Gündem 28 Şubat davasında Demirel talebi!

28 Şubat davasında Demirel talebi!

27.06.2014 - 19:43 | Son Güncellenme:

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 28 Şubat sürecinin en kritik isimlerinden biriydi. O dönemde Demirel'in, MGK toplantılarındaki tutumu ile muhtemel bir askeri müdahaleyi önlediği söylentileri dolaşıyordu. Demirel, 28 Şubat süreciyle ilgili olarak, “Evet, o dönemde gerginlik vardı. Bu gerginlik anayasa ve demokratik süreç içinde aşılmıştır. Anayasaya aykırı hiçbir şey olmamıştır. Kamuoyunda da bu süreçte bir darbenin önlendiği algısı mevcuttur. Nitekim, asker bana nizamiyeden döndük, demiştir" demişti.

28 Şubat davasında Demirel talebi

28 Şubat 1997'de merhum Başbakan Necmettin Erbakan liderliğindeki Refahyol hükümetini devirmeye teşebbüs ettikleri iddiasıyla 103 sanığın yargılandığı davada, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve kuvvet komutanı olan sanıkların Yüce Divan'da yargılanması talebi reddedildi. Davanın ağır ceza mahkemesinde görülmesine karar veren Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dinlenilmesine, beyanda bulunmak isterse beyanının alınmasına karar verdi.
Özel yetkili mahkemelerin kapatılması nedeniyle üç ay ara verilen 28 Şubat davasının görülmesine Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden başlandı.

Petek'ten Çarkıfelek şikayeti
Dönemin Yozgat Başsavcısı avukat Reşat Petek, türbanlı öğrencileri üniversiteye almayan dönemin Erciyes Üniversitesi Rektörü hakkında dava açtıktan sonra Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) hedefi haline geldiğini iddia etti. Petek, 28 Şubat'ın ünlü Çarkıfelek programının telefonlarının kendi evine yönlendirildiğini ve bu yolla da mağdur edildiğini öne sürdü. Sanık Abdullah Kılıçarslan, konuşmasında "hainler" ifadesini kullandığını belirterek, Petek hakkında mahkeme huzurunda suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Sanıklardan emekli Orgeneral sanık Çevik Bir de, Genelkurmay'ın irticayla ilgilenmesinin görevi olmadığının söylenemeyeceğini belirtti. Genelkurmay'da kurulan çalışma gruplarıyla bölücü terör veya başka tehditlerle ilgili çalışmalar yaptıklarını anlatan Bir, Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) tavsiye kararı gereği irticayla mücadele konusunda da çalışma yaptıklarını ve devleti bilgilendirdiklerini söyledi. Bir, Batı Çalışma Grubu'nun çalışmalarının dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan tarafından da bilindiğini kaydetti.

"Erbakan devlet adamıdır"
Dönemin MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç, hükümete askerlerin belgeleri getirip dikte ettirdiği yönündeki iddialara katılmadığını dile getirerek, "Erbakan devlet adamıdır. Beni oğlu gibi sever, bana 'paşa hazretleri' diyen yegane insandır" diye konuştu. MGK kararının 18 maddesinin de Bakanlar Kurulu tarafından imzalandığını belirten Kılıç, "28 Şubat incelenecekse toptan incelenmesi lazım. 'Genelkurmay bilmem ne yapmış'la olmaz. Ben 27 Mayıs'ı yaşadım. Darbe böyle olmaz, ben size sonra darbeyi anlatırım. Burada kimsenin suçu yok. Darbe tabirini yanlış kullanıyorsunuz, darbenin de bir raconu vardır" dedi.

Çalışma grupları hep kurulmuştur
Sanıklardan dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak da, Genelkurmay olarak Türkiye'deki irtica resmini görmek ve tespitler yapmak üzere emirle çalışma grubu kurduklarını anlattı. Özkasnak, "Batı Çalışma Grubu, Genelkurmay tarafından kurulan onlarca çalışma grubundan birisidir. Bu tip çalışma grupları hep kurulmuştur" diye konuştu. Sanık emekli Orgeneral Fevzi Türkeri de, irticai tehdidin Genelkurmay'ca ortaya konulduğu, gerçekte böyle bir tehdit bulunmadığının iddia edildiğini hatırlattı. Türkeri, "Oysa ki o tarihte MİT ve Emniyet rapor ve etüdleri incelendiğinde irticai tehdidin hangi boyutlarda olduğu açıkça ortaya çıkacaktır. İrtica tehdidini Silahlı Kuvvetler değil devletin istihbarat birimleri ortaya koymuştur" dedi.

