Cumartesi "Şanslıyım, bu şansı paylaşmak istiyorum"

"Şanslıyım, bu şansı paylaşmak istiyorum"

22.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yeni çıkacak maxi single'ının gelirini Milliyet'in "Baba Beni Okula Gönder" kampanyasına bağışlayacak olan Emre Altuğ, yardım amaçlı projelerde sıkça yer almasının nedenini böyle açıklıyor

Şanslıyım, bu şansı paylaşmak istiyorum

Emre Altuğ Türk kadınının son yıllardaki "idolü". Şarkıcı ve oyuncu kimliğiyle tanıdığımız Altuğ, konu sosyal sorumluluk projelerine gelince de ön plana çıkıyor. Şimdiye kadar birçok yardım kuruluşu için çalışmalarda bulunan Altuğ son olarak da Milliyet'in "Baba beni Okula Gönder" kampanyasının ünlü yüzü oldu. Beş şarkıdan oluşan ve yakında çıkacak "Sensiz Olmuyor" albümünün geliri de masrafları temin edildikten sonra bu kampanyaya bırakılacak. Ekim sonunda kendi deyimiyle kafasını dinlemek, bizim anladığımız kadarıyla da yeni bir albüm için Amerika'ya gidecek. Yokluğunda ise yerini bir başkası devralacak. Altuğ bu işi bayrak yarışına benzetiyor. Şimdilik bayrak onda... Albüm çok ani ve spontane ortaya çıktı. Bir sürü filmde, dizilerde şarkı söyledim. Onları bir şekilde değerlendirmek istedim. Albüm yaz aylarına yetişmeyince bu arada çok düşündüm ve yeni bir üretim olmadığı için bundan para kazanmamam gerektiğine karar verdim. Çünkü düzenleme dışında yeni hiçbir şey yoktu. Söz, beste... Nereden çıktı bu maxi single fikri? Gibi. Havadan gelen ve hak edilmemiş bir para. Daha önceden yapılmış şarkıların arkasına sığınmak istemedim. Ve albümü bir yere kanalize etmeye karar verdim. DMC'ye fikrimi anlattım ve kampanyaları araştırırken de "Baba Beni Okula Gönder"i seçtik. Bir nevi kumar parası gibi mi? "Seçimi kadınlar yapmalı" Çünkü eğitim Türkiye'deki en önemli sorunlardan biri. Esprilere bile malzeme olmuş bir söz ama evet, eğitim şart! Çok şanslı veya parası olanlar eğitim alabiliyor. "Kız çocuğu ikiye kadar gitsin, okuma yazmayı söksün, alırız sonra" ne demektir? Bu hangi mantıktır? Ne dinle alakası var bunun, ne anlayışla ne de töreyle! Ayrıca ben her şeyin kadınların seçiminde olduğunu düşünen bir erkeğim. Niçin "Baba Beni Okula Gönder"de karar kıldınız? Hayatın her alanında seçen tarafın kadınların olması gerektiğini düşünüyorum. Mesela erkek kadını seçmemeli, kadın erkeği seçmelidir. Çünkü doğuracak olan kadındır. Bunu süzgeçten geçirebilmesi için de eğitim şart! Bu yüzden kızların okula gitmesi çok önemli. Bu toplumun doğurganları, seçicileri, yetiştiricileri onlar. Türkiye'de okula gidemeyen 1 milyon kız çocuğu var. Bu çok büyük bir oran, yetmişte bir demek! Kızlar çok çeşitli nedenlerden okula gidemiyor. Bu seferberlik de bütün sorunlara cevap veriyor. "Al yavrum sen paranı, hadi bakalım oku" durumu yok yani. Gidip babayı ikna etmek de var, gidip oradaki köye okul yaptırma veya onarma da var. Kız çocuğunun kalabileceği yurdu yaptırma, büyütme de var. Hangi anlamda? Bunların hepsi yapılıyor zaten. Elimden geleni de yaparım tabii ki, yeter ki bana hedef göstersinler. İkna da ederim, çok eminim. Ama böyle söylemlerde o bölgedeki devlet görevlilerinin, bürokratların duruma el atıp yaptırımlarını kullanmaları daha doğru geliyor