Arkeoloji Ve sahne tekrar Nysa’nın

Ve sahne tekrar Nysa’nın

24.07.2023 - 01:00 | Son Güncellenme:

Aydın’ın Sultanhisar ilçesindeki Nysa Antik Kenti’nin tiyatrosunda, önümüzde uzanan kentin tarih sahnesindeki yolculuğunu seyredeceğiz. Tarihi M.Ö. 3. yüzyıldan 12-13. yüzyıla kadar uzanan Nysa’da bebek Dionysos’un büyütülmesine, Persephone’nin yeraltına kaçırılmasına tanıklık edeceğiz. Köprülerinden kütüphanesine, gözümüzün görebildiği her noktasında, tarihin, kalabalık bir oyuncu kadrosu ile sahne aldığı Nysa’nın arkeolojik araştırmalarla yeniden canlanarak binlerce yıllık oyunun son perdesinde karşımıza tekrar “eğitim ve kültür kenti” olarak çıkışını izleyeceğiz.

Ve sahne tekrar Nysa’nın

Görkem Evci/ gorkem.evci@milliyet.com.tr - 1800 yaşındaki bir antik tiyatronun taş basamaklarında oturuyoruz. Arkamızda, tiyatronun da yaslandığı Mesogis (Aydın) Dağları. Karşımızda, sahne binasının üzerinden görülen, tarihi ve toprağı besleyen Maiandros’un (Menderes) kıvrıla kıvrıla ilerlerken suladığı bereketli topraklar. Yalnızca biraz sonra başlayacak ve bizi Anadolu tarihinde bir yolculuğa çıkaracak Ben Anadolu oyununu izlemeyeceğiz burada. Tarih de Nysa’da gözümüzün görebildiği her noktada, kalabalık oyuncu kadrosu ile karşımızda. Her köşesinde tarihin sahne aldığı Nysa Antik Kenti’nin Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Serdar Hakan Öztaner, oturduğumuz sıralarda asırlar önce oturanları çağırıyor zihinlerimize; “Ey Nysalılar” diye sesleniyor. Evet, o akşam, o taş basamaklarda otururken Nysalıyız. Mastauralı, Tralleisli, Magnesialıyız biz. Hititli, Efesli, Troyalıyız o akşam. Doğu Romalıyız, Osmanlı’yız. Çünkü birazdan sahnede söyleneceği gibi “’Biz’ Anadolu’yuz”. Nysa Tiyatrosu’nda, önümüzde uzanan bu şehrin kuruluş sahnesini izleyelim önce. Günümüzden yaklaşık 2300 yıl öncesinde, Helenistik Dönem’de, M.Ö. 3. yüzyıldayız. Nysa’nın ya da adı her ne idi ise burada bulunan yerleşimin, bu dönemden önceki tarihine ilişkin elle tutulur bir bilgi bulunmuyor. Helenistik Dönem’den önce muhtemelen Anadolu’nun yerli halklarından Karialılara ait olan kentin Nysa’dan önceki ismi ise Athymbra. Kente ismini verdiğine inanılan Athymbros isimli efsanevi kahramanı, Nysa sikkelerinde de görüyoruz. Nysa’nın tarihsel kurucusu ise Büyük İskender’in komutanlarından I. Seleukos Nikator ya da oğlu Antiokhos.

