Siyaset Madem bu kadar iyisin Çinçin'den de seçilirsin...

Madem bu kadar iyisin Çinçin'den de seçilirsin...

17.06.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

CHP'nin Ankara 2. Bölge'den 5. sıraya koyduğu Gülsün Bilgehan, "Herhalde bana, 'Madem o kadar iyisin, Çinçin'den de seçil bakalım' demek istediler" diyor

Madem bu kadar iyisin  Çinçinden de seçilirsin...

Biraz geride kalmış yıllardan bahsediyoruz, ama lazım. Çünkü bakın o kız Paris Siyasal Bilimler Enstitüsü'nden mezun olmuş. Fransa'nın bütün önemli devlet adamlarının (Sarkozy hariç) çıktığı o üniversiteden... Sınavı inanılmaz zor... Bitirmesi ondan da zor... Ve bir insanın en büyük torpili böyle bir yerden diploma almasıdır, değil mi? Ama yok; 1979'da ülkeye dönüp gazeteci olmayı isteyince, "Madem öyle, haydi bakalım Milli Piyango çekilişlerine" denmiş kendisine. Bir Paris Enstitüsü mezununa... O da yetmemiş, hava durumu muhabirliği verilmiş. Yani değil CEO miyo olmak, yüksek bir Meclis muhabirliği bile düşmemiş payına. Yazar Cüneyt Arcayürek'in denetimi, şef Ülkü Arman'ın azarları eşliğinde iki yıl gidip gelmiş gazeteye. Gazete o sıralar Ulus'taki ünlü Rüzgârlı Sokak'ta. Kızın evi ise Çankaya... Mesafe hiç çok değil, ama altına bir araba verilmeyip "Otobüse bin" denilen kim, işte o önemli. Çünkü bu topraklarda örneği pek az ve o yüzden de lafı biraz daha uzatarak anlatılmayı hak ediyor. Şöyle ki: O, doğduğunda babası hapisteydi. Çünkü babası gazeteciydi. "Seni milletvekili yapalım da bir daha hapse girme" dendi babasına, ama o kabul etmedi. "Benim yerime siz başka bir gazeteci arkadaşımı vekil yapın. Adı Bülent Ecevit" dedi. O gazeteci daha sonra ikinci çocuğu doğduğunda da cezaevindeydi. Duayen gazetecinin adı Metin Toker'di.O, 15 yaşındayken dedesinin eline verdiği kâğıdı, çıkıp evin önünde yüzlerce gazeteciye okudu. Mektupta CHP'den ve vekillikten istifası yazıyordu dedesinin. Dedesi İsmet İnönü'ydü. Vekillik de, CHP de az gelirdi "dede paşa"sına... Çünkü o asıl olarak Milli Şef'ti, ikinci adamdı, komutan ve kurandı. O, gazeteciliğe başladığı ilk yıllarda yaşadığı evde bir parti doğuyordu. Genel başkanı dayısıydı. Partinin adı SODEP, dayısının adı da Erdal İnönü'ydü. Tanık olduklarını yazsa herkese haber atlatacaktı, ama çok küçükken öğrenmişti; Pembe Köşk'te olanlar Pembe Köşk'te kalırdı. Sonunda bir karar vermesi gerekti. Ailenin kuralları yerine, gazeteciliği bıraktı. Yıllar sonra siyasete atıldığında Erdal Dayısı ona sadece bir nasihatte bulunacaktı: "İçinden ne geliyorsa onu yap." O, Rüzgârlı'ya gidip gelirken, ailesinin konumu yüzünden gazetecilik kariyerine en baştan başlama görgüsünü gösteren biri daha vardı Hürriyet bürosunda. Eski AP'li Milli Eğitim ve Maliye Bakanı Cihat Bilgehan'ın oğluydu o da... TRT haberlerini takip ediyordu. Adı Mustafa Bilgehan'dı. Evlendiler.O, "kariyer+tek çocuk" tipinde bir kadın olmadı hiç. Üç çocuk doğurdu. Üçüncüsü ilkokul bire başlayana kadar da başlarından hiç ayrılmadı. Şimdi Zeynep 23 yaşında. New York'ta uluslararası ilişkiler mastırı yapıyor. Ece, Bilkent'te elektrik mühendisliği okuyor. Can ise 16 yaşında ve henüz Köşk'ün bahçesinde kan ter içinde koşmakla meşgul. O, annesi Özden Toker'i ve anneannesi Mevhibe Hanım'ı Pembe Köşk'teyken izledi. First Lady'nin elleriyle hazırladığı sofraları, reçelleri, kurduğu turşuları, biraz daha giyilebilmesi için sürfile yaptığı elbiseleri, hem bahçedeki ineği beslediğini hem de piyano çaldığını gördü. 1994'te bunları iki ciltte topladı. Kitabı Abdi İpekçi ödülünü aldı. Bu ülkede kimlerin oğlunun; haydi bırakın oğlunu, damadının; ondan da geçtik diyelim, damadının kardeşinin nerelere CEO olduğunu biliyoruz. Peki kimin kızı Milli Piyango muhabiri olur, onu biliyor muyuz? En önemli üç maddeyi şöyle sıralamak mümkün:1- Bilgehan, Türkiye'nin Avrupa Konseyi delegasyonundaki tek kadın üye oldu.2- Türkiye, kurucu üyesi olduğu halde sekiz yıldır Avrupa Konseyi'nin "denetim"indeydi. Bunun üzerine Bilgehan'ın ilk yaptığı, Denetim Komisyonu'nun kadın başkanıyla yakın dost olmak oldu. Konsey'de iki Türkiye raportörü vardı. İkisini de Pembe Köşk'e davet etti ve onlara Pembe Köşk Türkiye'sini anlattı. Türkiye iki yıl sonra denetimden çıktı.3- Oybirliğiyle Avrupa Konseyi Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı seçildi. 5 yıl boyunca ne yaptı? Gülsün Bilgehan 2002 seçimine Ankara 1. Bölge'den girdiğinde kendi mahallesinde gibiydi. Şimdi ise bilmediği bir yerde. Üstelik 5'inci sırada. "Niye böyle oldu?" diye soruyoruz... Bilgehan'ın yanıtını ağzından önce yüzü veriyor. Hemen tebessümü gölgeleniyor. Sonra biraz düşünüyor. Birazcık da havalara bakıyor... Ve diyor ki, "Herhalde bana 'Madem o kadar iyisin, Çinçin'den de seçil bakalım' demek istediler." Ama ya başaramazsa? Ya Ankara 2. Bölge'de 5'inci CHP'liye sıra gelmezse? "İşte o zaman" diyor Bilgehan, "Poor (zavallı) Gülsün, tam poor olur." Hemen belirtelim, bu "poor" lafını kendi kendine söylemiyor. Ona "poor" diye bakan Avrupa Konseyi üyeleri... Çünkü o Konsey'in 47 üyesinin kadın meselesinde 47'nci sıradaki ülkesinden katılıyor toplantılara... Çünkü onun ülkesindeki kadın milletvekili oranı 4.4. Ve çünkü o ülkede hâlâ töre cinayetleri işleniyor. Gülsün Hanım, sözlerine son noktayı şöyle koyuyor: "Toplantılarda ne zaman bu konular açılsa her defasında bütün kadınlar dönüp bana vah vah diye bakarlar ve 'Zavallı Gülsün' derler. Ama şimdi 'poor Gülsün' de seçilemezse artık ne denecek bilemiyorum." 'Poor Gülsün'