Siyaset İşte gerçek dostukluk

İşte gerçek dostukluk

28.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

İşte gerçek dostukluk

İşte gerçek dostukluk

       MİLLİYET Gazetesi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Paşa'nın düşmanlarının ağzından barışçı yönünü ortaya koyan çok önemli bir belgeyi Cumhuriyetimizin 75. kuruluş yılında Türkiye kamuoyuna duyuruyor. Yunan Başbakanı Venizelos 12 Ocak 1934 tarihinde Atina'dan, Nobel Barış Ödülü komitesinin bulunduğu Norveç'in başkenti Oslo'ya gönderdiği mektupun tam metninde "Mustafa Kemal Paşa'nın ulusal hareketinin 1922'de başarıya ulaşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının (Türk - Yunan ilişkilerinde) hoşgörüsüz ve istikrarsız ortama son verdiğini" yazarak, Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdiğini bildiriyor.
       İki toplum arasında köklü sorunlara rağmen, Ata'yı Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterecek kadar çağdaşlık sergileyen mektup Arçelik için Cüneyt Koryürek tarafından hazırlanan "Çağdaşlık" adlı kitap için özel olarak Norveç'ten getirtildi.
       1453'teki İstanbul'un fethine dayanan Türk - Yunan düşmanlığının tohumları, 1456 ile 1830 yılları arasında 374 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu yönetimide kalan Yunan topraklarında kökleşti. Düşmanlık 1919 - 1922 yıllarında Yunanlıların Anadolu'yu işgali ile dışa vuruldu. Ancak 1922 yılında İzmir'e dökülen Yunanlılardan sonra artık Anadolu'da Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşu da müjdelendi.
       Asırlara dayanan Türk - Yunan gerginliği Başbakan Eleftherios Veniselos'un 1930'da Türkiye'ye gelerek Atatürk'ü ziyareti ile yerini dostluğa bıraktı. Girit'in Osmanlı egemenliğinden kurtulması için 1898'deki savaşta büyük rol oynayan Venizelos, 1. Dünya Savaşında ardından 1917 - 1920 yılları arasında ve ardından dört kez daha başbakanlık görevi yaptı.
       1920'de Paris'e sürgün edilen Veniselos, Yunanistan'da 1923 seçimlerinden sonra ülkesine döndü. 1924'te başbakan oldu. Ekim 1930'da da Türkiye'yi resmen ziyaret etti. Veniselos'un bu ziyareti ile kurulan köklü dostluk, 1934 yılında taçlandırıldı, hem de Veniselos'un kendi imzasıyla.
       Atatürk bugün kurtuluşunu ve bağımsızlığını sağladığı kendi halkının bir kısmından göremediği iltifatı ezeli düşmanından hemde Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilerek aldı. Veniselos, 1934 yılında da eski düşmanı Mustafa Kemal Paşa'yı Nobel Barış Ödülüne aday gösterdi.
       Veniselos, Mustafa Kemal Paşa'yı Nobel Barış ödülü'ne aday göstermek için kendi imzasıyla 12 Ocak 1934 tarihinde Norveç Bilimler Akademisi'ne gönderdiği mektubunda, Ata'yı "Büyük devrimci, Ortadoğu'da barışın öncüsü" gibi sıfatlarla övdü.
       Veniselos 12 Ocak 1934 tarihinde Atina'dan, Nobel Barış Ödülü komitesinin bulunduğu Norveç'in başkenti Oslo'ya gönderdiği mektupta Türk - Yunan düşmanlığından sözederken, Atatürk'ün Türk Millletini çağdaşlığa kavuşturduğunu anlatan ve Nobel Barış Madalyasına aday gösteren Veniselos, mektubunda şunları kaydetti:
       "Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa'nın atılımlarıyla Sultanların mutlakiyetçi rejimi devrilmiş ve devlet gerçek olarak laikleştirilmiştir. Ortadoğu'da gerçek bir barış öncüsü haline gelmiştir. ...Barışın yaratılmasının değerli katkılarına borçlu olunduğu insan ise Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa'dan başkası değildir." dedi.

Sayın Başkan,
       Yaklaşık 7 yüzyıl boyunca bütün Ortadoğu ve Orta Avrupa'nın büyük bir bölümü kanlı savaşlara sahne oldu. Bunun temel nedeni Osmanlı İmparatorluğu ve Sultanların mutlakiyetçi yönetimiydi.
       Hıristiyan toplumların uyruk altına alınması, bunun kaçınılmaz olarak getirdiği "Haç"la "Hilal" arasındaki din savaşları ve özgürlük isteyen bu halkların birbiri ardına başkaldırması öyle bir ortam yaratmıştı ki bu durum, Osmanlı İmparatorluğu, Sultanların damgasını vurduğu kilikte kaldığı sürece bir felaketler kaynağı olmaya devam edecekti.
       Mustafa Kemal Paşa'nın ulusal hareketinin başarıya ulaşmasıyla 1922'de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması bu hoşgörüsüz ve istikrarsız ortama son verdi. Aslında, bir ulusun yaşamında bu kadar kısa sürede bu kadar radikal bir değişiklik çok az gerçekleşmiştir.
       Hukuk kavramının dinle içiçe girdiği teokratik bir rejimle yönetilen ve çökmek üzere olan bir imparatorluktan, güçlü ve yaşam dolu, çağdaş ve ulusal bir devlet doğmuştur.
       Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa'nın atılımlarıyla Sultanların mutlakiyetçi rejimi devrilmiş ve devlet gerçek olarak laikleştirilmiştir. Bütün bir ulus, çağdaş uygarlık düzeyine erişme azmi ve hevesiyle gelişmeye koşmuştur. Hem de üstelik, Türkiye'nin bugünkü etnik yapısına uygun iç reformlar, barışın sağlamlaştırılması hareketiyle atbaşı gitmiştir. Gerçekten de Türkiye, başka uluslara mensup halkların oturduğu eyaletlerin kaybını dürüstçe kabullenmiş ve anlaşmalarla belirlenmiş etnik ve siyasi yeni sınırlarından tatmin olarak Ortadoğu'da gerçek bir barış öncüsü haline gelmiştir.
       Eski Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı olan Türkiye'deki derin değişikliklerin etkisini ilk hissedenlerden biri, yüzyıllar boyu süren kanlı savaşların birbirimize düşman ettiği biz Yunanlılar olduk.
       Küçük Asya faciasından hemen sonra, savaştan yeni doğmuş ulusal bir devlet olarak çıkan Türkiye'yle bir anlaşma zemini olabileceğini düşünerek dostluk elimizi uzattık ve o da bu teklifi samimiyetle kabul etti.
       Gerçekten barış istedikleri takdirde en büyük farklılıkların böldüğü halklar arasında bile anlaşma olasılıklarına örnek olabilecek bu yakınlaşmadan söz konusu iki ülke için olduğu kadar Yakın Doğu'da barış düzeninin korunması için de sadece iyi sonuçlar alınmıştır.
       Barışın yaratılmasının değerli katkılarına borçlu olunduğu insan ise Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa'dan başkası değildir.
       1930'da Türk - Yunan Anlaşması'nın imzalanması Yakın Doğu'da barışa doğru yeni bir döneme yol açtığı sırada, Helen hükümeti Başkanı olarak, ben, Mustafa Kemal Paşa'nın Nobel Barış Ödülü madalyasına adaylığını önermekten onur duyuyorum.
       Sayın Başkan, en derin duygularımın kabulünü saygıyla rica ederim.

       E.K. Venizelos