SiyasetErbakan Fazilet'i yaktı

Erbakan Fazilet'i yaktı

23.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Erbakan Fazilet'i yaktı

Erbakan Fazileti yaktı


DGM Savcısı Yüksel, FP'nin kapatılması için suç duyurusunda bulundu


Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel, Siyasi Partiler Yasası'na aykırı hareket ettiği gerekçesiyle FP'nin kapatılması gerektiğini savunarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Yüksel, Yargıtay'a gönderdiği altı sayfalık dilekçede, kapatılan RP'nin yöneticilerinin Anayasa'nın 68. maddesindeki, "temelli kapatılan parti, başka bir adla kurulamaz" hükmüne aykırı olarak FP'nin yöneticisi olduklarına işaret ederek şu değerlendirmeyi yaptı:
"Oğuzhan Asiltürk, Abdullah Gül, İsmail Kahraman, Süleyman Arif Emre, Rıza Ulucak, Ömer Vehbi Hatipoğlu, Musa Demirci, Ertan Yülek, Temel Karamollaoğlu, Cevat Ayhan, Necati Çelik, Fehim Adak, Bülent Arınç, Bahri Zengin, Hasan Aksay, Aydın Menderes, Osman Yamukaoğulları, Zeki Ünal, Lütfi Doğan, Hanefi Demirkol ve Mehmet Ali Şahin'in 17 Aralık 1997'de kurulan FP'nin Genel İdare Kurulu üyeleri oldukları görülmüştür."
Yüksel dilekçesinde, Siyasi Partiler Yasası'nın 95. maddesine göre, temelli kapatılan siyasi partilerin kapatılma tarihinde üyeliği devam eden kurucuları, genel başkanı, Merkez Karar ve Yürütme Kurulu üyeleriyle her kademedeki yönetim ve disiplin kurulu üyeleri ve TBMM siyasi parti grup üyelerinin, bir başka partinin kurucusu, yöneticisi ve deneticisi olamayacaklarının altını çizdi.

"Erbakan yönlendirdi"

Dilekçede, gazete haberleriyle video kasetlerine de yer veren DGM Savcısı, Necmettin Erbakan'ın seçim sürecinde pek çok siyasiyle görüşerek kendisi hakkındaki yasağın kaldırılması için çaba harcadığını ifade etti. Yüksel elindeki bulgulara dayanarak Erbakan'ın FP'nin küskün milletvekillerini yönlendirmesini şöyle anlattı:
"Özet olarak; siyasi yasaklı Erbakan'ın seçimlerin ertelenmesi ve 312. maddenin kaldırılması konusunda FP milletvekillerini yönlendirmesi olayları dile getirilmiştir."
Yüksel'in başvurusunda, FP Genel Başkanı Recai Kutan'ın 15 Mart'ta Altınpark Konferans Salonu'ndaki konuşması da kanıt olarak yer aldı. Yüksel bu konuşmaların, "Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan ve Şükrü Karatepe'yi kurtarmak amacıyla yapılan çalışmaların bir parçası olduğunu" ifade etti.

Kapatma istemi

Yüksel dilekçesinin sonunda, "Bu bilgi ve belgeler, Siyasi Partiler Yasası hükümleri uyarınca işlem yapılmak üzere sunulmuştur" ifadesini kullandı.
Dilekçede anımsatılan Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası'nın ilgili hükümlerine aykırı davranan bir siyasi parti hakkında, Yargıtay Cumuhuriyet Başsavcılığı'nca Anayasa Mahkemesi'ne kapatma davası istemiyle dava açılabiliyor.
Dilekçe Yargıtay'a ulaşır ulaşmaz, Başsavcı Savaş tarafından incelemeye alındığı bildirildi.
Savaş, TBMM Başkanlığı'na yazı yazarak kapatılan RP'nin milletvekillerinden FP'ye geçenlerin adlarını ve geçiş tarihlerini istedi.

