Pazar "O sorunun cevabını ben de bilmiyorum"

"O sorunun cevabını ben de bilmiyorum"

13.11.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cüneyt Ülsever "Topal Devrimci Cinayeti" adlı romanında "Özal öldü mü, öldürüldü mü?" sorusunu yeniden soruyor

O sorunun cevabını ben de bilmiyorum

Romanda iç içe kurgular var. İslamcı terörle başlıyor, PKK ve Güneydoğu devreye giriyor, olaylar uluslararası boyuta taşınıyor, Körfez Savaşı patlak veriyor... Bu dekor üzerinde aktif bir lider olarak gidip geliyor Özal. Ölümündeki "sır" da romanın her yerine sinmiş durumda. Ülsever romanın oluşum sürecini şöyle anlatıyor: "Ben bir gerçekten hareket ediyor ve bir kurgu roman yazıyorum. Romanda kendi görüşlerimi de yansıtıyorum. Yazarken, bir müddet sonra karakterler canlanıyor ve gün içinde onlarla konuşmaya başlıyorum. Aslında bu şizofren bir durum ve insanı çok yoruyor. Bu durumu fark ettiğim an hızla gerçek hayata dönüş yapıyorum. Yoksa hayatımın geri kalanını hastanede geçiririm." Turgut Özal vizyonu, sıra dışı davranışları ve siyaset tarzıyla üzerinde çok konuşulan bir renkli kişilik olarak yaşadı. Ölümünün üzerinden 12 sene geçmiş olmasına rağmen, geriye dönüp Özal'a baktığımızda, "Meçhulleri çok olan bir kişilikti" itirafında bulunmaktan kendimizi alamıyoruz. Meçhulleri bol olan Cumhurbaşkanı Özal'ın ölümü bir romana konu oldu. Cüneyt Ülsever, "Topal Devrimci Cinayeti" adını verdiği romanında "Özal öldü mü, öldürüldü mü?" sorusunu yeniden soruyor... Bir ayağı hızla ileriye doğru gidiyor, öteki ayağı da aksadığı için o hızı kesiyor. Buna doğu-batı ikilemi, Özal ile yaşadığı dönemin çelişkisi ve şahsi zaafları da denebilir. Özal'a neden "Topal devrimci" diyorsunuz? Türk halkı kendine lider seçeceği insanda iki özellik arıyor; değerlerine saygılı olmasını ve devlete kafa tutmasını istiyor. Evet, devrimciliği sola yükleriz ama halk nezdinde sol hiçbir zaman devrimci olamıyor. Özal'ın devrimciliği halk tipi bir devrimcilikti. Gelecek yüzyılı okuma kabiliyeti muhteşemdi. Atatürk'ten sonra uzağa en fazla bakabilen adamdır Özal. Devrimcilik genelde o muhafazakar kesim için kullanılmaz. Hiçbir şeyi benzemiyor. Bir siyasetçi olarak yakaladığı şartları değerlendirmesi takdire şayandır ama Tayyip Erdoğan'ı bir devrimci ile karşılaştırmak için henüz çok erken. Erdoğan'ı Özal'a benzetenler var. Neyi benziyor? "Turgut bey iyi malzeme" Roman yazmak suyla çalışan bir değirmene benziyor. İlk suyu siz vereceksiniz, sonra çarkı kendisi çevirir. Romanlarımda bir gerçekten hareket ediyorum. Biri bana suyu veriyor, sonra ben onu hayal hanemde alıp götürüyorum. Turgut bey iyi malzeme çünkü hayal hanesi çok geniş. Sen de hayal hanende bulduğun her şeyi ona söyletebiliyorsun. Onları bir başka lidere söyletsem, okur "Bu lafı bu adam etmez" der. Ama Turgut beye yakıştırıyorlar. Turgut bey tipinde zengin ve sırlı bir kişilik romancı için avantaj mı? Muhammet dahi derecesinde zeki, içinde cin olduğuna inanacak kadar da ruhi sorunları olan, aynı zamanda plan kuracak kadar aktif bir kişi. Önceleri Özal hayranıdır. Radikal İslamcıların yurtdışındaki eğitim kamplarına girdiğinde Özal'ı "cihadın önündeki engel" olarak görmeye başlar. Melek, İskenderun'un gülüdür. Ankara'ya gelir, sosyoloji okurken kapanır. Entelektüeldir. Bir anda uçlara kayar. Cinsel sapmaları vardır. Arıboğan lakaplı Kazım terörün bayıldığı bir ebleh. Fizik gücüyle varlığını ispat eden, her türlü sapkın ideoloji için ideal bir insan. Bu üç tip de ruhen sakat insanlar. Hepsinde uç arayışı var. Romanın üç terörist kahramanı var. Onlar aynı zamanda bir zihni dönüşümün detayını veriyor. Zeki Daniş, Melek'in babasıdır. Köşkte Özal'a hizmet eder, danışmanlık yapar ama pek tahsilli değildir. O kadar saf cevaplar verir ki, Özal da hiç olmadık konularda olmadık anlamlar çıkarır sözlerinden. Anadolu'daki sağduyunun sesidir romanda. Vahdet Ermiş var mı yok mu, ajan mı, yoksa Özal'ın vicdanı mı? Romandan bir bölüm: Vahdet Ermiş cenazeye gelir. Özal'ın naaşı toprağa verilirken bir taşın üstüne çöker ve toprağa geri dönen dahiye ağlar, ayağı sürten topala ağlar, topal devrimciye ağlar... Bakışları üzerinde hissedince utanır, susar. Kimseye "Ben onun eskimiş bir eski dostuyum" diyemez, hele hele "Ben onun vicdanıyım" hiç diyemez. Onu bir daha ne gören olur ne de işiten. Romanda iki karakter daha var: Köşkteki Zeki Daniş ve Özal'la her şeyi en rahat konuşan adam Vahdet Ermiş... "Hiçbir ipucu veremem" İma yok, sadece kurgu. Melek, babası üzerinden köşke girer. Plana göre Özal zehirlenecektir. Romanda, Özal'ı öldürmek isteyen teröristlerin eline neden "zehir" verdiniz? Çok araştırdım ama evet cevabını verecek hiçbir ipucu veremem. Özal gerçekte aniden ölür ama zehirlendi mi sorusu hâlâ cevapsız. Hayır diyemem. Ama zihnimden de bu soruyu atamıyorum. Polisiye ipucu bulamıyorsun ama hem dünyada hem de Türkiye'de Turgut beyin ölümüyle çok rahatlayan kesimlerin olduğunu görüyorum. Ortadoğu'daki İslamcı aktivistlerin işine geldi. Türkiye'de statükonun aktörleri eski konumlarını kazanmaya başladılar. AB-Türkiye ilişkileri sekteye uğrayınca kıta Avrupa'sı rahatladı. İslam dünyası içindeki reformcu kanat da durdu. Hayır diyebiliyor musunuz? Özal o dönemde her taraftan çok yalnızdır. Askerle, hükümetle anlaşamıyor. Son döneminde çabuk kızan, herkese darılan bir adam. En tepede yalnızlaşan bir adamı da anlatıyor roman. Bunlar olup biterken devlet nerede?