Haberin Devamı

Ve sahne tekrar Nysa’nın

Persephone’nin öyküsü

M.Ö. 2. yüzyılın başlarında ortaya çıkan Nysa ismi ile ilgili en güzel ve en makul köken arayışı ise en bilindik mitlerden biri olan Persephone’nin hikâyesinde saklı. Tanrıların tanrısı Zeus ve bereket tanrıçası Demeter’in kızıdır Persephone. Bir gün Nysa Ovası’nda çiçek toplarken ova boydan boya yarılır ve yeraltındaki ölüler ülkesinin tanrısı Hades, buradan yeryüzüne çıkıp Persephone’yi kaçırır. Persephone’yi yeraltına götüren Hades, bir daha yeryüzüne çıkamamasına neden olan nardan ikram eder ona. Bu duruma çok üzülen Demeter’in yalvarıp yakarması ile Zeus, Persephone’nin yılın yarısını yeraltında, yarısını yeryüzünde geçirmesine karar verir. Mevsimlerin döngüsünü açıklayan bir mittir bu. Doğanın uyandığı, toprağın canlandığı vakitler, Demeter yeryüzünde kızı ile birliktedir. Persephone’nin yeraltına dönüşü ile de doğa yeniden uykuya dalar. (Bu mitin Sümer’deki karşılığı da İnanna-Dumuzi mitidir. Meraklısı, Milliyet Arkeoloji’nin 4. sayısında yayımlanan yazıma göz atabilir.) Bu mitin, kentle uyuştuğu nokta coğrafyacı Strabon’un -ki o da Amasyalı olmasıyla Anadolu’dan hemşehrimizdir1. yüzyılda yazdığı gibi Nysa’nın derin bir boğaz oluşturan bir dere ile ikiye ayrılmış olmasıdır. Nysa, “çift yakalı kent” unvanını da buradan alıyor. Tabii kenti böyle ortadan ikiye bölen, dev bir yarık oluşturan şey basit bir dere olamaz, bu ancak Hades’in ardında bıraktığı bir iz olmalı! Öyleyse Nysa Ovası da işte tam burasıdır. Hades’in atlı arabası ile Persephone’yi kaçırma sahnesine ilişkin betimleri, Nysa sikkelerinde de görüyoruz. Nysa Antik Kenti Kazı Ekibi de sikkelerdeki bu tasvirlerden birini logo olarak kullanarak bu kültü günümüze taşıyor. Hades-Persephone efsanesinin bir diğer ismi olan Plouton-Kore adına Nysa yakınlarında bir kutsal alan da bulunuyor. Nysa Tiyatrosu’nun orijinalleri (ne yazık ki birkaç parçası çalındığı için) Aydın Arkeoloji Müzesi’ne taşınan podyum frizlerinde de bu mite ilişkin sahneler yer alıyor.

Haberin Devamı

Ve sahne tekrar Nysa’nın

Nysa’nın derin bir boğaz oluşturan bir dere ile ikiye ayrılmıştır.

Haberin Devamı

Dionysos’un büyüdüğü yer

Nysalıların, sahiplendikleri tek mit bu değil. Şarap tanrısı Dionysos da kent için çok önemli. Coşkun festivalleri ile öne çıkan Dionysos’u sahiplenen birçok kent var. Bunda bu dini festivallerin ticari yönleri göz ardı edilemez şüphesiz. (Dionysos’a büyük önem verilen kentlerden Teos Antik Kenti de Milliyet Arkeoloji’nin 16. sayısında kapak konumuzdu. Dionysos hakkında ayrıntılı bir yazı da 7. sayımızda yer alıyor.) Tanrının isminin Nysa’dan türediğine ilişkin görüşler var. Öyküsü ise şöyledir: Zeus, Semele ile birlikteliğinden doğan Dionysos’u Hera’nın hışmından korumak ister. Dionysos’u Nysa Dağı’ndaki Nymphe’lere emanet eder ve tanrı burada büyür. Azra Erhat’a göre Nysa adı Olympos ve İda gibi yüksek dağlara verilen genel bir ad olsa gerektir. Ancak kentlerine bu ismi vererek kentin tarihsel geçmişini mitolojiyle zenginleştiren Nysalıları niye karşımıza alalım ki? Bu kente ayak basan birinin, Dionysos’un bu güzel kentte, bu cömert topraklarda büyüdüğünden şüphe etmesi için bir sebep yok! Üstelik de Strabon’un dediği gibi adına “Aromeus” denilen en iyi Mesogites şarabı da burada üretilirken... Persephone-Hades kültü gibi Dionysos kültü de Nysa tiyatrosunun podyum frizlerine yansımış. Kabartmalarda bebek Dionysos’un Nymphe’lere verilmesini, Nympheler tarafından emzirilmesini, çocuk Dionysos’un banyo sahnesini görebiliyoruz. Kentte bir Dionysos Tapınağı bulunamamış ancak Dionysos’la ilgili çeşitli yazıtlara rastlanıyor

