Cumartesi Yeni meslek getiren adam

Yeni meslek getiren adam

26.04.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Alâeddin Asna: Sayemde halkla ilişkilerin Türkiyede başladığını söylenir. Ben yaptığım işin farkında değilim

Yeni meslek getiren adam

Eski gazeteci, Türkiyenin ilk halkla ilişkiler uzmanlarından, Marmara Ünv. İletişim Fak. Dekanı Prof. Dr. Alâeddin Asna (d. 1940), dört yıl boyunca Açık Radyoda yaptığı medya söyleşilerini "Önce İletişim Vardı" (Derin Yayınları) adlı bir kitapta topladı. 1954ten beri medyanın çeşitli alanlarında çalışan Asna "Gazetecilere bakıyorum, pek çoğu ya arkadaşım ya da öğrencim" diyor. Bu kitaptaki röportajlar, Açık Radyoda dört yıl boyunca yaptığınız "Bizi Duyuyor musunuz?" adlı iletişim programında yapıldı. Neden ihtiyaç duymuştunuz böyle bir programa? O sırada Halkla İlişkiler Derneğinin başkanıydım. Mesajlarımı iletecek bir ortama ihtiyacım vardı. İletişim programı yapalım dedik, kabul ettiler. Dört yılda 200 küsur program yaptım. 80-90 kadarı konuklu, diğerleri basın dünyasından haberler veren programlardı. Öğrenciler, iletişim çalışanları, işadamları programa ilgi gösterdi. Okul üstü okul gibi oldu. İş arayanlardan telefonlar geliyordu sürekli. İletişim Fakültesine dekan olduktan sonra vaktim olmadı, götüremedim. Neler çalıyordunuz? Kendi müzik koleksiyonumdan çalıyordum. Bunların içinde dışarıda satılmayan plaklar vardı. Piyanist Erdoğan Çaplı mesela. Ya da Tangocu Seyhan hanım... Kitaptaki ünlü gazetecilerin neredeyse hepsi "Basının dibe vurduğu" konusunda hemfikir. Merhum Nezih Demirkent özellikle derdi, "Gazetecilik dibe vurdu" diye. Türkiyenin nüfusu 30 milyonken 2,5-3 milyon gazete satılıyordu, şimdi nüfus 65 milyon ama tirajlar artmıyor diye şikayet ediliyor. Bence 2,5 milyon bile çok. Neden? Basının bilgilendirmek, eğlendirmek ve haber vermek olmak üzere üç görevi var. Eğlendirme fonksiyonunu herkes güzel yerine getiriyor. Peki bilgilendirme fonksiyonu nerede? Yok. Haberi muhabir değil köşe yazarı, genel yayın müdürü, başyazar falan yazıyor. Dolayısıyla muhabir yetişmiyor. İyi bir muhabirse biraz palazınca köşe yazarı yapıyorlar. Bunlar olurken ve TVde de bedava haber varken neden gazete alsın ki millet? Sizin için "Türkiyede halkla ilişkileri başlatan adam" derler hep. 1960lardan beri bu iştesiniz. Halkla ilişkiler yeni bir alandı. DPT de bir birim kuruyordu. Gireyim dedim. Şimdi bu meslekte bin küsur kişi ekmek yiyor. Bana "Senin sayende yeni bir meslek geldi Türkiyeye" derler. Ben yaptığım işin farkında değilim. Dönüp baktığımda ne güzel diyorum. Ben öyle, normal bir iş olarak yaptım. Bu kadar mezuna nasıl iş bulacaksın? Medyayla ilgili pek iç açıcı şeyler söylemiyorsunuz. Öğrencilerinizi de gelecek korkusu sarıyor mu? Korkutmuyorum ama çok da fazla heveslenmeyin diyorum. Bu yaşta, mezun oldukları gün genel müdür olacaklarını sanıyorlar. "Altı ay maaş alamayacaksınız. Stajyer deyip kandıracaklar, en kötü işlere yollayacaklar" diye uyarıyorum. onları Bizim amacımız iletişim dünyasına yönetici yetiştirmek. Bu çocuklar mezun olduklarında takır takır olacaklar. Ama buradan 500 adam mezun olacak. Nasıl bulacaksın bu kadar adama iş? Okul binasıyla ilgili tartışmalar vardı. Nedir son durum? Yaklaşık bir aylık iş kaldı. Geçenlerde Hasan (Pulur) buraya konferans vermeye geldi. Köşesinde "Alâeddin Asna bu yüzyıl içinde okulun biteceğinden ümitli" diye yazdı. Buraya iki katlı bir bina yaptık, ders yapılsın diye. Ama televizyon stüdyosu, kütüphane, bilgisayarlar çadırlarda şu anda. Çocuklar onları göremeden okuyor. Planlama nedir? Ben uzun uzun ona planlamayı anlattım. Tamam, olması gerekir. Güzel dedi. Sonra baktım, köşesinde yazmış: Planlama kurulmuş Ankarada. İyi ki yapmışlar. Şimdiki evler küçük odalı. Bizim zamanımızda büyük salonlar vardı. Mutfak ne öyle küçücük... Benim bildiğim, yanında abdeshanesi olur." "Devlet Planlama Teşkilatının halkla ilişkilerini yürütüyordum. Dönemin en önemli köşe yazarlarından biri Refii Cevat Ulunaydı. Onu ikna edersen senin işin tamamdır dediler. Odasına gittim. Terlikleri, tesbihi, seccadesi bulunurdu odasında. Ulunayın evi Darıcadan daha ileride bir yerdeydi. Sirkeciden vapurla Anadolu yakasına geçer, Haydarpaşadan trene biner, evinin yakınındaki istasyonda inerdi. Sonra da adamının getirdiği eşeğe atlayıp evine giderdi.

Yazarlar