Kariyer ‘Batık şirketi kurtarmak, sıfırdan başlamaktan daha zor’

‘Batık şirketi kurtarmak, sıfırdan başlamaktan daha zor’

14.07.2008 - 01:30 | Son Güncellenme:

Acıbadem Hastaneler Grubu’nda yönetici olmak için Dubai’den gelen, fakat 2005’ten beri Acıbadem Sigorta’nın Genel Müdürlüğü’nü yapan Ömer Karahan, “Şirketin başına geçince hayatımın en zor iki yılını geçirdim ama artık sektörde 4. büyük şirketiz” diyor

‘Batık şirketi kurtarmak, sıfırdan başlamaktan daha zor’

Acıbadem Sigorta’nın Genel Müdürü Ömer Karahan’ın asıl mesleği doktorluk ama mezun olduğu yıl tıp öğrencilerine Tıpta Uzmanlık Sınavı’na girme zorunluluğu getirilince sınavı geçemeyeceğini düşünüp doktorluk sayfasını kapatmış ve iş hayatına başlamaya karar vermiş. O günlerde International Hospital’ın gazeteye verdiği iş ilanı da doktorluk yapamasa bile kariyerinin hastanelerle kesişmesini sağlamış; Pazarlama koordinatörü olarak işe başlayan Karahan, Amerikan Hastanesi’nin ilk Türk Başhekimi unvanına sahip.

Haberin Devamı

Kurduğu Med-Net şirketiyle sigorta sektörüne adım atan Karahan’ın Acıbadem Sigorta’nın başına geçmesi ise aslında tam bir tesadüf... Dubai’de bir sigorta şirketinde çalışırken Acıbadem Hastaneleri’nin başına geçmek için Türkiye’ye gelen Karahan, Acıbadem Sigorta’da yolsuzluk iddiaları ortaya çıkınca bu şirketin başına geçmiş.

Başarılı yöneticiliği kadar renkli kişiliğiyle de dikkat çeken Karahan’ın en büyük tutkusu motor kullanmak. Aynı zamanda kayakçı, dalgıç ve iyi bir parapant kullanıcısı olan Karahan, “İş çıkışı motora binmek ya da hafta sonları yelken yapmak beni rahatlatmaya yetiyor” diyor.

Hacettepe Tıp Fakültesi’ni bırakıp Dicle Tıp Fakültesi’ne geçmiş ve eğitiminizi orada tamamlamışsınız, neden?

Haberin Devamı

Hacettepe Tıp Fakültesi’ni kazandım. 12 Eylül döneminde fakültemizi Kayseri’ye taşımaya karar verdiler. Okulda bir hocayla tartıştım ve o beni her seferinde dersten bıraktı. 4,5 yıl okudum ama sadece 1. sınıfı geçebildim. Sekiz kere okuldan atıldım ama her seferinde ya açtığım davalarla ya da kurul kararıyla geri dönüyordum. Ben de inat ettim, o beni atmak istiyor okuldan ama ben ayrılmayacağım diye.

Hayatın her alanında bu kadar inatçı mısınız?

Haksızlığa dayanabilen biri değilim sadece. Babam hakimdir, bizi böyle yetiştirdi: Dürüst ve adil olacaksın, sana binlerce kez haksızlık yapmış devlete bile haksızlık yapmayacaksın.
Gidip hocanın elini öpebilir, dersi geçebilirdim ama ben bunu yapacak bir insan değildim, çünkü haklı olan bendim. İnat etmiştim bu okulu bitireceğim diye... Tam 4,5 yıl uğraştım. 

Sonunda sizi ne vazgeçirdi de Dicle Üniversitesi’ne geçiş yaptınız?

Babam Kayseri’ye tayinini aldırdı. Meğerse beni yalnız bırakmamak için gelmiş. Bunu öğrenince bu inadı sürdürmenin aileme ve kendime zarar vereceğini düşündüm ve sınava girdim. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne geçiş yaptım. Ama Kayseri’yi unutmadım, çünkü aynı zamanda hayatımın en aktif ve mutlu günlerini geçirdiğim yer orası.

Sizi mutlu eden neydi Kayseri’de?

