Gündem Dereler temizlenmezse seller devam edecek

Dereler temizlenmezse seller devam edecek

03.08.2009 - 01:08 | Son Güncellenme:

Doğu Karadeniz’de Giresun’dan sonra sel yüzünden mağdur olan Rize’de yaptığımız araştırmada da benzer sorunlarla karşılaştık. Dere yataklarındaki çarpık ve kaçak yapılaşma, burada da selin en başlıca nedeni olarak karşımıza çıktı Tarih boyunca sellerden büyük zarar gören Trabzon’da ise geçmişten hâlâ ders alınmadığını gördük

Dereler temizlenmezse seller devam edecek

Rize’de dere yataklarının üzeri sokak ve caddelere dönüştürülmüş, hatta bazı derelerin güzergâhı bina yapabilmek amacıyla değiştirilmiş.
Yatakların içine hiçbir izin alınmadan gelişigüzel konutların yanı sıra, okul ve sağlık ocakları bile inşa edilmiş. Büyük hasarın meydana geldiği İkizdere’de en büyük tahribata ise, uzun zamandır tartışılan Hidroelektrik santralları (HES) neden olmuş. Ağzı açık bırakılan tünellerden içeri giren taşkın suları, tünellerin diğer ağızlarından taşınca, ekili araziler zarar görmüş ve bazı yollar çökerek kullanılamaz hale gelmiş.
74 kilometre uzunluğundaki İkizdere Vadisi’nde yapımı süren ve doğal yapıyı bozduğu için eleştirilen 21 HES’in yapımında tünellerden çıkarılan hafriyat dere yataklarına boşaltılmış. Tonlarca hafriyat dere yataklarını daraltınca taşkının şiddetlenmesine ve sellere neden olmuş.
Sivil toplum örgütleri, 11 ilçesinin her birinde dere olan kentin genelinde yapımına başlanan 70’in üzerinde HES’in, doğal yapıyı bozmasının yanında, sellerin de başlıca sorumlusu olduğu görüşünde...

Dere geçtiğinden haberleri yok
Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, son yağışlarda en büyük zararın İkizdere ve Karasu’da meydana geldiğini, kentin sel ve heyelan haritası olmadığını, dere yataklarındaki binaların kaçak olduğunu, sel erken uyarı sisteminin henüz devreye girmediğini belirterek, şu çarpıcı örnekleri verdi:
“Derelerin üzeri kapatılmış ve üzerlerine binalar yapılmış. Hatta öyle ki bazı vatandaşlar zamanında bina yapmak için derelerin akış yataklarını bile değiştirmiş. Maalesef dere yataklarına yapılan binaların çoğu ruhsatsız yapılar. Devlet buralarda yapıya izin verirken araziden dere geçtiğinden bile habersizmiş. Projeler masa başında yapılırsa, imar izinleri masa başında verilirse olacağı budur.
Karadeniz Otoyolu’nun bazı yerlerinde sorunlar var ancak otoyolun bize önemli bir yararı oldu. O da artık denizi göremediğimiz için yamaçlara bakmak zorunda kaldık. Bu  bize binaların çirkinliğini gösterdi. Bunlar insan eliyle gelen felaketler.”

Sonuç kaçınılmazdı
Bölgede yapımı süren HES inşaatlarının sele neden olduğunu ileri süren İkizdere Derneği Başkanı Kadem Ekşi ise, şöyle konuştu:
“Yüksek yağışla birlikte doğal dengesi bozulan bu alanlar, toprağın ciddi bir şekilde akmasına neden oldu. Ağaçlar ve serbest haldeki kaya parçaları, menfez ve köprü altlarına yığıştı ve bu sonuçlar oluştu. Biz, ‘Derelere dokunmayın, dere yataklarını tünel güzergâhları içinden çıkardığınız malzemelerle doldurarak daraltmayın’ demiştik. 40 metrelik bir dere yatağını siz 7-8 metreye düşürürseniz bu sonuçlar kaçınılmazdır.
Bunları hem DSİ, hem de valilik yetkilileri ile diğer birimlerin hassas bir şekilde kontrol etmesi gerekiyor. Bir kepçe operatörüne bu vadileri teslim etmememiz gerekiyor. Dere yataklarında kontrolsüz yapılaşmaya dur demeliyiz.”

Haberin Devamı

 

Dereler temizlenmezse seller devam edecek

İncelememize Maçka belediye Başkanı Ertuğrul Genç de (ortada) eşlik etti .

Binalar için  derelerin yatakları değiştirilmiş
Rize’de geçen yağışlarda en büyük zarar İkizdere ve Karasu’da meydana geldi. Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, derelerin üzerinin kapatılarak üzerlerine bina yapıldığını, hatta bazı vatandaşların bina yapmak için derelerin akış yataklarını bile değiştirdiğini söylüyor.

 

Dereler temizlenmezse seller devam edecek


Dereler temizlenmezse seller devam edecek

Maçka ve Sürmene’de değişen bir şey yok
-  Maçka Belediye Başkanı Ertuğrul Genç, Maçka’da 1990 yılında meydana gelen selin Trabzon’u da etkilediğini ve toplam 57 kişinin hayatını kaybettiğini buna rağmen dere yataklarına yine kaçak bina yapıldığını söyledi.
-  Maçka’da yeni imar planları hazırlanması gerektiğini söyleyen yüksek mimar Faruk Burhanoğlu, doğal estetiğin sağlanması ve yeni sel felaketleri yaşanmaması için binaların dere yataklarına değil, yamaçlara yapılması gerektiğini anlattı. Burhanoğlu, bugüne kadar hazırlanan imar planlarının ilkel, kaba, estetikten yoksun olduğunu, alınan kararların genellikle siyasi olduğunu vurguladı.
-  Geçmişte sel felaketleri yaşayan Sürmene’deki Beşköy Köyü’nde de durum farklı değil. İki kez haritadan silinen ve yeniden kurulan, Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Mikdat Kadıoğlu gibi ünlülerin köyü olan Beşköy’de de dere yatakları işgali sürüyor.

