Kültür Sanat Rüzgâr alıp vermek

Rüzgâr alıp vermek

25.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çalışmalarını çağdaş sanat alanında yürüten genç Alman ve Türk sanatçıların işlerini bir araya getiren “Meltem of İstanbul” sergisi, Proje4L’de devam ediyor

Rüzgâr alıp vermek
Aslı Onat

Türk ve Alman çağdaş sanatçıların eserlerinin belli bir tema olmaksızın bir araya geldiği “Meltem of İstanbul” sergisi, Proje 4L’de sürüyor.
Sergiye Ragıp Basmazölmez, Ramazan Bayrakoğlu, Tine Benz, Burak Delier, Nezaket Ekici, Friederike Feldmann, Özlem Günyol, Hayal İncedoğan, Yasemin Özcan Kaya, Mustafa Kula, Mustafa Kunt, Jonathan Meese, Ferhat Özgür, Lea Asja Pagenkemper, Johannes Wohnseifer ve İskender Yediler katılıyorlar. 
“Meltem of İstanbul” sergisinin küratörlüğünü Dr. Necmi Sönmez üstlendi. Bir süreliğine İstanbul’da bulunan Sönmez ile sergiyi ve Türkiye’deki çağdaş sanat ortamını konuştuk. 
Sönmez’in adını 'rüzgâr alıp vermek’ tabiriyle açıkladığı sergi, Elgiz Müzesi Koleksiyonu’ndaki çağdaş Alman sanatçıların eserlerine Türk çağdaş sanatçıların işlerinin de eklenebilmesi amacıyla oluşturulmuş.
Şimdiye dek çalışmalarını yurtdışında yürütmüş olan Necmi Sönmez, “Bu sergideki işler belli bir kavram ya da mekân doğrultusunda üretilmedi. Var olan müze koleksiyonunun yeni ve farklı açılardan yorumlanması ön plana çıktı. Dolayısıyla bu sergi sayesinde genç Türk sanatçılardan büyük miktarda alım da yapıldı” diyor.

Çiftkültürlülüğe vurgu
Sergideki Alman sanatçıların yapıtları ağırlıklı olarak tuval resimlerinden oluşuyor. Nezaket Ekici’nin daha önce müzenin Artvarium bölümünde sergilenen ulusal marşlar temalı işi yeniden aynı bölümde görülebiliyor.
Ekici, Almanya ulusal marşını Türkçe; Türkiye ulusal marşını da Almanca sözlerle seslendirerek kendi çiftkültürlülüğüne vurgu yapıyor.
Ragıp Basmazölmez’in çiçekli basmadan hazırladığı kasketler ise Türkiye’deki iç göç olgusuna gönderme yapıyor.
Necmi Sönmez, genç sanatçıların bağımsız bir duruşla ürettikleri işlerinin arkasında olmalarını çok önemli buluyor. Sönmez’e göre Türkiye’deki sanatçıların en büyük problemlerinden biri, bu özveriyi gösterecek özgüveni henüz oluşturamamış olmaları.
Küratör, “Bu konuda taviz vermeleri gerektiğini düşünüyorlar ki, grup sergilerine ya da başka etkinliklere katılıp orada boy göstermek için çaba harcıyorlar. Oysa bu zoraki gruplaşmalar, sanatçıların önünü açmak yerine kapıyor. '80’li yılların sanat dergilerinde gördüğümüz sanatçılar hakkında hiçbir şey duymuyoruz. Sanat ortamının magazin gündemi pek çok sanatçıyı tüketiyor” diyor.
İzleyicinin sergiyle baş başa kalabilmesi için duvarlara hiç açıklayıcı levha koymadıklarını, sanatçıların eserlerinin yanına adlarını bile yazmadıklarını belirten Sönmez, Türkiye’de küratör isimlerinin sergi kapılarına kocaman yazılmasını 'tuhaf’ buluyor:
“Proje 4L’nin kapısına yalnızca serginin adını yazmayı tercih ettik. İstanbul’da bir sergiye gidiyorsunuz; duvarlarda kocaman, üstelik abuk sabuk yazılar görüyorsunuz. Sanki 'Ey kul, buraya giriyorsun, ayağını denk al, hizaya gel’ dercesine yukarıdan bakan bir yaklaşım söz konusu. İzleyicinin bireysel hakkına müdahale etmek bu.”
(0212) 281 51 50