‘Her türlü temizlik işini yaptım’

Capitol Alışveriş Merkezi ve Richmond Otelleri’nin sahibi Aksoy Group’un kurucusu Mustafa Aksoy, işlerini çocuklarına devredip yelkenle dünya turuna çıkmaya karar verdiğinde, o otellerden ve turizmden sorumluydu. O gün, gö-revini yürütürken zorlanacağını söylemek pek de mümkün değildi. Zira kendini neredeyse çocukluğundan beri bunun için hazırlamış, üstlendiği görevlerle adım adım ilerlemişti.

Bu sektörde çalışmaya ne zaman karar verdiniz?

Çocukluğumdan beri oteller, restoranlar, davet, kutlama organizasyonları bana hep çok çekici gelmiştir. Henüz tekstil sektöründen turizme geçmemiştik ki, ben otelci olmaya karar vermiştim bile...

Ailenizin etkisi oldu mu, size nasıl yaklaştılar?

Detaylara verdiğim önemi ve yaratıcı kişiliğimi ön plana çıkarmam konusunda beni her zaman desteklediler. Babam daha küçük yaşlarımda ‘o-telci kızım’ diye severdi beni.

Aklınızda hiç başka bir meslek olmamış mıydı?

Avukatlığa ve diş hekimliğine çok kısa bir süre için ilgi duymuştum ama iyi ki ikisi de olmamış. Avukat arkadaşlarımın hukuka olan saygılarını ve güvenlerini kaybettikleri için mesleklerini bıraktıklarını gördüm.

Neden İsviçre’de, Institute Hotelier Cesar Ritz’de okudunuz?

Otelcilik eğitimi deyince akla gelen ilk yer İsviçre’dir. Kesinlikle doğru bir seçimdi.17 yaşında olduğum için birçok okul beni kabul etmedi; uzun görüşmeler sonucunda Cesar Ritz’e kabul edildim.

Gstaad ve Neuchatel’de bulunan iki otelin mutfak ve servis departmanlarında staj yapmışsınız. Neler yaptınız, bu deneyim size neler kazandırdı?

Neler yapmadım ki... Her türlü temizlik işini yaptım. Aynı gün içerisinde otelin kafesinde, öğlen ve akşam yemeği servisinde, hafta sonları da ilaveten diskosunda çalışırdım; ne yorucuydu... Ama çok şey öğrendim. Mutfak ise ayrı bir maceraydı; çok zor bir kadın şefle çalışıyordum, aynı zamanda da otelin sahibinin kızıydı. Soğuk mutfakta temizle, doğra; ekmek, dondurma yap; haftada 1 gelen her türlü balığı ayıkla şeklindeydi görevlerim. Sıcak mutfağa geçtiğim gün zafer günüydü benim için.

Üstelik hiç gülümsemeyen ve stajyerleri her türlü zor işin yaptırıldığı gelip geçici kişiler olarak gören şefimi de gülümsetmeyi başarmış ve kendimi sevdirmiştim.

Richmond Otelleri’nde işe en tepeden başlamamışsınız... Neden bunu tercih ettiniz?

Otelcilik detay ve pratik işi... Başka türlü gerçek anlamda öğrenmek mümkün değil bence.
Siz çalışanınızla aynı yollardan geçmezseniz, onun nerede hatalar yapabileceğini ya da yapılan işin ne kadar yorucu olduğunu bilemezsiniz. Ayrıca onu ne zaman ve ne şekilde motive etmeniz gerektiğini önceden kestiremezsiniz.

Aile şirketinde çalışmak sizi nasıl etkiledi peki?

Aile şirketinde çalışıyor olmak kendinizi ispat edebildikten sonra çok güzel. Babam iş hayatında bence bir fenomen; çok önemli bir kişilik, çalışkan, dürüst, araştırmacı, dinleyici, gözlemci ve disiplinli olmak gibi onun öğrenilecek pek çok meziyeti var. Not almak da önemli; babam hiçbir şeyi unutmaz.

Bu sektörde çalışmak sizi kişisel olarak nasıl etkiliyor?

Kesinlikle dinamik ve zinde olmamı sağlıyor, her türlü yeniliği takip eder oluyorsunuz. Zincirimize Richmond Nua’nın eklenmesiyle sağlıklı yaşam konularında da ciddi bir bilgi birikimim oldu.

Bir çocuğunuz var, iş-özel yaşam dengesini kurabiliyor musunuz?

İş hayatımın oğlumla olan ilişkimden çalmamasına dikkat ediyorum. Değişmez haftalık bir plan oturttuk, bu çerçevedeki dengeyi hiç bozmuyoruz. İstikrarı gördüklerinde çocukların güven duyguları oluşuyor.

Bundan sonra kariyerinizi nasıl ilerletmeyi hedefliyorsunuz?

Kendimi geliştirmeme müsaade ettiği sürece, yaptığım iş beni mutlu etmeye devam edecektir. Ağırlığım wellness ve spa olacak.

Emeklilik planınız var mı?

Huzur dolu bir yerde, fikir ve duygu alışverişi yapabileceğim kişiyle, meditatif bir yaşam.

Neden Türk Kalp Vakfı’nda da görev alıyorsunuz?

Babam yıllarca bu vakfa hizmet verdi. Ailece bir gönül bağımız var. İcra kurulu üyesiyken, geçen aylarda icra kurulu genel sekreterliğine getirildim. İhtiyacı olan kişiler için bir şeyler yapabiliyor olmak, müthiş bir duygu.

Sizce Türkiye’deki SPA sektörü nereye doğru gidiyor? 

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de insanlar artık sağlıklarını ve güzelliklerini kaybettikten sonra değil, kaybetmeden önce önlem amacıyla, wellness ve spa merkezlerine gitmeye başladı. Kişinin kendine vakit ayırması artık bir lüks değil, ihtiyaç. İşinizde veya sosyal yaşamınızdaki uzun vadeli başarınız ve mutluluğunuz kendinize, yani ruhunuza ve bedeninize ne kadar vakit ayırdığınızla ilgili; bu bilinç ileride daha da yaygınlaşacak.

Bilardo oynuyor

“Meditasyon hayatımın dönüm noktası” oldu desem abartmış sayılmam sanırım. Kendimle olan ilişkim, yaşama bakışım, insanı algılayışım değişti.

Fotoğraf çekmeyi seviyorsunuz sanırım...

Fotoğraf makinem boynumda olunca, dünyanın neresinde olursam olayım kendimi yalnız hissetmiyorum. Beni çok dinlendiriyor.

Başka hobileriniz de var mı?

Sağlıklı yaşamla ilgili araştırma yapmak ve bilardo oynamak.

Sizde iz bırakan bir kitap var mı?

David Wolfe’un yazdığı Eating For Beauty.

Etkilendiğiniz bir film var mı?

Erkek Severse (When a Man Loves a Woman).