Ekonomi "Türk milleti ilkokuldan terk"

"Türk milleti ilkokuldan terk"

24.03.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Temel eğitimin 8 yıl olması kararı çıkarken, Eğitim Gönüllüleri Vakfı Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Türkiye'de 25 yaş üstü nüfusta kişi başına düşen eğitim yılı ortalamasının 3.5 yıl, Yunanistan'da 6.5, ABD'de 11 yıl olduğunu söyledi. Büyükerşen, çağdaş ülkelerde iyi vatandaş olmak için kişi başına düşen ortalama eğitim yılının 13 yıl olduğunu söylüyor

Türk milleti ilkokuldan terk

EĞİTİM Gönüllüleri Vakfı Başkanı ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi eski rektörü Prof. Yılmaz Büyükerşen, özel sektörün eğitimle daha yakından ilgilendiğini belirtiyor ve Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın kurduğu eğitim merkezlerini modern köy enstitülerine benzetiyor. Devletin yarattığı boşluğu özel sektörün doldurduğunu söyleyen Prof. Büyükerşen'le yarının Türkiye'sinde eğitimin rolünü, özel sektör ve devletin eğitime verdikleri önemi konuştuk.
Devlet eğitime ne kadar önem veriyor?
-
Bütçeden eğitime ayrılan pay hiç yeterli olmadı. Hükümetler daima kaynak yetersizliğinden bahsediyorlar. Bugün ülkeler geleceklerini eğitimle garanti altına alıyorlar. Dünyada teknolojik gelişme sonucunda beliren yeni ihtiyaçlarla eğitim ihtiyacı da değişti.
Nedir bu değişiklikler?
-
Meslek sahibi olan eğitimden geçmiş, üretimin içinde olan insanların ölünceye kadar kendi dallarında eğitim görmeleri lazım. Eğitim bitmez. Eğitim sonsuz bir süreçtir.
Neden eğitime gelişmiş ülkeler gereken önemi gösteriyor da asıl onların sorunları olması gerekirken geri kalmış ülkeler önemsemiyor?
-
Gerici oylarını alabilmek için gerici kesime verilen tavizler, reformun geliştirilmesine imkan bırakmaz. Eğer bu ülkelerde demokrasi de hazmedilmemişse, o toplumda verilen siyasi tavizler, eğitim konusundaki politikalara etki edecektir.
Çıkış yolumuz yok mu?
-
Var. Toplum bilinçleniyor. Eğitim yalnız hükümetlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iş. Özel sektör, "devletin yapamadığı, çocuklarımıza veremediği eğitimi vermek için gerekli ortamları sağlayalım, yardım yapalım, hatta bu yardımları doğrudan devlete vermeyelim, devlet çarçur ediyor, biz kendimiz yapalım" diyorlar.
Özel sektör birşeyler yapıyor ama devletin geniş kitlelere verdiği eğitimi yakalayabilmiş değil. Yine de arz özel sektörden geliyor. Devleti ne zaman eğiteceğiz?
-
Siyasi arenaya bakıldığı zaman mevcut politikacıların, devletin müeseseseleri üzerinde sözsahibi olan siyasi gücün toplumun fazlaca eğitilmiş olmasından sanki memnun olmayacakmış gibi bir imaj doğuyor. Çok eğitilmiş bir toplumun bizdeki politikacının işine gelmediğini düşünenler var.
Neden böyle düşünülüyor?
-
