30.08.2022 - 17:42 | Son Güncellenme:
Gökhan CEYLAN / DHA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye uzunca bir süredir kendisine dayatılan veya şartlar gereği yapmak mecburiyetinde olduğu bekle-gör yaklaşımını bir süre önce kaybetmiştir. Tehditleri kaynağında engelleme stratejisine geçerek artık geriden gelen değil, ön alan bir ülke haline geldik" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni'ne katıldı. Burada konuşan Erdoğan, bu yıl Kara Harp Okulu'ndan diplomalarını alarak ordu saflarına katılan 903 teğmen ile 51 misafir öğrenciyi tebrik ederek, Türk Silahlı Kuvvetleri ile dost ülke ordularının yeni mezunlarla daha da güçlendiğini söyledi.
'TÜRKİYE'NİN GÜCÜNÜ TÜM DÜNYAYA GÖSTERDİK'
Dünyadaki güç dengelerinin yeni gerilimleri ve muhtemel çatışmaları artırdığı bir dönemde her sınıftan ve rütbeden askeri personelin orduları için kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Milletimizin göz bebeği ordumuz bölgesel tehditler ve terör örgütleri yanında, bünyesine sızmaya çalışan sinsi yapıların yol açtığı tahribatlarla da mücadele etmek mecburiyetinde kalmıştır. Her dönemde farklı kisvelerle karşımıza çıkan bu yapıların en son ve alçak örneği FETÖ idi. Türk Silahlı Kuvvetleri'miz milletimizin destansı direnişle başarısızlığa uğrayan 15 Temmuz darbe girişimi ardından bünyesinde ciddi bir temizlik yapmıştır. Bu büyük temizliğin ardından ordumuzun bittiğini, kolay kolay ayağa kalkamayacağını, hele hele dünyaya parmak ısırtacak harekatlar yapamayacaklarını düşünenlerin yanıldıklarını özellikle görmeleri sadece birkaç hafta sürdü. Darbe girişiminden sadece 40 gün sonra başlattığımız Fırat Kalkanı Harekatı'yla bölgemizdeki insani krizin en önemli aktörü haline dönüştürülen DEAŞ'a ilk büyük ve ciddi darbeyi biz vurduk. Ardından Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekatlarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ülkemizin çıkarlarını koruma ve bölgesindeki huzuru sağlama konusundaki gücünü tüm dünyaya gösterdik. Bu başarının gerisinde, ordumuzun personel temin ve eğitim sistemini yeniden yapılandırarak FETÖ'cülerin tasviyesinden doğan boşluğu hızla doldurmamız vardır" dedi.
'EN BÜYÜK GÜÇ KAYNAĞIMIZ MİLLETİMİZİN ORDUSUDUR'
Yaptıkları reformun orduyu zayıflatmaya yönelik değil, tam tersine güçlendirmeye yönelik olduğunun kazanılan başarılarla ispatlandığını kaydeden Erdoğan, "Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum; Türkiye artık darbeci zihniyetin 70 yıl boyunca örselediği askeri eğitim ve yönetim sistemini tamamen terk etmiştir. Yeni askeri eğitim ve yönetim sistemimizle milli iradenin üstünlüğü ilkesine sıkı sıkıya bağlı, sadece millete hizmet eden, sadece devletine ve onun meşru idarecilerine tabi bir Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hamdolsun sahip olduk. Bu kazanımdan kesinlikle taviz vermeyeceğiz. Küresel ve bölgesel gelişmeler, ordumuzu daha nitelikli ve daha fazla sayıda insan gücüyle takviye etmemiz gerektiğine işaret ediyor. Önümüzdeki dönemde tüm enerjimizi, konsantrasyonumuzu ve imkanlarımızı bu doğrultuda kullanacağız. Türkiye'nin böyle bir kabiliyete kavuşmasında emeği geçen; rektörümüz başta olmak üzere Milli Savunma Üniversitemizin tüm mensuplarına şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Milletin Meclis'iyle, milletin Cumhurbaşkanıyla, milletin yargısıyla ve en önemlisi milletin bizatihi kendisiyle birlikte ülkemizi 2053 vizyonuna hazırlarken en büyük güç kaynağımız milletimizin ordusudur" diye konuştu.
'BU DÖNEMİN EN BASKIN ÖZELLİĞİ, JEOPOLİTİĞİN TEKRAR ÖNEM KAZANMASI'
1'inci ve 2'nci Dünya Savaşları sonunda kurulan küresel güç ve yönetim dengesinin son dönemdeki gelişmelerle ciddi bir sarsıntı içine girdiğine işaret eden Erdoğan, "Türkiye, özellikle de 2'nci Dünya Savaşı sonrasının soğuk savaş yılları boyunca Ortadoğu, Kafkasya ve Karadeniz'de hep istikrar sağlayıcı bir unsur olarak yer almıştır. Soğuk savaşın ardından ülkemiz bu istikrar sağlayıcı rolünü geniş bir alana teşmil etmiştir. Terörle mücadelesindeki tecrübelerini ve geliştirdiği savunma sanayii ürünlerini tüm dostlarıyla paylaşan Türkiye'nin bu cömertliği pek çok yerde oyun değiştirici bir işlev görmüştür. Göreve geldiğimizde savunma sanayimizin yüzde 20'si milli, onun dışında elimiz boş. Ama şimdi bu yüzde 20, yüzde 80'e çıktı. Artık belli bir gücümüz var. Dünyada 2008 finans kriziyle başlayan ekonomik sarsıntı, koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna savaşıyla giderek şiddetlenmiştir. Öyle ki artık uluslararası mecralarda girilen dönemi yeni soğuk savaş düzeni olarak tanımlayanlar dahi vardır. Bu dönemin en baskın özelliği, jeopolitiğin tekrar önem kazanmasıdır" ifadelerini kullandı.