Müthiş bir doğal güzelliği vardı her şeyden önce, Erciyes Dağı’na âşıktım. Bunun dışında okula devam edemediğim sürede birçok hobi edindim kendime. Gitar çalmayı, kayak yapmayı, dağcılığı öğrendim. Folklor oynadım, tiyatro yaptım, fotoğrafçılık dersleri vermeye başladım. Tüm bunların dışında çalışıp para kazandım; kuyumculuk yaptım, tencere sattım...

Haberin Devamı

Tıp okumak için o kadar mücadele etmişsiniz. Neden okulu bitirince doktorluk yapmadınız?

Aslında çok istiyordum ama okul döneminde uzmanlaşmak için Tıpta Uzmanlık Sınavı’na girme zorunluluğu getirdiler. Hacettepe’den mezun olan biriyle Dicle Üniversitesi’nden mezun olan biri arasında dağlar kadar fark var. Bu sınav büyük bir haksızlıktı, aynı zamanda geçebileceğime inanmıyordum. Zaten 4 sene kaybetmişim, bir de bu sınavla vakit geçiremezdim. O an doktorluk yapmayacağıma karar verdim.

International Hospital’da pazarlama koordinatörü olarak işe başladınız. Hastanede çalışmak sizin tercihiniz miydi?

Tam bir tesadüf oldu. İstanbul’da ağabeyimin yanına yerleştim. International Hospital’ın açılacağını duyduk, ağabeyim başvurmamı istedi, ben de gittim. Önce beni işe almadılar, o süre içerisinde para kazanmak için servis şoförlüğü yaptım. Daha sonra çağırdılar ve ‘pazarlama koordinatörü’ olacaksın dediler. Ben ise ‘koordinatör nedir?’ onu bile bilmiyordum. Kocaman bir oda ve bir sekreter verdiklerinde ‘bu galiba önemli bir iş’ dedim. Fakat sonraları işimi çok sevdim. 1990’da Amerikan Hastanesi’ne geçiş yaptım ve 3 yıl orada çalıştım. Amerika’da üst düzey yöneticilik eğitimi bursu kazandım.

Haberin Devamı

‘Batık şirketi kurtarmak, sıfırdan başlamaktan daha zor’
Amerikan Hastanesi’nin ilk Türk başhekimi oldunuz. Bu süreç nasıl gelişti?

Burs dönüşü Amerikan Hastanesi’nden yeniden teklif aldım. Bana, “Amerikan Hastanesi’ne Chief Medikal Officer olur musun?” dediler, ben de “Bunun Türkçede karşılığı başhekimdir, o zaman başhekim olayım” dedim. 33 yaşında Amerikan Hastanesi’nin başhekimi oldum. Ama kısa bir süre sonra hastaneyi Koç Holding satın aldı. 5 ay kaldım görevde ama ödeme modellerinden, çalışma zamanlarına kadar pek çok şeyi değiştirdik. Koç Holding’den yöneticilerin gelmesiyle beraber işler biraz değişti, ben de ayrıldım.

Haberin Devamı

Peki, sigorta sektörüne geçisiniz nasıl oldu?

Med-Net diye bir şirket kurduk ortağımla. 2,5 yılda sektörde en fazla sağlık sigortasına sahip şirket haline geldik. Çok süratli büyüyünce bir Alman şirketiyle ortak olduk, fakat anlaşamayınca hisselerimizi satıp ayrıldık. Daha sonra bir danışmanlık şirketi kurduk Procare diye. Sağlık alanında faaliyet gösteren şirketlerin fizibilite çalışmalarını ve danışmanlığını yapıyorduk. İlk kez diş sigortasını uygun fiyatlara alan bir hastane açtık, Dişhekimleri Birliği haksız rekabet yarattığımızı iddia ederek kapattı ve iflas ettik.

Sonra uzun bir süre Dubai’de çalıştınız...

Med-Net şirketindeki ortağım Lübnan’da bir sigorta şirketi kuruyordu. Benim de yer almamı istedi ve ben de iflastan sonra Türkiye’de kalmak istemiyordum, kabul ettim. Bir sene Lübnan’da çalıştıktan sonra Dubai’deki şirketin başına geçtim ve 4 yıl orada kaldım.

Siz Dubai’den Acıbadem Hastaneleri’nin başına geçmek için geldiniz ama Acıbadem Sigorta’ya genel müdür oldunuz. Neden?

