkün değil. Özdemir Asaf'ın bir dizesi var, "Kendi bahçesinde dal olamayanın biri / girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor" diye. Bence Türkiye böyle insanlarla dolu, çok zavallı bir durum bu. Türkiye'de böyle olmuyor anlaşılan... Hayır ama bu insanlarla muhatap olduğuma pişman oluyorum. Çok dürüst bir şekilde söyleyeyim, bu proje sırasında o kadar zorluk çıkardılar ki, uzun bir müddet devlet balelerinin gösterilerine bile gidebileceğimi zannetmiyorum. Öyle bir soğukluk geldi. Döndüğünüze pişman oluyor musunuz hiç? "Amerikan mallarını boykot ediyorum" Evet, hâlâ devam ediyorum. Coca-Cola içmiyorum, çocuğumun da içmesini önlüyorum. Çamlıca gazozu alıyoruz eve. Etrafımdaki bazı çok değerli arkadaşlarım Barış Girişimi'nin toplantılarında masaya Marlboro koyunca hakikaten çok şaşırıyorum. Bir ara Amerikan mallarını boykot ediyordunuz... Küçük bütçeli bağımsız bir filmse gidiyorum. Hollywood filmleri zaten ilgimi çekmiyor, tamamen karşıyım. Hiçbir sanatsal değeri olmayan, Amerikan halkının nasıl uyutulduğunun belgeleri bence hepsi. İki gün önce Lars Von Trier'in son filmini gördüm, insan zaten ondan sonra kolay kolay bir filme gidemez. Amerika'yı da çok güzel anlatmış. Amerikan filmleri?