Haberin Devamı

Ve sahne tekrar Nysa’nın

Milliyet Arkeoloji & İş Sanat Kültürel Miras Buluşmaları’nın altıncısı Nysa’da düzenlendi. Kenti, Kazı Başkanı Doç. Dr. Serdar Hakan Öztaner’den dinledik.

Kenti anlatan tiyatro

 Nysa özellikle Roma Dönemi’nde gelişmiş. Bugün kentte gördüğümüz birçok kamu yapısı Roma’dan armağan. Nysalılar gibi oturma sıralarına yerleştiğimiz tiyatro da Helenistik Dönem’de inşa edilse de Roma Dönemi’nde büyük değişiklikler geçirmiş. Tiyatro, kenti ikiye bölen derenin batı tarafında, bir yamaca yaslanıyor. Yaklaşık 10 bin kişilik bir kapasitesi var. Kazı Başkanı Öztaner, -yukarıda bahsi geçensahne binasındaki podyum frizlerinin Nysalıların kültlerini, topografyasını anlatması açısından çok önemli olduğunu vurguluyor. Tiyatroya gelenler, burada Dionysos ve Persephone kabartmalarının yanı sıra nehir tanrısı Maiandros’u, Mesogis dağ tanrısını, su perilerini; yani bölgeye bolluk ve bereket getiren Menderes’i, Mesogis Dağlarından doğarak Menderes’i besleyen dereleri de izliyor. Theogamia Şenlikleri de anlatılır podyum frizlerinde. Bu şenlikler de Nysa için önemlidir. Kente yaklaşık üç km uzaklıkta bulunan Akharaka’daki (Salavatlı köyü) Plouton-Kore Tapınağı’nda her yıl düzenlenen şenlikte tanrı çiftin kutsal evliliği kutlanır. Kabartmalarda anlatıldığı gibi şenlikler kapsamında bir boğa da kurban edilir. Ancak bildiğimiz türden bir kurban ediş değildir bu. Kentteki gymnasion’dan (okul) çıkan gençler, boğayı kutsal alandaki Kharonion Mağarası’na götürür. İçinde zehirli gazların bulunduğu bu mağaraya bırakılan boğa birkaç adım attıktan sonra düşüp ölür. Bugün tiyatroda otururken karşımızda duran sahne binası, yalnızca birkaç yıldır ayakta. Son evresinde üç katlı olan bu yapıyla ilgili 1999 yılında başlayan çalışmalarda, şu an Teos Antik Kenti’nde Kazı Başkanlığı görevini sürdüren Prof. Dr. Musa Kadıoğlu’nun doktora çalışması dönüm noktasını oluşturuyor. 2019 yılında somut olarak başlanan sahne binasının birinci katını ayağa kaldırma çalışmaları, 2021 yılında nihayete eriyor. Böylece Nysa Tiyatrosu’nda Ben Anadolu’yu izlerken, Nysalıları daha iyi anlayabiliyor, yapıyı daha iyi algılayabiliyoruz.

Haberin Devamı

Ve sahne tekrar Nysa’nın

40 bin kişilik stadion

 Şimdi bakışlarımızı tiyatrodan uzaklaştırıyoruz. Tiyatronun hemen önünde, kentin en dikkat çekici yapılarından biri uzanıyor boylu boyunca. Nysa’yı ikiye bölen dere yatağında inşa edilmiş, Roma’nın mimarlık ve mühendislikteki başarısını yansıtan U planlı bir yapı: 248x93 metre ölçülerinde, 40 bin kişilik bir stadion. Bu rakamlar, bugün az bir kısmını görebildiğimiz bu yapının, Anadolu’nun en büyük stadionlarından biri olduğu anlamına geliyor.