Çünkü, seçilerek devleti yönetmeye hazırlanan insanlar, eğitim reformlarını yapacak gayrette bulunmuyorlar. Türkiye'de okul çağı nüfusu olarak 20 milyonluk bir kitlemiz var. Bunun 12 milyonuna okul eğitimi veriliyor. Geri kalan 8 milyon ise sokakta, boşta kalan insanlar. Bunlar okul eğitimi görmedikleri için işsiz nüfusa ilave oluyorlar. Bu kitle, gün geçtikçe büyüyor. Yalnız önümüzdeki beş yıl içerisinde gerekli okul binası ihtiyacı bugünkü fiyatlarla 20 milyar dolarlık bir kaynağı gerektiriyor. 25 yaş ve üstü nüfusumuzu toplayıp da ortalamasını aldığımızda okulda geçen süre, kişi başına 3.5 yıl çıkıyor. Bu Yunanistan'da 6.5 yıl, Portekiz'de 7 yıldan fazla, ABD'de ise 11 yıl. Bu bizim, daha milletçe "ilkokul mezunu" olamadığımızı gösteriyor. Bizde 8 yıllık temel eğitim tartışılıyor, çağdaş ülkelerde bu 13 yıldır. O da iyi vatandaş olmak için, asgari eğitim süresidir.
Son zamanlarda özel sektörün eğitime duyduğu ilgi neden?
-
Türkiye'nin dışa açılmaya başlamasıyla rekabet gündeme gelince, dış ülkelerle temaslar ve ülke içerisinde yatırımlar artınca özel sektör vasıflı insanlara ihtiyaç olduğunun farkına vardı. Devletin sağladığı kolaylıklarla eğitime destek olmak istediler. Şimdi, devlete aktarılan bu kaynakların, eğitim kalitesinin artırılmasına katkıda bulunmadığına yeni yeni farkına varıyorlar. Onun için özel sektör kurduğu vakıfların eliyle, eğitim kuruluşları oluşturmakta. Bir kısım sermaye de özel okullar kurmakta. Bu özel okulların kar amacıyla kurulmadığını söylemek de güç. Bir takım sermaye de özel okulları pazar olarak görmekteler. Büyük holdingler bunun dışında. Onlar özel üniversite kuruyorlar. O da tartışılıyor.
Özel üniversiteler tartışılmalı mı?
-
Özel üniversiteler hiç bir zaman karlı üniversiteler olamazlar. Rekabet onlara bu fırsatı vermiyor. Devlet de kendi üniversitelerini o seviyeye ulaştırabilmeli.
O zaman neden Sabancı ve Koç üniversite kurmaya çalışıyor?
-
Bu kurumlar onların isimleriyle yaşayacak. Yoksa üniversite kurmak yerine burslar vererek kendi sektörlerinin ihtiyacı olan elemanları yetiştirebilirlerdi.
Eğitim toplumun doğal talebi mi?
-
Politikacı, toplum kendisinden birşeyler talep etmediği sürece çok daha rahattır. Türkiye'de hızlı bir değişim olduğunu görüyoruz. Uyanan toplum yakın zamanlara kadar talep etmediği şeyleri iktidarlardan talep eder duruma geldi. Toplum pek çok sorununu ancak eğitimle çözülebileceğini anladı. İşte burada politikacı sıkışıyor.
Politikacı eğitimden nasıl uzak tutulur?
-
İki milli kuruluşumuz var. Biri millli savunma, diğeri milli eğitim. Nasıl milli savunma politikacının etkileyemediği, disiplinli, kamuouyunun güvenini alan bir kuruluşsa, milli eğitim teşkilatının da politik ortamdan etkilenmeyen, milli savunma gibi bir bakanlık olmasını ve milli eğitimin başına da partici olmayan ve dışardan atanan bir tarafsız bakanın getirilmesinin sıkıntılarımızın bir bölümünün giderilmesini öneriyorum. İki ordumuz var. Biri silahlı ordu, diğeri irfan ordusu. Silahlı kuvvetlerin ordusundan daha kalabalık bir kitle var milli eğitim ordusunda. 500 binden fazla öğretmen var. Biri bizi dış tehditlere karşı savunan ordu, öbürü de cahilliğe karşı savunan ordu. Camiye, kışlaya, okula politika sokmayalım deriz. Bunların ikisine politikayı sokmuşuz, ama ordu bunun dışında kalmış. Maalesef eğitim politikalarımız hep siyasi politikalardan etkilenerek gelişmiş.