bana. Sizden istense mesela, babaları ikna etmeye de çalışır mısınız? Zaten vicdanım çok rahattı, huzurluydum ama bu olayın bu kadar ses getireceğini tahmin etmiyordum. Şimdi çok heyecanlandım ve herkese albümümü üçer beşer alması için yalvarıyorum. Geçenlerde bir arkadaşıma kendi korsan albümümü kopyaladım. Karısı albümü arayıp bulamıyormuş. Ben de kendimde olan kopyayı çekip verdim, karşılığında da 10 adet albüm almaları için söz verdirttim. Neler hissediyorsunuz peki bu kampanyanın bir parçası olarak? Çok acı olur tabii ama bunu engelleyemeyiz. Vicdanı olan da almayacaktır diye umuyorum. Albümün korsanı çıkarsa ne yapacaksınız? "AKUT değil, deprem için soyundum" Bu adamak değil. Ama bunun bir borç olduğunu düşünüyorum. Tanrım, ailem ve halkım bana hayatta en çok yapmak istediğim şeyleri yapma imkanı sundu, bunu beğendi ve bana buradan para kazandırdı. Bir insan hayatta daha şanslı olamaz. Ben de bu şansı başkalarıyla paylaşmak istiyorum. Örneğin Bizim Lösemili Çocuklar Derneği'ne gittim. Beş yaşında bir kız çocuğu ben geliyorum diye makyaj yapmış, gelinlik giymiş, beni bekliyor. Ben gideceğim ve nikah kıyılacak! Türk Böbrek Vakfı, Deniz Feneri Vakfı gibi onlarca kurumun açılışında sizin adınız var. Ziyaretlere gidiyorsunuz. Kendinizi niçin hayır işlerine adadınız? AKUT için değil, dikkat çekmek için yaptım. Çıkıp deprem konusunda açıklama yapacaktım. Deprem beni çok derinden yaralamıştı ama hemen unutuldu. Ve ben soyununca beni "Niye bunu yaptın?" diye dinlemeye gelecek gazeteci sayısı da, ulaşacağım insanlar da artacaktı. AKUT için verdiğiniz çıplak pozlar çok yankı uyandırmıştı ama! Çok yaradı. Çünkü bütün aktivitelerin gelirini AKUT'a kanalize ettim. Basın toplantısını AKUT'ta yaptık. Ve sırf ben oramı buramı açtım diye 40 tane gazeteci, bir sürü kamera geldi, sürekli deprem haberleri yapıldı. Konserlerin gelirleri de AKUT'a gitti. Çıplaklığınız depremin önüne geçmedi mi sizce de? İşe yaradı mı bu yaptığınız? "Bir hayranım altıncı katın balkonuna tırmanmıştı" Çok sık evlilik teklifleri aldığınızı okumuştum. Bu derece fanatik hayranlar sizi takip de ediyordur... Evet, öyle bir şey var. Özellikle genç yaştaki kız hayranlarım bundan etkileniyor. Dizide sevgilim olan kıza bile saldıranlar, hakaret edenler oldu. E-postalarla "Onu öldüreceğiz" diye tehdit ediyorlar. Saklamıyorum bir şey. Sadece çok uzun zamandır bir ilişkim yok. Yıllardır söylenir, Emre Altuğ kadın hayranlarından çekindiği için ilişkilerini saklar diye. Doğru mu bu? Var diyelim. Ama böyle sorulara cevap vermiyorum. Söylemek istediğim şey şu bugüne kadar bir şeyi inkar etmedim. Susarım sadece. Var, yok, kimi ne ilgilendirir! Yok mu? Var diye biliyorum ben... Aşçım var, üç buçuk yıldır benimle çalışıyor ve çok güzel yemekler yapıyor. Yardımcısıyla birlikte evin düzenini sağlıyorlar. Beyoğlu'nu eskiden beri çok severim. "Beyoğlu onların yüzünden popüler oldu, gazeteciler geldi" diye söylenenler oluyor. Ama ben 14 yıldır giderim Beyoğlu'na, Hayal Kahvesi'nin açılışına bile şahit oldum. Yurtdışından alışveriş yapıyorum. Bir de Nişantaşı'nda Özer diye bir butik var. İtalya'dan koleksiyon getiriyor, ona gidiyorum. "Yemeklerimi aşçım yapıyor"