Ve sahne tekrar Nysa’nın

Ortadan ikiye bölünmüş olan kentin iki yakası, bugün ayakta olmayan üç köprü ile birbirine bağlanıyordu.

Üç köprü

Peki, ortadan ikiye bölünmüş bu kentin iki yakası nasıl bir araya geliyordu? Yukarıda bahsettiğim stadion, üç köprü ve bir tünelle... Köprülerden biri M.Ö. 1. yüzyıla tarihleniyor ki Strabon da bu köprüyü kayda geçirmiş. Ancak üç köprü de depremlerden sonraki imar faaliyetleri kapsamında Roma Dönemi’nde, M.S. 2. yüzyılda yenilenmiş. Yani bugün bizim gördüğümüz köprü ile Strabon’un bahsettiği köprü aynı değil. Köprülerden tiyatroya yakın olanı, 64 metre uzunluğunda ve 6.5 metre genişliğinde. Stadion’un kuzeyindeki köprü ise yaklaşık 70 metre uzunluğunda ve 7.5 metre genişliğinde. Stadion’un güney ucundaki köprü de yaklaşık 63 metre uzunluğunda ve 6.8 metre genişliğinde.

Nysalı bir mimar

Kentte dereyle bağlantılı olarak inşa edilen bir diğer yapı da tünel. Sıcak bir yaz günü kenti gezerken bizim için serinletici işlevi ile öne çıksa da o zamanlar altından sular akıyor -kışın bu işlevi sürüyormuşve kanalizasyon hatları için de kolektör görevi görüyordu. Böylece sular tünel aracılığı ile tahliye ediliyordu. Ayrıca üzerinden geçilerek iki yaka arasında gidip gelmeyi sağlıyordu. Bugün köprüler ayakta değil ancak 81 metresi günümüze sağlam olarak ulaşan tünelin üzerinden iki yaka arasında geçiş yapılabiliyor. Tünelde, Nysa’yı ziyaret edenleri ilginç bir detay da bekliyor. Kuzeyden güneye ilerlerken sağ tarafta kalan taş blokun üzerinde bir yazıt bulunuyor. Yazıtta “Praylos’un işi/eseri buraya kadar” ifadesi yer alıyor. Altında muhtemelen tüneli sembolize eden “ters u” şeklinde bir işaret var. Bu işaret, taşlar üzerinde 21 metre boyunca tekrar ediyor. M.S. 3. yüzyıla tarihlenen bu yazıt, bu bölümün mimar/taş ustası Praylos tarafından onarıldığı ya da yapıldığını gösteriyor.

Ve sahne tekrar Nysa’nın

Taşın üzerinde “Praylos’un işi/eseri buraya kadar” ifadesi ve ters u şeklindeki işaret görülüyor.

Işıklar sönerken

Helenistik Dönem’den Roma’ya, oradan Bizans’a uzanıyor Nysa. Nysa’da coğrafyamızın değişmez yazgısı depremler perdeyi bir süreliğine kapatıyor. 7. yüzyılda büyük bir depremle sarsılıyor kent. 9. yüzyıla kadar uzunca bir uyku... Sonra 12-13. yüzyıla kadar yeniden yaşam görünüyor kentte. Fakat bu dönem, perdenin son açılışıdır. 13. yüzyılda bölgenin Türklerin hâkimiyetine geçmesi ile Nysa, bu kez çok uzun bir uykuya dalar. Yeniden sahneye çıkışı, 18. yüzyılda Avrupalı seyyahların kenti ziyareti ile başlar. 1811 yılında kenti ziyaret eden İngiliz mimar Robert Cockerell de Nysa’nın görkemini aktarır ve kentte yaşayan tek kişinin, tiyatronun kemerlerinde kendine bir barınak yapan çoban olduğundan bahseder. 20. yüzyılda başlayan arkeolojik kazılarla kentte yeni bir perde açılır. 1990 yılından bu yana da araştırmalar, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi tarafından yürütülüyor. Nysa, eğitim ve kültür kenti kimliği ile yeniden canlanıyor. Nysa Tiyatrosu’ndan, önümüzde uzanan şehrin tarih sahnesindeki yolculuğunu seyrettik. Sahnede ışıklar şimdilik sönüyor. Ama oyun bitmiyor. Ne de olsa “Zamanımız binlerce yıl, sahnemiz bütün Anadolu.”