Haberin Devamı

Kadıoğlu’nun çözüm  önerileri
-  Kriz yönetimi yerine risk yönetimine ağırlık verilmeli.
-  Akarsu yataklarını belirleme, düzeltme ve düzenleme, sel kontrol tesisleri, yağmur suyu drenaj sistemi, binaların taşınması, yükseltilmesi gibi yapısal ve mühendislik yaklaşımlarıyla birlikte sel yatağındaki arazileri kamulaştırma, yerleşimlerin yer değiştirmesi, özel kullanım ve yapı izinleri, nehirlere ait sulak alanların geri verilmesi, halkın bilinçlendirilmesi, sel müdahale planlarının yapılması ve sel sigortası gibi yapısal olmayan yaklaşımlar da yürürlüğe konulmalı.
-  Bunlar ‘Sel Master Planı’ gibi kapsamlı bir projeyle ve tüm disiplinleri kapsayacak şekilde yapılmalı.

Dereler temizlenmezse seller devam edecek

KADIOĞLU’NUN İZLENİMLERİ

Derenin tapusunu verenlere ne demeli?

Olay yerinde incelemelerini tamamlayan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı ve İTÜ Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun izlenimleri ise şöyle:
-  “Geçmişini hatırlamayanların yazgılarında geçmişini yeniden yaşamak vardır” sözünü George Santayana sanki bizim için söylemiş. 6  Temmuz 1929 yılında Trabzon’un Of, Çaykara ve Sürmene ilçelerinde büyük bir sel yaşanmış. Bu selden dolayı dedem, Sürmene Köprübaşı’ndan Maçka’ya göç etmiş. Fakat 18-20 Haziran 1990’da bu sefer Maçka’da 57 kişinin hayatını kaybettiği en büyük sele yakalanmış. Yoksa 14-15 Ağustos 1998’de Sürmene-Köprübaşı-Beşköy’de tekrar yıkıcı sele zaten yakalanacaklarmış. Yani bu bölgede ders alınması için çok sayıda sel afeti yaşanmış fakat ne bürokrasi, ne de halk bunlardan yeterince ders almamış.
-  Ankara’dan yapılan tek tip projeler bölgede trajikomik durumlar yaratıyor. ‘Binalarda ıslak zeminler kuzeye bakar’ gibi kuralları ezbere uygulayanlar, Rize’de denize bakan tuvalet ve banyolu tesis planı yapmış. İtiraz ederseniz cevap hazır: “Proje böyle!”
Derenin tapusunu vatandaşa verenlere ne demeli  Dere tapu filan tanımıyor ama bürokrasimiz, dünyada eşi ve benzeri olmayan böyle müthiş icraatlara imza atabiliyor. Rize Belediye Başkanı’na sorun; altından dere geçen ya da ev yapmak için dere yatağının yerini değiştiren apartmanları size tek tek göstersin. Bu ülkede bazıları da fay hattını belediye encümen kararı ile değiştirmeye kalkışmıştı. Selde de bunu başarıp derenin içine tapulu ve ruhsatlı evler, tesisler yapmışız bile. Sonra da neden bu felakete uğradık diye destan yazıp ağıt yakıyoruz.
-  “Tepelere ev yapma yel alır,  dereye ev yapma sel alır, yetmişinden sonra evlenme el alır” diyen atalarımız, günümüzdeki bir yanlışa atıf yapmış aslında. Maçka’da köprülere bakıyorsunuz, biri kültürün eseri, öteki ise kültür erozyonuna uğramış bürokrasinin eseri. Birinde akıl, hesap ve estetik var, ötekinde bunları arayın da bulun. Basında sel ve heyelan haberleri arttıkça Sümela Manastırı gibi önemli turistik tesislere düzenlenen turlar iptal ediliyor. Maalesef afet yönetiminin, afetlere hazırlığın yerel kalkınma ile ilişkisini Türkiye henüz fark edemedi. Bu nedenle hâlâ ‘doğayı koruyun, derelere müdahale etmeyin’ diyenleri, ülkenin kalkınmasına karşıymış gibi görenler çok. Maçka’da derenin içinde gördüğüm kocaman ağaçlar, bana o derelerin uzun yıllardır temizlenmediğini söylüyor.
-  Gelmişken şu meşhur küçük HES’leri de görelim dedik. İkizdere Vadisi’nde gözlerime inanamadım.  Tünellerden çıkarılan hafriyat tümüyle derenin içine yığılmış ve yığılmaya devam ediyor. Hani derelere zarar gelmeyecek diyen Çevre Etki Değerlendirme Raporları  35-40 metre olan dere yatakları bazı yerlerde 6-7 metreye düşmüş. Dere yataklarında, tek taraflı yapılan bu müdahalenin zararları şu an karşı sahilde oluşan aşınma ve heyelanlar ile çok net bir şekilde görülmekte.
-  Romalılardan beri sellerle mücadele edebilmek için sadece barajlar ve su bentleri inşa edilme anlayışı 1940’lı yıllardan sonra ‘selden korunma’ kavramına dönüştürülmüştür. Yani marifet sel afetinden halkı kurtarmak değil korumaktır. Şimdi eğer devlet şu an kum, çakıl ve çöple dolan dereleri acilen temizlemezse kasım ayının sonuna kadar bölgede peş peşe sellerin görülmesi hiçbir şekilde sürpriz olmaz.

Haberin Devamı

BİTTİ