Ekonomi Boyner: Dink kararı şoke etti

Boyner: Dink kararı şoke etti

19.01.2012 - 10:44 | Son Güncellenme:

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, mahkeme kararının duyarlı kamuoyunu şoka soktuğunu söyledi.

Boyner: Dink kararı şoke etti

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ''Bu toprakların ve toplumun sevdalısı olan vatansever'' Hrant Dink'in kurucusu olduğu gazetenin önünde katledildiğini, cinayetin gerisindeki asıl sorumlulara erişmenin mümkün olmadığını, mahkeme kararının duyarlı kamuoyunu şoke ettiğini söyledi.

Haberin Devamı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) 42. Olağan Genel Kurul toplantısının açılışında konuşan Boyner, "Bu davanın akışında en somut şey adalete olan inancın sarsılmasıdır. Kamuoyu adalet mekanizmasını işleyişini sorgulamak zorunda kaldı. Bir zamanlar olur böyle şeyler, kurunun yanında yaşta yanar diyenler ateş ocağa düştüğünde yargıda usulun önemini daha iyi kavramaya başladılar. Hrant Dink davası bir gazetecinin öldürülmesinden daha büyük anlamlar taşıyan temsili bir olay. Yargının işleyişi konusunda ciddi adımlar atmamız gerekiyor" dedi.

GÜÇ KARARLAR İÇİN ÇELİK GİBİ İRADE LAZIM

Her yıl ihracat rekoru kırmanın işin en zor tarafı olmadığını, ihracatın mal kompozisyonu sıradansa büyümeye yapacağı katkının güdük alacağını bildiren Boyner, ''Türkiye bugün alacağı kararlarla dünya ekonomisindeki birinci sınıf ekonomilerden birisine sahip olmakla, orta gelirli ülke tuzağına düşmek arasında tercihini ortaya koymuş olacaktır'' değerlendirmesinde bulundu.

Haberin Devamı

Türkiye’nin ekonomik krizleri atlatma konusunda en derin tecrübelerden birisine sahip olduğunu belirten Boyner, bu tecrübenin de etkisiyle ekonominin küresel krizin ilk sadmesini atlattıktan sonra, yüksek bir büyüme performansı göstererek, Türkiye’nin uluslararası sistemde yükselen profiline önemli bir katkı sağladığını ifade etti.

Şu sıralarda ekonomide gözlemledikleri uyarı sinyallerinin Başbakan Yardımcısı Babacan ve ekibinin dikkatinden kaçmadığına emin olduklarını söyleyen Boyner, "Biliyoruz ki geçmiş başarılar, krizin yeni bir küresel ekonomi yapılanmasına doğru evrildiği sırada başarının garantisi olamıyor. Önümüzde zorlu, güç kararların verilmesini ve alınan kararların çelik gibi bir iradeyle uygulanmasını gerektiren bir dönem olduğu kanısındayız. Türkiye bugün alacağı kararlarla dünya ekonomisindeki birinci sınıf ekonomilerden birisine sahip olmakla ’orta gelirli ülke’ tuzağına düşmek arasında tercihini ortaya koymuş olacaktır" diye konuştu.

Çok uzun süredir Türkiye’nin ’orta halli’, ’orta demokrasili’ bir ülke konumuna kilitlenmemesi için çalıştıklarını dile getiren Boyner, bu çerçevede beşeri sermayenin niteliği, ürün yelpazesinin Türkiye’yi farklılaştıracak, sıradanlıktan çıkaracak bir düzeye getirilmesi ve bölgesel kalkınma konularının öneminin altını çizdi.

"Türkiye, bugünkü eğitim halleriyle orta gelir seviyesini aşamaz"

Haberin Devamı

Boyner, beşeri sermayenin niteliği konusunun bazıları açısından "eğitim şart" denerek neredeyse sulandırılan bir hale geldiğini, ancak ortalama 6 yıl okula gidilen bir ülkede yaşadıkları gerçeğinin göz ardı edilemeyeceğini ifade etti.