Ve sahne tekrar Nysa’nın

Sütunlu Cadde

Kentin en geniş ve anıtsal mimariye sahip ana caddesi olan Sütunlu Cadde’de, caddenin iki kenarında sıralanan dükkanlara ve işliklere ait duvarlar arasındaki genişlik 11.5 metre. Caddede sütun aralarına yerleştirilmiş, Nysalı önemli kişilerin, hayırseverlerin onurlandırma yazıtları da bulunmuş. Yazıtlar Nysa’daki sosyal yaşama ve imar faaliyetlerine ilişkin önemli bilgiler sunuyor. Caddenin M.S. 2. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiği düşünülüyor. Caddenin M.S 7. yüzyılın başlarına kadar yoğun olarak kullanıldığı saptanmış. Birkaç kez depremlerde yıkılan ve onarılan cadde 7. yüzyılın ilk yarısındaki depremlerden sonra kaderine terk edilmiş. Ancak toprak altında kalsa da muhtemelen köprüye giden güzergâh olarak caddenin üzerinden geçilmeye devam edilmiş.

Odysseia’nın bulunduğu kütüphane

Kazı Başkanı Hakan Hoca’nın Nysa ile ilgili vurguladığı niteliklerden biri de “eğitim ve kültür” kenti olması. Bu konuda kentteki yapılardan kütüphane ve gymnasion öne çıkıyor. Kütüphanenin bulunduğu arazideki ilk yapılaşma Helenistik Dönem’e tarihleniyor. İkinci inşa evresi ise yaklaşık olarak M.S. 130 yılında. Kütüphanenin avlusunda bir lahit de bulunmuş. Lahit de ikinci evreye tarihleniyor. Lahdin içerisinde 18-22 yaşlarında bir erkeğe ve 25-40 yaşlarında bir kadına ait kemikler ele geçmiş. DNA sonuçları bu iki kişinin akraba, muhtemelen de anne-oğul ya da kardeş olduğunu söylüyor. Lahdin, kütüphaneyi yaptıran hayırsevere ait olduğu düşünülüyor. Ancak buna dair bir yazıt yok. Antik kaynaklarda Nysa Kütüphanesi’nden Homeros’un Odysseia’sının bir varyantının yer aldığı üç kütüphaneden biri olarak bahsediliyor. Burasının arşiv binası ve mahkeme gibi işlevlere de sahip olduğu değerlendiriliyor

Ve sahne tekrar Nysa’nın

Eğitim kenti

Nysa, coğrafyacı Strabon’un eğitim aldığı kent olarak da öne çıkıyor. M.Ö. 2. yüzyılda yaşayan filozof Apollonios’un da Nysa’da eğitim alan kişilerden biri olduğu biliniyor. Felsefe, gramer gibi derslerin verildiği kentte ismi bilinen eğitimciler de var. Strabon’un da eğitim aldığı Aristodemos’un yaşamını Homeros çalışmalarına vakfettiği belirtiliyor. Eğitim deyince akla şüphesiz gymnasion geliyor. M.S. 2. yüzyılın ortalarında inşa edilen yapı, atletizm faaliyetlerinin yanı sıra eğitim için de kullanılmış. Daha önce de bahsi geçtiği üzere Strabon, Theogamia Şenlikleri’nde kurban edilecek boğanın öğle vakti gymnasion’dan çıkan gençler tarafından götürüldüğünü anlatır.