Siyaset ‘Siyaset düşmanca dili terk etmelidir’

‘Siyaset düşmanca dili terk etmelidir’

24.10.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ak Partili Bilgin üç rakip partiyi analiz etti: MHP neo-Kemalizme kaydı, marjinalleşme tehlikesiyle karşı karşıya. CHP, sosyal demokrat, Kemalist ve milliyetçi sentezi yapmakta sorun yaşıyor. Entelektüel birikimi olmayan HDP Türkiye partisi olamadı

‘Siyaset düşmanca dili terk etmelidir’

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun danışmanı ve Ak Parti Ankara Milletvekili Vedat Bilgin, toplumsal ayrışmayı engellemek için siyasetteki sert ve düşmanca dilin terk edilmesi gerektiğini ifade etti. Ortadoğu başta olmak üzere uluslararası sistemde güçlü bir aktör olarak sahnede olan Türkiye’ye baskı yapıldığını belirten Bilgin, “Ortadoğu’da güçlü Türkiye istemiyorlar. Türkiye’nin istikrarlı ve güçlü olması lazım” diye konuştu.

Haberin Devamı

Bilgin, Milliyet’e yaptığı açıklamalarda özetle şu mesajları verdi:

KİMLİK SİYASETİ YANLIŞ: Bölünmeyi Ak Parti’nin körüklediği iddiaları sadece haksızlık değil meseleyi anlamamak demektir. Muhtelif kimliklere dayalı siyaset yapmak ne kadar yanlışsa, o kimlikleri inkar etmek de o kadar yanlıştır. Siyasetteki çok sert dil, birilerini suçlayıcı düşmanca dil, toplumun aşağısına da sirayet ediyor.

İKİ GRUP AK PARTİ’YE YÖNELİYOR: Türkiye’de seçmen üç grupta toplanabilir. Biri partilerin çekirdek kadroları diyeceğimiz bağlı taraftarları. İkincisi partilere eğilimi, sempatisi olanlar. Üçüncüsü de daha az orandadırlar ama bir partisi olmayan konjonktüre göre, beklentilerine kim cevap veriyorsa ona göre hareket eden seçmenler. Bu iki seçmen grubunun şu anda Ak Parti’ye yöneldiğini düşünüyorum. 7 Haziran’da ikinci gruptan başka partilere bir miktar kayma olmuştu. Üçüncü grupta daha fazla kayma yaşanmıştı. Ama bu oyların Ak Parti’ye yöneleceğini düşünüyorum. 1 Kasım’da Ak Parti’nin tek başına iktidar olma ihtimalini çok yüksek görüyorum. Ben koalisyon beklemiyorum.

Haberin Devamı

MHP NEO-KEMALİZME KAYDI: Ak Parti’nin sosyal kesimlere yönelik izlediği politika karşısında muhalefetin siyaset yapması zorlaşmıştır. Siyasete yeni bir dil üreterek daha üst bir hedef koymak mümkün, ama muhalefet partileri bunu yapamadı. Bunu yapamamak bilhassa MHP’de ulusalcılığa kayma eğilimini doğurdu. Ulusalcılık denilen akım milliyetçilikten farklıdır. Daha çok bir anlamda neo-Kemalizm diyebileceğimiz bir akımdır. MHP’de buna kayma eğilimi olduğunu düşünüyorum. Bu dille Ak Parti’ye yönelik muhalefet yapmak, halk nazarında etkisiz kalıyor ve MHP’de milliyetçi muhafazakâr eğilimlerin Ak Partiye yönelmesine yol açıyor. Ulusalcılık, MHP’yi marjinalleştiremedi ama, MHP için böyle bir tehdit söz konusu.

CHP ÇELİŞKİ YAŞIYOR: CHP daha sorunlu bir parti. Sosyal demokrat, Kemalist olma iddiaları var. Altı oka bakarsak milliyetçi olma iddiası var ama bunların hiçbirisi olamama durumu var. Bunlar arasında nasıl bir sentez kuracağını bilememek, siyaset üretememek CHP’nin temel sorunu olarak görülüyor. Sosyal demokrat olamadılar, Kemalizme yeniden dönmek 1930’lu yılların kaybedilmiş ‘altın çağına!’ özenmek bugünkü dünyaya hitap eden bir şey değildir. Bunun için çelişkiler yaşıyorlar.