Eğitimin niteliğinin düşük olduğunu, sorgulamaya ve yaratıcı düşünmeye prim vermeyen yapıya sahip eğitim sisteminden çıkan bireylerin giderek daha fazla inisiyatif, değerlendirme, bilgiye dayalı refleks sahibi olmayı gerektiren iş ve mesleklerle karşılaşacaklarını anlatan Boyner, "Dünyada da gelecek yılların ayrıştırıcı unsuru eğitimin niteliği olacak. Türkiye’nin bugünkü eğitim halleriyle orta gelir seviyesini aşması mümkün değildir" dedi.

"Bu ürün yelpazesiyle ancak bölgemizde rekabetçi olabiliyoruz"

Haberin Devamı

Ürün yelpazesinin Türkiye’yi farklılaştıracak, sıradanlıktan çıkaracak bir düzeye getirilmesi konusunda Türkiye’nin kendi kategorisindeki diğer ülkelerle kıyasıya bir yarış içinde olduğuna işaret eden Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye bugünkü ürün yelpazesi ile tam bir orta gelir grubu ülke örneğidir. Bu ürün yelpazesi ile ancak bölgemizde rekabetçi olabiliyoruz.

Yalnızca teknolojiyi ödüllendiren bir ihracat yapısı sürdürülebilir büyüklükleri taşıyabilir. Her yıl ihracat rekoru kırmak işin en zor tarafı değil. Rekorları kırabiliriz ama eğer ihracatımızın mal kompozisyonu sıradansa büyümeye yapacağı katkı da göreli olarak güdük kalır. Güdüklük, orta halli ülke olmayı kader haline getirmek demektir. Hükümetten beklentimiz, bu üretim modeli değişikliği anlayışını daha somut, izlenebilir bir politika ile desteklemesi. Yani, teşvik politikasını, teknoloji kullanımını, seçimini, yenilikçiliği ödüllendirecek şekilde kurgulamasıdır."

Haberin Devamı

"Reform ateşine kapılmazsak, tahammülü zor bir vasatlığa mahkum oluruz"

Türkiye’nin, demokrasisini derinleştirme, hukuk ve adalet sistemlerini en üst standartlara getirme çabalarını AB hedefi canlıymış gibi sürdürmek zorunda olduğunu söyleyen Boyner, şöyle devam etti: "Türkiye’nin acilen ve mutlaka yeni bir reform ateşine kapılması gerekiyor. Bunu yapmamanın bedelinin kendimizi tahammülü zor bir vasatlığa mahkum etmek olacağı inancındayız. Unutmayalım ki geçen yıla damgasını vuran Arap isyanlarının ardından Türkiye’nin bir model veya ilham kaynağı olarak zikredilmesinin yegane sebebi demokratik rejim içinde başarılı bir ekonomik performans yakalamasının dünyaya saçtığı parıltıdır. Bu çerçeve içinde siyasi açıdan Türkiye’nin önündeki en önemli hedef yeni anayasanın bu yıl sonuna kadar hazırlanmasıdır." Siyaset kurumunun, kamuoyunda anayasanın geniş bir toplumsal mutabakat sonucu şekilleneceği ve 12 Eylül Anayasası’nın tarihin çöplüğüne atılacağı yönündeki beklentinin zayıflamasına izin vermemesi gerektiğini belirten Boyner, yeni anayasanın temel meselesinin vatandaşlık tanımının yapılması, vatandaş-devlet ilişkilerinin vatandaşın hak ve özgürlük alanları, hukuki güvenceleri genişleyerek tanımlanması olduğu kanaatini yineledi.

"Yeni anayasa, Ortadoğu’da özenilen ülke olmayı sürdürmenin de anahtarı"

TÜSİAD Başkanı Boyner, şu görüşleri paylaştı: "Kürt meselesinin çözümü, canımızı çok yakan terörün bitmesi ve Türkiye’nin yeni ve özgürlükçü bir anayasaya kavuşması yalnızca iç düzenimizin bir meselesi de değildir. Giderek daha da karışacak Ortadoğu’da Türkiye’nin özenilen bir ülke olmayı sürdürmesinin de anahtarı budur. Ortadoğu’yu, özellikle de güney komşularımızı kasıp kavurması ihtimali giderek güçlenen bir mezhepler savaşının Türkiye’yi etkilememesini sağlamanın yolu demokrasimizi derinleştirmekten, ülkenin her köşesindeki bireyleri kökenleri ne olursa olsun vatandaşlık ortak paydasında buluşturmaktan geçer."