Acıbadem Sigorta’da satın alındıktan bir yıl sonra yolsuzluklar ortaya çıktı. Mahkeme devam ettiği için konuşmak pek de doğru değil. O dönem sigorta sektöründen anlayan tek ben vardım ve birkaç aylığına şirketin başına geçtim. Ama sonra olayın büyük olduğunu anlayınca sigortada kalmaya karar verdim.

Batık bir şirketi kurtarmak, sıfırdan başlamaktan daha zordur. Borçlar bir yandan, Hazine bir yandan, davalar bir yandan... Hayatımın en zor iki yılını geçirdim ama artık sektörde 4. büyük şirketiz.

‘Sigortacılık tercih edilen bir alan değil’

Genel olarak sigorta sektöründe kalifiye eleman sıkıntısı yaşanıyor mu?

Sigortacılığın adı kötü, herkesin sigortacılıkla ilgili kötü bir anısı vardır. Satış elemanı bulmakta zorlanıyoruz. Pek tercih edilen bir alan değil. O nedenle sık sık kurum içi eğitimler düzenliyoruz.

Körfez sermayeli Abraj Capital yüzde 50 ortak oldu şirkete. Bu ortaklıkla neler değişti?

Yönetimde herhangi bir değişim olmadı. Kendimize güvenimiz geldi. Hazine’nin batık şirketleri yönettiği madde içerisinde yer alıyorduk. Yöneticilerimizden biri Hazine tarafından atanmıştı. Hemen bu süreç kapandı, çünkü maddi yeterliliğimizi ortaya koyduk. Şimdi yeni pazarlara girmeyi düşünüyoruz ortağımızla.

‘Tutkulu bir yöneticiyim’

Nasıl bir yöneticisiniz?

Tutkulu bir yöneticiyim, işle aşk yaşamazsanız başarılı olamazsın. Aslında sigortacılık çok sıkıcı bir iş. Sigortacılığı sevmek çok zor ama şirketinizi sevmeniz kolay. Ban göre ne iş yaptığınız değil, şirketinizi ne kadar sevdiğiniz önemli. Ben kendi şirketimde bu kadar agresif değildim çünkü kazanırsam da benim, kazanmazsam da... Ama burada size güvenen birileri var. O nedenle arada sinirli olabiliyorum. Hedefe odaklanan biriyim ve sorumluluklarımı yerine getirmeye çalışırım.

Bir röportajda sizin için “Aksaklıklar karşısında çok çabuk sinirlense de aslında çok yufka yüreklidir” denmiş...

Tembelliği kabul edemem, çalışkan bir eleman için hiç de zor bir yönetici değilim ama kaytarmak isteyenler için çekilmez olabilirim. Duyarlı bir insanımdır; değiştirebileceğim şeylere sinirlenirim, değiştiremeyeceklerime değil... Her insanın içinde bir iyi, bir de kötü vardır. İyi yönetici insanın içindeki iyiyi çıkarır, kötü yönetici ise kötüyü...

Renkli kişiliğinizle de tanınan bir yöneticisiniz. Motor kullanmaktan zevk aldığınızı hatta bazı zamanlar işe motorunuzla geldiğinizi biliyoruz...

Motor kullanmak hayatımın bir parçası. Yelken, dalgıçlık da yapıyorum. Parapant kullanıyordum ama eşim tehlikeli bulduğu için yasakladı. Şu an en büyük tutkum motor kullanmak. Dünyanın her yerini motorla gezmek istiyorum. Eskiden daha maceraperesttim ama kızım olduktan sonra biraz daha duruldum. Şimdi tek hayalim bir buçuk yaşında olan kızımla bir gün motor turuna çıkmak.

Hobilerinize nasıl zaman ayırabiliyorsunuz?

Benim hobilerim için büyük organizasyonlar yapmak gerekmiyor. İş çıkışı motora binmek ya da hafta sonları yelken yapmak beni rahatlatmaya yetiyor. Yazları tekne kiralıyorum. 5 yıldızlı otele tıkılıp kalacağıma böyle bir tatili tercih ediyorum. Gezmeyi seviyorum. Uzakdoğu ülkelerini görmeyi çok istiyorum mesela.