Deliller

Dilekçede Erbakan'ın, seçim sürecinde Recai Kutan ve Tayyip Erdoğan'la görüşmesini içeren kasetler de yer alırken delil olarak gösterilen bazı açıklama ve yazılar şöyle:
* Denizli Milletvekili Ramazan Yenidede'nin basın açıklaması: Bu ülkede bazı şeyler, korkunç derecede istismar ediliyor. Özellikle laiklik ve Atatürkçülük, hırsız ben laikim ve Atatürkçüyüm diyor, soysuz böyle diyor. Çalıştığı kurumda birçok kadını taciz eden adam ben Atatürkçü ve çağdaşım diyor. Zulüm, baskı, işkence, dayatma, soygun, vurgun, her türlü antidemokratik uygulama bu kılıf içerisinde yürütülüyor.
* Hatay Milletvekili Ahmet Sılay'ın "Parlamento'dan Haber" isimli kitabı: Türkiye'de yaşanan olaylara evrensel gözlükle bakılınca görülür ki; dünya tarihinde milletlerin dini duyguları ve inançlarıyla savaşanlar daima kaybetti. Yakın tarihte, İran'da bunu deneyenler, ya ülkeyi terk ettiler ya da apoletleri söküldü.
* Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın konuşması: Bir rektör kalkıyor, diyor ki niye bu kadar başörtüsünde ısrar ederler anlamıyorum. Nihayet bir metre bez parçası değil mi? Şimdi ben o kadar kin duyuyorum ki bu insana, yani en azından hakaret etmek istiyorum ve ona şunu söylemek istiyorum: 'Şu bayrak da nihayet bir bez parçasından ibaret'.

Seçimler FP'yi korkutuyor

Ruşen Çakır

Başlangıçta Necmettin Erbakan, kendisinin aday olarak katılamayacağı bir seçimi istemiyordu. Bu amaçla FP'yi küskünlerle işbirliğine zorlamıştı. Ama arada geçen kısa süre içinde Türkiye'de ve FP'de çok şeyler değişti. Artık FP yöneticilerinin, TBMM grubunun ve parti teşkilatının önemli bir bölümü de seçimlerin ertelenmesinden yana.
Bunun başta gelen nedeni, genel seçimlerden birinci parti çıkmama endişesinin FP'de giderek hakim olması. Faziletliler, bir yandan DSP'nin yükselişinin, diğer yandan DYP'nin muhafazakar tabana yönelik çıkışlarının kendileri için olumsuz bir hava yarattığını kabulleniyorlar.
Bunların ötesinde Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun son açıklaması FP'lilerin moralini iyice bozmuş durumda. Çünkü FP'liler, 28 Şubat sürecinin 30 Ağustos 1998'de sona erdiğine inanıyor, en azından bu yolda propaganda yapıyorlardı.
Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun demeci bu bakımdan FP'yi tekzip anlamına geliyor ve "FP sandıktan çıksa bile iktidarı vermezler" yolundaki kanıları güçlendiriyor.
Bunların dışında FP ile Erbakan'ın bir kader birliği içinde olduğuna dair bir dizi başka gerekçeler de sıralanabilir.
1- Recai Kutan ısrarla Erbakan'ın karşısına çıkartılmak isteniyor. Halbuki Kutan, başından beri "Milli Görüş lideri" değil, "FP Genel Başkanı" olduğunun altını çizdi. Çünkü FP, 30 yıllık Milli Görüş hareketinin günümüzdeki uzantısı ve bu hareket Erbakan'la özdeşleşmiş durumda. FP'de şu ya da bu şekilde Erbakan'a rağmen, hele onun aleyhine bir karar çıkartılmasının, tavır geliştirilmesinin zemini yok.
2- Cemil Çiçek, Ali Coşkun gibi isimlerin partinin geleneksel kadroları tarafından tam olarak benimsendiği söylenemez. Dolayısıyla onların Erbakan'a karşı çıkışlarının parti içinde herhangi bir ciddi destek bulması söz konusu değil. Erbakansız bir geçiş dönemi için sağdan transfer edilmiş olan bu tür isimlerin, onun yasağının kaldırılmasından rahatsız olmaları da oldukça doğal.
3- FP'liler Erbakan'ın yasağını kaldırtmanın ötesinde, onun cezaevine girme ihtimalinin önünü alabilmek için 312. maddenin kaldırılmasını istiyorlar, bu uğurda seçimlerin ertelenmesi dahil olmak üzere her türlü pazarlığa açıklar.

