Siyaset Demirel: Cevheri hançerledi

Demirel: Cevheri hançerledi

16.12.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çankaya günlerinin anlatıldığı 7. kitapta Demirel'in, kendisini sırtından hançerleyen Şanlıurfa Milletvekili Cevheri'yle konuşmadığı da yer alıyor

Demirel: Cevheri hançerledi

Cüneyt Arcayürek'in yeni kitabı "Sessiz Darbe" de olay yaratacak... Gazeteci - yazar Cüneyt Arcayürek'in "Büyüklere Masallar - Küçüklere Gerçekler" isimli kitap dizisinin yedincisi olan "Sessiz Darbe" yine olay yaratacak. Arcayürek, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olduğu dönemde tanık olduğu olayları kıvrak kalemiyle okuyucuya aktarıyor. Arcayürek'in kitabından bazı satırbaşları şöyle: Batının belasını versin Demirel : (Gayet bozuk sesle) Böyle bir şey yaparsak Osmanlı'ya döneriz. O zaman Batının baskısı her meselede kendini gösterir. (Sonra hırçınlaştı sesi) Sert rüzgâr gibi üzerimize geliyorlar. Allah Batının belasını versin!Ve insan hakları, Kürt meselesinde Batıya ABD liderlik yapıyor. Bir adım atmayı kabul edemem. Türkiye'nin bölünmesini kim desteklerse karşılarında beni bulur. (DEP'in kapatılması ve milletvekillerinin tutuklanmasından sonra, Arcayürek "Batı'dan gelen baskıları önlemek için bir adım atılamaz mıydı acaba?" diye soruyor.) Çiller 8 ruhlu bela Demirel : Çiller olmadan böyle bir toplantı yapılamaz mı? Tansu devlet mi? Devlet Hüsamettin. Devlet, Erdal İnönü. Devlet, Hikmet Çetin ve devletin başı benim!Böylesine önemli bir konuda benim hemen vaziyet almam gerekir. Devlet sorunu olunca beni bulurlar karşılarında.Arcayürek : Bir kez daha ortaya çıkıyor ki; Çiller'den kurtulmak lazım.Demirel : Bu kadın sekiz ruhlu! Bir bela. Her meselede bir başka yüz gösteriyor. Arcayürek : Çiller'in Çankaya'daki zirvede bulunmaması Batı basınında eleştirel bir gözle ele alınıyor ve anlam veriliyor. Hani kadın Kürtlere haklar verecekti ya, o nedenle lehine yazılıyor haberler gibi bir izlenim alınıyor. Cevheri'nin hançeri Zaman geçti ben olayların akışıyla Cumhurbaşkanı seçildim. Kongreden önceki cuma günüydü. Namaza gittik, Ben basına parti kongresine karışmayacağımı ifade eden açıklamayı yaptım.Cevheri bana, DYP Genel Başkanlığı için 'İsmet (Sezgin) ağabeyden iyisini bulacak değiliz ya' diyordu sürekli. İsmet'e de, 'Senden iyisini mi bulacağız' diyordu. Kongreden bir gün önce Ömer Barutçu geldi. 'Urfa delegeleri tuhaf bir koku veriyor. Kaymış gibiler' dedi. Ben Cevheri'ye sordum: 'Aman efendim bana itimat etmiyor musunuz?' diye cevap verdi. Ve kongrede gitti, Çiller'i destekledi...Sonra geldi, Cevheri'ye şu size anlattıklarımı baştan sona tarih ve saat söyleyerek tekrarladım, anlattım. İki gün sonra yine geldi. İşte o zaman bir kere daha 'Bana itimat mı etmiyorsunuz' dediğini anlattıktan sonra elimle göstererek; 'İki kürek kemiğim arasındaki hançeri çıkaramıyorum' dedim. Bundan sonra bir daha hiç konuşmadık. (Demirel anlatıyor) 1991 seçimlerinden sonra hükümeti kurmaya çalıştığım bir sırada Necmettin Cevheri bana geldi. 'Aman efendim. bu kadını (Çiller) sakın kabineye almayın. Bilgisiz, muhteris, yalancı. Üstelik ekonomiyi teslim etmeyin. Ekonomi de bilmiyor' dedi. İnsan karakteri pazarda "1 Nisan'dan 4 Nisan'a, hatta ayın 5'ine kadar öyle günler yaşadık ki Köşk'te; sözcüklerle anlatılması olanaksız. İnsanlığın, insan karakterinin pazara çıktığı günlerdi o günler...Dünyanın tersine döndüğü gün (4 Nisan 1994): Daha önce Ömer Tarkan uğradı. Gülüyordu, ama aramızdaki bir espriyi kullanarak 'Çiller içimizden birini ayarlamış' dedi. Kim diye soracak oldum. Gitti. Oysa bal gibi Hoca'yı söylemek istiyordu.Ama o sabah Emre Gönensay geldi odama. Gelişmeleri anlattı. 'Şimdi Cüneyt ağabey duyunca, 'Emre Hoca da dayanamadı Çiller'in ısrarlarına' diyecek, dedim" dedi.Öyle demedim ama birkaç aydır aramızdaki söyleşileri, Emre Gönensay'ın Bayan Başbakan hakkında bana söylediklerini anımsadım... Cafe de Paris'te eşlerimizin de bulunduğu akşam yemeğinde Çiller'den ağza alınmayacak sözcüklerle söz etmesini...Hatta, "İçimden geçiyor bazen. Aç telefonu, 'Bak Tansu... Sen başına bela oldun memleketin' demek geliyor' diyen Emre Gönensay'ı... Anımsıyorum daha neler neleri. Yazılması olanaksız pek çok şeyi...Emre Gönensay, işte böyle tanıdığım ve görüştüğüm Gönensay, şimdi tıpış tıpış Çiller'in çağrısına uyacağını söylüyordu... 'Ne yapalım memleket meselesi' diyordu. (Arcayürek, köşkte mesai arkadaşı olan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Emre Gönensay'ın, çok eleştirdiği Çiller'le 5 Nisan kararları öncesi çalışmaya başlamasını anlatıyor) Ali Şener'in gücü Döndük Tahran'dan. İki gün geçti geçmedi. Gönensay'ı koridorda gördüm. Hayli şaşkındı, biraz da sararmıştı. 'Bitti' dedi. Demirel, Başbakanlık'taki görevinde başarılar dilemişti.Ben aylarca konuşsam Demirel'le, Gönensay'ın kabul edilemez ikili görevini ne denli anlatsam, asla sonuç alamazdım. Ali Şener iki gün içinde Gönensay sorununu çözüverdi.Bu olay Ali Şener'in Demirel nezdinde ne denli etkili olduğunu kanıtlıyordu. Ali Şener'den uzak durmak gerektiğine bir kez daha inandım. (Tahran ziyareti sırasında) Laf Gönensay'dan açıldı. Ali Şener (Demirel'in kayınbiraderi) 'Ne yapıyor' diye sordu: 'Artık Başbakanlık'ta değil mi?' Hayır, Köşk'te de Başbakanlık'ta da! 'Ben döner dönmez meseleyi hallederim. Olur mu öyle şey? Köşk'te bulun, sonra git Çiller'le birlikte çalış...' Adil Düzen palavra Cumhurbaşkanı RP'yi incelemeye aldığını söyledi. Sonucu bana da vermesini rica ettim. 'veririm' dedi. Sordum: 'Nedir bu adil düzen?' Demirel: "Palavra" dedi. Olsun dedim, neymiş ne değilmiş bir de ben göreyim.