Komutanlar Başbakan ve İslam'la barışmalı
Müşteki Bülent Demir, askerlik hayatı boyunca takdir belgeleri aldığını ancak başörtülü birisiyle evlendikten sonra sakıncalı personel haline geldiğini ve 2002 Kasım ayında TSK'dan ilişiğinin kesildiğini söyledi. Demir, "3 ay iş aradım, iplik fabrikasında asgari ücretle çalıştım. TSK'dan ihraç edilmiş, sakıncalı personel olarak vebalı insan muamelesi gördüm. Benim gibi binlerce insan var. Toprağın altındaki Mahkemeyi Kübra'da bir hesap daha verilecek. Akşamları yataklarına uzandıklarında veya ramazanda secdede lütfen iki damla gözyaşı döksünler, tövbe etsinler" dedi. Sanık Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz'ün, "Söylediğiniz tarihte emekliye ayrılmış bu sanık grubu sizin nasıl atılmanıza etki etmiş olabilir" sorusuna Demir, "1996-1997 yılındaki BÇG'nin periyodik olarak yazışmaları devam ettirilmiştir" yanıtını verdi. Demir, sanık olarak yargılanan 103 komutanın bizzat imzalarının bulunduğunu düşünmediğini belirterek, "Eşimin başörtülü olması ve alkol kullanmamam nedeniyle ordudan ilişiğimin kesilmesinin nedeni BÇG'nin terör örgütü olmasıdır. Komutanlarımızın artık Başbakanla İslamla başörtüsüyle barışmasını istiyorum" diye konuştu.

Tuğgeneral Kılıçarslan: 9 yaşından beri namaz kılıyorum
Sanıkların avukatı Şemsettin Tolga Altan BÇG'ye terör örgütü denilmesine mahkeme heyetinin tepki göstermesini isteyerek, "BÇG bir terör örgütü değildir. Artık bu alışkanlıklarımızdan vazgeçelim. İddianamede bile terör örgütü ifadesi kullanılmadı. Nerede bir asker görülürse terör örgütü diye cezaevine tıkılmak zorunda mı? Başka bir suç bulun efendim. İnsanların şerefine şahsiyetine açık saldırılar oluyor bu duruma müdahale etmeninizi talep ediyorum" dedi. Sanık emekli Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan da, "Biz Silopi'de göreve operasyona çıkmadan önce mutlaka namaz kılardık, benim komutanım Fevzi Türkeri kendisi de burada hiçbir zaman buna karışmadı. 'Niye namaz kılıyorsunuz' demedi. Her cuma namazı kılınırdı. Kimse 'niye namaz kıldınız' demedi, bizi ordudan atmadı. TSK'dan kimse namaz kılıyor diye atılmaz. Ben 9 yaşından beri oruç tutuyorum, namaz kılıyorum" diye konuştu.

Yüce Divan'a ret, Demirel dinlenecek
Cumhuriyet savcısı Levent Şahin, dönemin Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanı olan sanıkların Yüce Divan'da yargılanıp yargılanmayacağıyla ilgili görev yönünden değerlendirme yapılmasını istedi. Şahin, ağır ceza mahkemesinin görevli olduğunu düşünülmesi halinde, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dinlenilmesi ve görüşünün alınmasını talep etti. Mahkeme Başkanı Fevzi Şıngar, sanıklardan Karadayı ile diğer kuvvet komutanı olan sanıkların Yüce Divan'da yargılanmasının reddine, davanın ağır ceza mahkemesinde görülmesinin devamına karar verdi. Şıngar, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dinlenilmesine, beyanda bulunmak isterse beyanının alınmasına karar vererek, duruşmayı erteledi.

MİLLİYET'E KONUŞMUŞTU
Kararın ardından gözler Demirel'e çevrildi. Yakın çevresinden alınan bilgilere göre Demirel, yaşından dolayı yürümesiyle ilgili bazı kısmi sağlık sorunları nedeniyle son dönemde evinden çok fazla dışarı çıkmıyor. Demirel, 8 Ocak 2013 tarihinde, 28 Şubat süreciyle ilgili olarak Milliyet'e yaptığı açıklamada, şunları söylemişti:

“Evet, o dönemde gerginlik vardı. Bu gerginlik anayasa ve demokratik süreç içinde aşılmıştır. Anayasaya aykırı hiçbir şey olmamıştır. Kamuoyunda da bu süreçte bir darbenin önlendiği algısı mevcuttur. Nitekim, asker bana nizamiyeden döndük, demiştir. Bu doğrudur. Böyle bir ortamda, MGK’da kararlar alınmış ve uygulanmıştır. Ve esasen bu kararlar 1997 yılından 2009 yılına kadar da uygulanmıştır. Yani bugün işbaşında olan hükümetin döneminde de yine 28 Şubat kararları uygulanmıştır. 11 yıllık kesintisiz eğitim de dahil olmak üzere. 2009 yılında bu kararlar kaldırıldı, denilmiştir. Dolayısıyla orta yerde darbe diye nitelendirecek bir durum yoktur.”