'ÖN ALAN BİR ÜLKE HALİNE GELDİK'
Doğu Akdeniz ve Karadeniz'in, yeni enerji kaynaklarının keşfi ile gıda ve tedarik zincirlerinin istikrarına kadar pek çok vasfıyla öne çıkan coğrafyalar arasında olduğunu belirten Erdoğan, "Hiç şüphesiz güncellenen siyasi coğrafya beraberinde yenilenen güvenlik konseptlerini de getirmektedir. Ülkemizin Akdeniz'den Karadeniz'e, Balkanlardan Kafkasya'ya kadar tüm etki alanındaki artan gücü bu yeni dönemin sonuçlarından biridir. Bu dönemin bir başka özelliği de sosyal medyadan ve dijital mecralardan dizilere kadar farklı alanlarda kendini gösteren yeni tehditler sebebiyle milli güvenlik kavramının kapsamının genişlemesidir. Tabii göç gibi, radikalleşme gibi, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi sorunlar da artık milli güvenlik kavramı çerçevesinde tartışılmaktadır. Türkiye asimetrik tehditlerle mücadele konusunda bir hayli müktesebat sahibi olmasına rağmen karşımızdaki tablo bizim için de üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir vehamet arz ediyor. Krizlerle yüzleşen her ülke gibi biz de kendi taktiklerimizi, uygulamalarımızı gözden geçiriyoruz. Bizim diğerlerinden farkımız son 20 yılda yaptığımız hazırlıklar sayesinde krizi fırsata dönüştürme kapasitemizin ve kabiliyetimizin en yüksek seviyede oluşudur. Türkiye uzunca bir süredir kendisine dayatılan veya şartlar gereği yapmak mecburiyetinde olduğu bekle-gör yaklaşımını bir süre önce kaybetmiştir. Tehditleri kaynağında engelleme stratejisine geçerek artık geriden gelen değil, ön alan bir ülke haline geldik. Bölgemizde ve dünyada yaşanan her gelişmeyi yakından takip ederek kendi stratejilerimize ve çıkarlarımıza en uygun adımları atarak yolumuza devam ediyoruz. Bu kapasiteyi ve kabiliyeti sürekli geliştirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde geriye düşmemiz ve istikrarsızlık bataklığına saplanmamız kaçınılmazdır" dedi.
'YILBAŞINDAN İTİBAREN SOMUT NETİCELER ALMAYA BAŞLAYACAĞIZ'
Ardından ekonomiye değinen Erdoğan, "Halihazırda önümüzdeki en büyük sıkıntı ekonomide yaşadığımız hayat pahalılığı meselesidir. Esasen beklenmedik birtakım gelişmeler, uyguladığımız programların sonuçlanma süresini uzatmasıydı. Çoktan bütün bu meseleleri geride bıraktık, geride bırakıyoruz. Biz her şeyde olduğu gibi bunda da bir 'hayır' vardır diyerek yolumuza bakıyoruz. İnşallah yılbaşından itibaren hedeflerimizin somut neticelerini almaya başlayacağız. Bu arada bölgesel ve küresel gelişmelerin önümüze getirdiği fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için gereken her türlü çalışmayı kararlılıkla yürütüyoruz. Savunma sanayiimizin geliştirilmesi de bu çalışmalardan biridir. Güvenlik krizi yaşanan her yerde savunma sanayii ürünlerimizin kritik rolünü görmemiz, verdiğimiz emeklerin boşa gitmediğinin kanıtıdır. Artık İHA'larımız var, SİHA'larımız var, AKINCI'mız var ve hepsinden öte şimdi bizler ciddi manada farklı ülkelerle bu mücadeleyi kararlı bir şekilde verme gücüne sahip olduk" diye konuştu.
'BİZ HER ZAMAN DİYALOGDAN YANA OLDUK'
Kriz yaşayan ülkelerin her biriyle olan ilişkilerini ortak çıkarlar ve dengeler çerçevesinde yürütmelerinin, Türkiye'nin bir diğer ayır edici vasfı olduğunu dile getiren Erdoğan, "Ülkemize yönelik tehditlerle kendi yöntemlerimizle mücadele ederken NATO ve Avrupa Birliği başta olmak üzere, uzunca bir süredir içinde yer aldığımız ittifaklarla bağımızı da koruyoruz. Elbette güya müttefik olduğumuz ülkelerin Türkiye'ye yönelik düşmanca tavırları veya bu tür tavırlar sergileyenlere verdiği destekler canımızı sıkıyor ancak biz bu ilişkilerimizin toplamındaki kar ve zarar hanesine bakarak hareket ediyoruz. Bir yandan da ihtiyaçlarımıza uygun yeni ortaklıklar kurmayı ihmal etmiyoruz. Biz her zaman diyalogdan, iş birliğinden, birlikte kazanmaktan, dostluktan yana olduk. Aksi yönde hareket edenlere karşı ise sabırla, anlayışla yaklaşmayı prensip edindik. Türkiye'yi vesayetle, darbeyle, ekonomik tuzaklarla dize getiremeyenlerin hala siyaset ve toplum mühendisliği yöntemlerinden medet ummasını acı bir tebessümle izliyoruz." ifadelerini kullandı.