Haberin Devamı

HDP’NİN ENTELEKTÜLE KAPASİTESİ YOK: HDP’nin temel sorunu parti ile örgüt arasındaki ilişkinin tersine kurulmuş olmasıdır. Eğer siyasi kadroları entelektüel birikimi yüksek, seviyeli olabilseydi, yeni bir dil geliştirerek, örgütü de bu dilin içinde mahkum edip, terörü reddedebilirlerdi. Böylece sadece Kürtler değil, bütün toplumla bağ kurabilme şansına sahip olabilirlerdi. Bağımsızlaşamıyorlar, zaten öyle bir entelektüel kapasiteleri de yok. Halk bunlara yüzde 13 vererek büyük şans verdi. Terörden elini eteğinizi çekin, siyaset alanınızı genişletiyoruz terörden kurtulmak için orada kalın, mesajını verdi ama onlar halkın kendilerine verdiği bu fırsatı kullanamadılar. HDP Türkiye partisi olamadı, esas çelişkisi bu.

‘Güçlü Türkiye istemiyorlar’

Haberin Devamı

TERÖR VE ÇATIŞMANIN YAYILMASI: 1 Kasım seçimine giderken ortaya çıkan sorunların başında terör, Ortadoğu’daki çatışma ve istikrarsızlığın Türkiye’ye yayılması endişesi geliyor. İşin özü, bütünüyle Ortadoğu’ya yeni bir düzen vermek isteyenlerin müdahil oldukları bir süreç yaşıyoruz.

TÜRKİYE’YE BASKI VAR: Eski Ortadoğu düzeninde Rusya, Çin ve bazı ülkeler yoktu. Ama bugün Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesinde devreye birçok siyasal aktör girmektedir. Şimdi Türkiye güçlü bir aktör olarak uluslararası sistemde sahnededir. Aktörler arasında kıyasıya rekabet var. Türkiye’ye bir baskı var, buna karşı Türkiye’nin güçlü olması lazım. 1 Kasım’la 7 Haziran arasındaki temel fark, bu sorunlara bir cevap verme zaruretiyle de ilgilidir. Parti tarafgirliğini aşan güçlü bir cevap vermemiz gerekir.


AYAR VERMEYE ÇALIŞIYORLAR: Terör bir dış politika aracı olarak Türkiye’ye yöneltilmiştir. Politik terör üzerinden Türkiye’ye ayar vermeye çalışıyorlar. Güçlü bir Türkiye’yi bugün de yarın da batı çıkarları için Ortadoğu siyasetinde bir tehdit olarak görüp, ‘Tehlike oluşturabilir, büyümesine bir aktör olarak bölge siyasetinde yer almasına izin vermeyelim’ diye düşünüyorlar.

Haberin Devamı


ANADOLU’DA YAŞAMANIN BEDELİ: Ortadoğu coğrafyası Anadolu merkezli bir yerdir; etrafından bir şey oluyorsa buraya yansır. Dolayısıyla Anadolu da yaşamanın ağır bedeli vardır. Bu bedeli ödeyecek bir kapasiteniz, bir gücünüz yoksa sorun yaşarsınız. Biz muhtelif zamanlarda bu bedeli ödedik. En son büyük bedeli Kurtuluş Savaşı’nda ödedik. Şimdi de bize yeni bedeller ödetmeye çalışıyorlar.


DUYGUSAL KOPUŞ: Terör ve Ankara Garı’ndaki saldırının bir parçası da Türkiye’de halkın duygusal kopuşunu sağlamaktır. Bunu sağlamak isteyenler sürekli olarak siyasal ayrışmayı değil etnik ve mezhepsel ayrışmayı esas alan çalışma, propaganda içine girdiler. Böyle bir söylem kamusal alanda görünürlük kazandı. Türkiye’de kardeşlik hukukunu yıkmaya dönük bir çaba var. Hâlâ etnik kimliklere dayalı geri bir projede direniyorlar.