Haberin Devamı

Futbolda kulüpler için hedefi büyük, güçlü bir kadro kurmak elbette çok önemlidir. Ama bu, bir plan-program dahilinde olursa anlamlıdır.
Hedefinizi belirlersiniz, hocanızı tespit edersiniz, koordineli bir çalışmayla, kalacaklar – gidecekleri saptarsınız.
Böylelikle eksik mevkileriniz ortaya çıkar.
İkinci aşamada bu mevkilere kontenjan durumuna göre, transferi mümkün oyunculardan bir liste yaparsınız. Bu futbolcuların her biri için alternatif isimler bulursunuz. Transfer çalışmasını başlatırsınız.
İyi yönetilen kulüplerde durum budur. Bu çalışma içinde aksayan yönler olur ama istisnalar kaideyi bozmaz.
Şimdi Trabzonspor’a bakalım, bu işler nasıl yürümüş:
Başkan kulübü keyfi yönetiyor.
Geliyor, “O teknik direktörü kovdum, bunu aldım” diyor... Yöneticiler gelişmeleri medyadan öğreniyor. Sırf bu işlem o dönem 200 milyonu aşan borcu bulunan Trabzonspor’a 12 milyon liraya mal oluyor.
O ara teknik direktörden habersiz, helikopterle getirilen yerli ve 2 Premier Lig deneyimli 3 oyuncunun toplam maliyeti de 30 milyon lirayı aşıyor.
Sonra Başkan kovduğu hocanın yerine getirdiğini de kovuyor...
Gelen başarılı oluyor... "O bizim geleceğimiz” deniyor. Ardından bu gelecek, yedeğe alınıyor. Bekletiliyor. O sırada, Dünya Kupası bitiyor. Çalıştırdığı takım grupları hasbelkader geçtiği için piyasası artan hoca nazlanıyor ama sonunda Trabzonspor tarihinin en pahalı teknik direktörü unvanıyla imza atıyor.
Başkan o arada, yönetimi bypass ederek birlikte karar aldığı “asgari ücretli” CEO’su ve ne kadar ücret ödendiği bilinmeyen danışmanıyla transferleri yapıyor, gidenleri – kalanları belirliyor, 10’a yakın oyuncu alıyor.
Sonra Teknik Direktör geliyor, ilk hazırlık maçında bomba patlıyor. İkinci hazırlık maçı; “istifa resti” ve “10 futbolcu talebi.”

Menajer istilası!

Bu sert çıkışla panik transfer dönemi başlıyor. "Kurt puslu havayı sever" misali menajerler Trabzonspor’un başına üşüşüyor. En önemli transferlerden Cardozo sezon başı kampı geçirmemiş, Constant kontenjana takılmış UEFA’ya bildirilememiş.
Bir kombine, bir lisanslı ürün alırken, bütçesiyle ilgili, değme ekonomistlere taş çıkartacak düzeyde hesap yapan taraftar memnun.
Onlar coştukça Başkan ve iki kafadarı da coşuyor. Trabzonspor taraftarı tabiri caizse “KAP Manyağı” oluyor. Sosyal medya, “Bugün KAP’a baktınız mı?” uyarı ve tweetleriyle trend-topicler yaratıyor.
Akıllı – akılsız telefonu olan bütün Trabzonsporlulara sorun; KAP’ı, TT’yi bütün ayrıntılarıyla anlatsın size. Trabzon'da rakipsizlikten iki takım halinde yapılan maçtan sonra da iki futbolcu daha istedi teknik direktör. KAP sayfası Pazartesi’den beri artık, "Arka plan" olmuştur telefonlarda, tabletlerde. Bilgisayarlarda da açılış sayfası...
Bu bir macera sonuçta! Tıpkı CEO’nun Trabzonspor Genel Müdürü olduğu dönemde asla ekonomik mantığı olmayan koşullarla kulübü soktuğu "borsa olayı" gibi.
Mahkemeye vererek değersizleştirmeye çalıştıkları Sadri Şener ve ekibi sayesinde, her sezon olanca savurganlıklarıyla birkaç oyuncu transfer edebilecekleri borsa yükünden kurtulmuş biçimde Trabzonspor’u teslim aldılar.
Ama bugün 200 milyona yakın borçla aldıkları kulübe, bu transfer macerası sonrası, bonservis, açıklanmayan menajer ücretleri (ki kokusu sonradan çıkar) , yeni ve eskilerin garanti bedelleri, maç başılar, gönderilenlere tazminat, hoca gelmeden alınıp o istemediği için elden çıkartılan oyuncuların maliyetleri de dahil 180 milyon lira dolayında daha yeni yük bindirdiler. Talep edilen son iki transferin olası maliyetini de buna ekleyin! Artı; kontenjan açmak için eline koz geçen gönderilecek yabancılara verilecek “git” parası!
Ocak’ta UEFA Mali Kriterleri nedeniyle ciddi bir tehlike söz konusu olan kulübün borcu tavan yapıyor.

Borç ikiye katlandı!

Transfer elbette ki güzel. Taraftar için sorun yok. İstediğin kadar al, dahasını ister.
Ama bu şu demek; Trabzonspor bu sezon ligde kaçıncı olursa olsun, bu parayı ödeyecek.
Üstelik sadece bu sezon değil, sözleşme sürelerine göre 2 yıl, 3 yıl, belki 4 yıl daha bu sorumluluktan kurtulamayacak.
“Eğer başarılı olamazsam Aralık’ta bırakırım!” diyen Başkan’ın “başarı kriteri nedir?” bilemeyiz ama kendini başarısız kabul ederse, Aralık’ta, “elini kolunu sallaya sallaya” gidecek. Teknik direktör bir kaç ay istedikleri düzeye gelemeyeceklerini söyledi. Bu da Aralık'a denk düşer. Zirvede ya da yakınında değilse kendi kriteri ne olursa olsun, tribünde transfer ile yarattığı hava kaybolur, coşku gider, homurdanmalar başlar. Başkan giderken beraberinde CEO’sunu ve danışmanını da götürmek zorunda, Trabzonspor da ikiye katlanmış borcuyla, küskün, paramparça camiasıyla başbaşa kalır. Böylece geçtik Başkanı ve danışmanının mali ve manevi tahribatını ve bu nedenlerle anılacakları sıfatları, CEO Trabzonspor’da Borsa’dan sonra ikinci büyük bir “iz” daha bırakır.
Şu an için asıl soru şudur ve imzacılaradır:
“Bu koşullardaki Trabzonspor için şimdiki Başkan ve yönetimi sonrası senaryonuz nedir?”