Erdoğan: Bu işte bir iş var

İstanbul Büyükşehir Belediye eski Başkanı Tayyip Erdoğan, son siyasi gelişmelerin ülkede kaos havası yarattığını belirterek, "Şu anki kaosu sağlıklı bulmuyorum, bu işin altında bir hinoğlu hin olduğu kanısındayım" dedi.
Samsun gezisinin üçüncü gününde Samsun Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Odası'nı ziyaretinde seçimlerin öne alınması kararına başından beri karşı olduğunu anımsatan Erdoğan, "Türkiye'de ilkeli siyaset yapılmadığı için bu işin faturası hep halka çıkıyor" diye konuştu.
Erdoğan, "Seçim kararının iptaliyle ilgili gelişmeler partimize yönelik düşüncelerimize zarar verdi. Bu bize yakışmaz, lütfen yetkililere iletin" diyen bir FP'linin sözlerine karşılık olarak da, "Aynen size katılıyorum. Gereken yerlere iletirim" karşılığını verdi.
Siyasi partilerde, "parti içi demokrasi bulunmadığını ve liderler sultası olduğunu" öne süren Erdoğan şu görüşleri dile getirdi:
"65 yaşına gelen liderler siyaseti bıraksın demiyorum, ama gençlerin önünü açsın. Yoksa bu sistem devam ettiği sürece bu saltanat da devam eder. Şimdi de ya oğlunu ya da damadını Meclis'e sokuşturmaya çalışıyorlar. Biraz da onun için gayret ediyorlar ki bir süre daha kalalım. Liderler şimdi yorumsuz itaat arıyorlar. Ha, 'ben yorumumu yapayım, yine itaat edeyim' yok. 'Benim liderim ne söylerse doğru söyler' anlayışı çok yanlış."

Kukla genel başkan

RP'nin kapatılmasının ardından FP'nin de aynı akıbete uğrayabileceği yolundaki tahminlere karşılık verilen "ılımlı yanıtın" adı oldu Recai Kutan. Çizdiği zikzaklar; çevresinde "elini, kolunu, dilini oynatan ipler" aranmasına neden oldu.
Öğretmen İsmail Bey'in oğlu olarak 1930'da Malatya'da doğdu. İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. Süleyman Demirel genel müdürken DSİ'de Diyarbakır Bölge Müdürlüğü yaptı. Malatya Milletvekili oldu, İmar - İskan ve Enerji bakanları görevlerini üstlendi. Sesinin güzel olduğu, alaturkayı sevdiği söyleniyor.
Nakşibendi Şeyhi Mehmet Zahid Kotku'nun müritlerinden Erbakan'ın en güvendiği isimler arasında yer aldı.
1970'te Milli Nizam Partisi'yle başlayıp, Milli Selamet, Refah ve Fazilet partileriyle süren siyasal çizginin geçiş dönemi kaptanlığı "ılımlı" kişiliği nedeniyle ona bırakıldı. Liderlik koltuğunda "eğreti" oturuşuyla göz dolduramadı.
RP kapatıldıktan sonra "Bizim yanlışımız yoktu. Politikamız yeni partide de sürecek" dedi.
Alevi yurttaşları öfkelendiren gafı hafızalardan silinmedi. Suriye yönetimini "Sapık bir Alevi anlayışı içinde olmak"la eleştirdi.
Küskün hareketi sırasında Erbakan'dan gelen talimatlar nedeniyle şaşkına döndü. Hem Erbakan'ın hem de Erbakan'ın talimatına boyun eğmesini eleştiren partiiçi muhaliflerin tepkisine hedef oldu.
Birkaç gün önce "seçimlerin ertelenmesine ret oyu verecekleri yönünde parti kararı aldıklarını" açıklamasına karşın pazar günü emir yine demiri kesti ve Kutan yeni parti kararını açıkladı:
"Ertelemeye tam destek vereceğiz."

