Siyaset Gerilimin dozu artıyor

Gerilimin dozu artıyor

11.11.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gerilimin dozu artıyor

Gerilimin dozu artıyor


Kemal Can


       Moskova krizi, FP'yi harekete geçirdi ve yine MHP'ye ve özellikle de hükümetteki pozisyonuna dönük taaruzunu tazeledi. Ancak MHP, Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında yaptığı konuşmayla yine sert bir karşılık verdi.
       FP ile MHP arasındaki gerilim hiç yeni değil aslında. 30 yılı aşkın tarihe sahip olan bu iki geleneğin arasında, zaman zaman dozu değişmekle birlikte gerilim hep oldu. 1991'de RP - MÇP - IDP ittifakı süreci iki çizginin en yakınlaştığı dönem olarak biliniyor. Fakat, gerek ittifak süreci gerekse sonrasında bu gerilim yine uç verdi. MHP'liler, uzun süre ittifak listelerinde aldatıldıklarını söylediler.
       1994 yerel seçimleri ve 1995 genel seçimleri sırasında ise iki parti arasındaki gerilim özellikle taşra coğrafyasında bir hayli keskinleşti. O dönemde, MHP'nin Alparslan Türkeş ile denediği "yeni çizgi", oy tabanını değiştirmeye yöneldi ve RP, Orta - Doğu Anadolu taşrasında büyük bir hakimiyet kazandı. 18 Nisan seçimlerinde ise süreç tersine döndü ve MHP, daha önce RP'ye kaptırdığı bütün kaleleri geri aldı. Seçim sonrasında yapılan çeşitli çalışmalar, MHP oylarının önemli kısmının FP tabanından geldiğini ortaya koydu.

Gerilimin iki ayağı

       FP - MHP geriliminin ana eksenini, oy tabanları arasındaki benzerlik ve daha önemlisi geçişkenlik oluşturuyor. Özellikle, Orta - Doğu Anadolu'daki muhafazakar oy potansiyeli, iki partinin de ana kaynağını oluşturuyor. Bu nedenle iki parti de arasındaki gerilimi sürekli canlı tutmak zorunda.
       FP'nin MHP'yi sıkıştırdığı birkaç nokta var: Türban, Tahkim Yasası, Sosyal Güvenlik Reformu ve daha da önemlisi bunları karşılayacak, dengeleyecek bir icraatın olmaması. FP'nin bütün il kongrelerinde MHP'yi hedef alan bir propagandaya yönelmesi, bu gerilimi artırıyor. Buna karşılık MHP, FP'nin üzerine "tutarsızlık, güvenilmezlik ve ürkeklik" temalarını işlemeye devam ediyor.
       Ancak, MHP için önemli bir dezavantaj var; iktidarda olmak. MHP'liler, hala oy oranlarını koruduklarını söylemekle birlikte, teşkilatlardan sıkıntı mesajları da geliyor. Bahçeli'nin, çok ender yaptığı sert çıkışlara, teşkilattan gelen heyecanlı tebrikler de bunu gösteriyor.
       FP, MHP'nin oy tabanı üzerinde yarattığı baskı kadar, kısa vadeli taktik operasyonlarda da MHP'yi zor duruma sokmaya çalışması, gerilimin diğer ayağı. Meclis Başkanlığı seçimi sırasında ve daha sonra çeşitli yasalarla ilgili olarak komisyonlarda FP, sürekli olarak MHP'yi boşa düşürmeye çalıştı. Bizzat Bahçeli tarafından ifade edilen, "deneyimsizlik" yüzünden bazan da bunu başardılar. İşte bu nedenle MHP, FP'den gelen ısrarlı işbirliği tekliflerine hep uzak duruyor.
       Bütün bunların özeti; mevcut koşullar iki partiyi de aralarındaki gerilimi sürekli kılmaya zorluyor. MHP'yi kendi tabanında ve FP'nin taarruzları karşısında zor duruma sokan ve hükümetin diğer ortaklarından kaynaklanan gelişmeler ise bu gerilimin dozunu artırıyor.

Gerçek neden FP'nin içinde bulunduğu kriz

       Ruşen Çakır

       Seçimlerin hemen ardından FP başta olmak üzere İslamcılar, bütün stratejilerini MHP'ye yüklenme temeline oturttular. Çünkü özel olarak FP ile MHP'nin, genel olarak da İslamcı ve ülkücü kitle tabanlarının, özellikle Anadolu'da birbirine çok yakın ve kimi durumda içiçe geçmiş olduğu biliniyordu. Nitekim 1995 seçimlerinde RP'yi tercih etmiş önemli bir seçmen grubu Nisan 1999'da FP yerine MHP'ye oy vermişti.
       İslamcılar ilk fırsatı Rahşan Ecevit'in koalisyon arefesinde Milliyet'e yaptığı MHP eleştirisinde yakaladıklarını düşündüler. Onun çıkışını ülkücüler için bir "onur meselesi" haline getirmek istediler. Ardından kendilerinin çözemediği, hatta Refahyol döneminde daha da ağırlaştırdığı başörtüsü, imam hatipler, Kuran kursları gibi sorunların çözümünü büyük bir gürültüyle DSP ve ANAP'la koalisyon ortağı olan MHP'ye havale ettiler. MHP her vesileyle "sözünün eri" ve "delikanlı" olmaya davet edildi. Bu partinin, ortakları tarafından "ikinci sınıf" muamelesine tabi tutulduğu yolundaki propagandalara ağırlık verildi.

FP'nin krizi

       MHP'ye yönelik FP eleştirisi ideolojik veya politik olmaktan ziyade ahlaki. Çünkü FP'liler seçimden yenik çıkmalarının ideolojik, politik ve örgütsel nedenlerini araştırmak yerine buna yüzeysel gerekçeler bulmayı yeğliyorlar. MHP'nin seçim zaferinin pragmatik boyutlarını bir kenara itip bu parti tabanı ve ona oy verenlerin idealist yönünü haddinden fazla abartıyorlar.
       FP eleştirisinin ahlaki olmasının daha önemli bir nedeniyse bu partinin içinde bulunduğu derin ideolojik, politik ve örgütsel kriz. 28 Şubat sürecinden tam anlamıyla yenik çıkan Milli Görüş hareketi, FP ile umduğu çıkışı bir türlü gerçekleştiremedi. FP eski söylemlerini iptal edip, "demokrasi, insan hakları, sivil toplum ve hukuk devleti"ni öne çıkaran; düne kadar şiddetle karşı çıktığı AB'ye tam üyeliği savunmaya başladı... Ancak ne yeni söylemini kendi geleneksel tabanına tam olarak benimsetebildi, ne de kendisinden şüphe duyan iç ve dış çevreleri samimi olduğu konusunda tam olarak ikna edebildi.
       FP'nin bir diğer önemli sorunu da, Genel Başkanı Recai Kutan'ın son ABD ziyaretinde ortaya çıktığı gibi, genel hatlarını çizdiği yeni politikalarını somut konularda tam olarak ayrıntılandıramaması. Üstelik iç çekişmeler, FP'nin krizini daha da derinleştiriyor. Dolayısıyla FP'nin, koalisyona değil sadece MHP'ye muhalefet yapan bir parti görünümünden kurtulması daha bir süre için zora benziyor.



Yazarlar