Siyaset ‘Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı’

‘Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı’

22.10.2008 - 02:21 | Son Güncellenme:

Dinin siyasete alet edildiğinin vurgulandığı gerekçeli kararda, “Toplumsal sorunların, demokratik uzlaşıyı esas alan yöntemlerle çözümü yerine, din duygularının istismar edilmek suretiyle kullanılmasına Anayasa izin vermemektedir” denildi

‘Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı’

Üniversitelerdeki türban yasağının kaldırılmasına yönelik Anayasa’nın 10 ve 42. maddelerinde yapılan değişikliği iptal eden Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı açıkladı. Kararda, TBMM’ye sert uyarılarda bulunulurken, üniversitelerde türban takılmasının anayasanın değiştirilemez maddelerine aykırı olduğu, mahkemenin bu tip aykırılıkları denetleme yetkisinin bulunduğu vurgulandı.

‘Hakları ihlal’
Kararda, “Toplumsal sorunların, anayasanın açık hükümleri çerçevesinde ve demokratik uzlaşıyı esas alan yöntemlerle çözümü yerine, din duygularının istismar edilmek suretiyle kullanılmasına Anayasa izin vermemektedir” denildi. Kararda, yapılan değişikliklerin yöntem bakımından “dini siyasete alet etme”, içerik yönünden “başkalarının haklarını ihlal ve kamu düzenin bozulmasına” yol açtığı, cumhuriyetin niteliklerini işlevsizleştirme amacını güttüğü kaydedildi.
Anayasa Mahkemesi’nin Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlanan 46 sayfalık gerekçeli kararında, asli kurucu iktidarların sahibinin halk olduğu, asli kurucu iktidarın kurduğu TBMM’nin sistem dışı bir yetki kullanamayacağı vurgulandı. Buna göre, TBMM’nin anayasanın, devletin yönetim şekline ilişkin 1. maddesi ile devletin laiklik başta olmak üzere niteliklerini gösteren 2. maddesini değiştirecek değişiklik yapamayacağı vurgulandı. Kararda, “Teklif edilebilir olmayan bir anayasa değişikliği, hukuken geçersiz nitelikteki bir yasama tasarrufunun sırf sayısal çokluğun gücüyle etkin kılınmasının gerekçesi olamaz” denildi.
Kararın, anayasa değişikliğinin içeriğine ilişkin bölümünde ise, “Bireylerin özgür vicdani tercihlerine dayanan dinler siyasal yapıya egemen olmaya başladıkları veya ulusal irade yerine siyasal yapının hukuksal kurallarının meşruiyet temelini oluşturdukları anda toplumsal ve siyasal barışın korunması olanaksızlaşır” denildi.
Hukuksal düzenlemelerin, ulusal irade yerine dinsel buyruklara dayandırılmasının, demokratik işleyişi olanaksız kılacağının belirtildiği gerekçede, “Siyasal yapıya egemen dogmalar öncelikle özgürlükleri ortadan kaldırır” ifadeleri kullanıldı.
Kararda, “Kullanılan dinsel simgenin farklı inançlara sahip insanlar üzerinde bir baskı aracına dönüşme olasılığı bulunmaktadır” ifadeleri kullanıldı. Bunun da eğitim hakkından eşit yararlanmayı engelleyeceği kaydedildi.
Gerekçede, anayasa kuralları değiştirilirken, çoğunluk inancının dışında kalan insanların haklarının güvenceye alınmasının esas olduğu belirtildi.
Din istismarı
Gerekçede, “Demokratik barışı esas alan yöntemlerle çözümü yerine, dinin veya dince kutsal sayılan şeylerin istismar edilmek suretiyle kullanılmasına Anayasa izin vermemektedir. Zira her toplumsal sorun istismarı, bu sorunun çözümlenmesi olanaklarını ortadan kaldırmak suretiyle, bir yandan toplumsal çatışmaların derinleşmesine ve demokratik süreçlerin işlevsizleştirilmesine yol açabilir” denildi.
Anayasa Mahkemesi’nin türbanla ilgili 1989 ve 1991 kararları ile RP ve FP kararlarının, AİHM’nin Leyla Şahin kararının özetlendiği gerekçede, İsviçre’nin türbanlı öğretmeni derslere sokmamasının doğru bulan AİHM’nin Dahlab kararına yer verildi.

‘Laiklik ilkesine aykırı’
Gerekçede, bu kararlara göre, anayasanın 10 ve 42. maddesinde yapılan değişikliklerin yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Cumhuriyetin temel niteliklerini dolaylı biçimde değiştiren ve işlevsizleştiren bu düzenleme Anayasa’nın 4. maddesinde ifade edilen değiştirme ve değişiklik teklif etme yasağına aykırı olduğundan, Anayasa’nın 148. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen teklif koşulunun yerine getirilmiş olduğu kabul edilemez” denildi.