Savaş: Ne ifade veririm, ne de cevap

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, bir grup FP'li milletvekilince hakkında verilen araştırma önergesinin Anayasa ve yasalara aykırı olduğunu belirterek, "Araştırma önergesini verenler ve işleme koyanlar Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş biçimde yargı bağımsızlığını ihlal etmişlerdir" dedi. Savaş, önergeyle ilgili ifade bile vermeyeceğini söyledi.
Savaş yazılı açıklamasında, 15 Mart'taki basın toplantısında Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) kaldırılan 163'nücü maddesiyle "vatan hainliği" kavramı arasındaki ilişkiyi vurguladığını anımsattı.
Savaş, bu basın toplantısından sonra, "Anayasa'nın 24. maddesine aykırı olarak devletin temel düzenini din kurallarına dayandırma amacıyla din duygularını ve dince kutsal sayılan şeyleri istismar eden, amaçlarına daha kolay varmak için Türkiye'yi bölmeye çalışan çok güçlü iç ve dış mihraklara destek veren bazı politikacı ve yazarların" kendisinin yaptığı değerlendirmenin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, kamuoyunu yanıltmaya çalıştıklarını savundu.
"Büyük Atatürk'ün sağlığında TBMM'nin ilk kabul ettiği yasalardan biri olan İhaneti Vataniye Kanunu, devlet düzenimizi dini esaslara dayandırmaya yönelik faaliyetleri vatana ihanet saymıştır" diyen Savaş, 6 Temmuz 1960 gün ve 15 sayılı kanunda da "vatana ihanet" kabul edilen cürümlerin tek tek sayıldığını, bu cürümler arasında kaldırılan TCK'nın 163. maddesini ihlal eden faaliyetlerin de bulunduğunu kaydetti.
FP Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşınının kendisiyle Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel hakkında "yargı bağımsızlığına gölge düşüren fiileri nedeniyle" Meclis Araştırması yapılması için önerge verdiklerini anımsatan Savaş şunları ifade etti:
"Meslek kurallarıyla bağdaşmayan eylemleri veya şahsi suçları veyahut görevine ilişkin suçlar nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve diğer hakim ve savcılar hakkında hangi makamlar tarafından ve ne şekilde araştırma veya kovuşturma yapılabileceği Yargıtay Kanunu ile Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda gösterilmiştir.
Bu kanunların konuluş amacı Anayasamızın 'kuvvetler ayrılığı' ilkesini hayata geçirmek, başka bir deyişle hakim ve savcıların 'yasama' ve 'yürütme' gücünden bağımsız olarak ve onların etki veya baskısı olmadan görevlerini yapabilmelerinin sağlanmasıdır."

Gereğini yapmak

Savaş, "Anayasa ve yasalara aykırı olan söz konusu araştırma önergesini verenlerin ve işleme koyanların Cumhuriyet tarihinde görülmemiş biçimde yargı
bağımsızlığını ihlal ettikleri" görüşünü savunarak şöyle devam etti:
"Gereğini yapmak, yetkileri Anayasamıza ve yargı bağımsızlığına aykırı biçimde kısmen de olsa gaspedilmeye çalışılan kurum ve kurullara düşmekle birlikte Başsavcılığım, milletvekilerinin Anayasamıza aykırı eylemlerine meşruiyet kazandıran değil, aksine bu çeşit eylemlerde bulunan milletvekilleri ve partileri araştırma ve kovuşturma ile görevli bir makam olduğundan, bu konuda Başsavcılığıma yazılan yazılara cevap dahi vermeyeceğim gibi oluşturulacak komisyona ifade de vermeyeceğimi kamuoyuna duyururum."
Yargıtay Kanunu'na göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile diğer Yargıtay üyeleri hakkında görevleri veya görevleri dışındaki suçlarla ilgili kovuşturma yapmaya Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu yetkili bulunuyor.