Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sadece 2016 Türkiye’si değil.
“Gerileme devrinden” başlayarak yıkılana kadar Osmanlı Devleti ve küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti de çok zorlandığı, kritik süreçlerden geçti.
Osmanlı’nın son yüzyılında politikası, dinde “reform” ve bilimde “rönesans”la gelişmeye, aydınlanmaya geçmiş “sanayi devrimiyle” daha da güçlenmiş, Afrika ve Asya’daki sömürgelerinden sağladığı olanaklarla zenginleşmiş “büyük devletler” arasında dengeler kurmaya odaklıydı.
O büyük devletler arasındaki çekişmelere / düşmanlıklara oynayarak kâh birine, kâh diğerine yaklaşıyordu/dayanıyordu.
***
Bu oyunu en iyi oynayan Sultan Abdülhamid’di.
İttihat ve Terakkiciler devleti ele geçirdikten sonra bu satrançta çırak çıktılar.
İngiltere, Fransa blokuna karşı Almanlara oynadılar.
Sonuç malum.
Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesi üzerine “final” perdesi indi.
***
Genç Cumhuriyet’in 1940’lı ilk yıllarında Türkiye gene bu zorlu vadiye girmişti.
II. Dünya Savaşı yılları Türkiye’yi 2 blok arasında sıkıştırıyordu.
Vadinin bir tarafında İngiltere, Fransa, Amerika...
Diğer tarafında Almanya...
2 bloktan birini seçmeye zorlanıyordu Türkiye.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü hem iyi bir “briç” oyuncusuydu, hem “usta satranççı...”
Savaş yılları boyunca İsmet Paşa Türkiye’yi kullandırtmadı.
Dahası...
O iki bloku birbirine karşı kullandı.
Dış politikada “ustalıktan” üst mertebe “üstatlıktı” bu.
Savaşı sonunun belli olduğu son haftalarda Türkiye’nin İngiltere, Fransa, ABD blokuna geçtiğini açıkladı.
Almanya’ya “gösteri” niteliğinde savaş ilan etti.
Ama...
Zaten ortada savaşacak Almanya kuvveti kalmış değildi.
.......................
2016 Türkiye’sine dönelim.
Dünyanın iki süper gücü Suriye sorununda karşı karşıya.
Türkiye bir süredir “tercihe” zorlanıyor.
İlk dönemde Türkiye açıkça ABD’nin yanında yer aldı.
Rusya’nın desteklediği Suriye’ye karşı tavır koydu.
***
İkinci dönemde bu kez daha da ileri adım attı.
Belki de -ABD’nin gazıyla- 5-10 saniye Türk hava sahasına giren Rus savaş jetini düşürdü.
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu “Düşürün emrini ben verdim” açıklamasını yapacak kadar Rusya’yı iteliyordu.
Gelişmeler malum.
Bu olaydan sonra Türkiye elinde “Rusya joker kartından” yoksun ABD ile baş başa kalmıştı.
Güney sınırımızdaki PKK/PYD koridoru böyle bir durumda “pervasız” uzadı.
***
Şimdi üçüncü dönem yaşanıyor.
Rusya ile ilişkilerini yeniden ısıtan, düşürülen uçak yarasını saran Türkiye yeniden “geleneksel denge” olanağını yakalamış bulunuyor.
Satrancı ustaca oynarsa bu iki birbirine karşıt süper güç arasında önemli konum kazanabilir.
Dikkat edilmesi gereken şey...
Bu kez de “ABD’ye karşı orantısız tavır koyarak, Rusya’yla orantısız yakınlaşmak” yanlışından sakınmak gerekir.
Türkiye bir NATO üyesidir, PYD / PKK’ya destek gibi hataları nedeniyle ABD iplerini koparmamak, tam tersine, elindeki joker kartlarını iyi oynayarak ABD’yi bu hatalı oyunundan vazgeçirmek şansını zorlamalıdır.
Rusya ile Suriye’de kalıcı barışın garantörü 3 devletten biri olmak tarihin değerli bir ikramıdır.
İnce ayarlı denge siyaseti...
2016/2017 Türkiye’sinin mottosu olmalıdır.