ERGENEKON VE BABA BENİ OKULA GÖNDER

Bunun başlıca nedeni, dalganın bu kez bir grup üniversite rektörü de dahil olmak üzere ağırlıklı olarak eğitimcileri ve daha önemlisi bu alanda gönüllü faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ile bağışta bulunan hayırsever vatandaşlarımızı hedef almış olmasıdır. Eğitim, dünyanın her yerinde kutsal bir alandır ve eğitimi sekteye uğratan her faaliyet tepki çekmeye mahkumdur.
Son dalganın yarattığı en büyük rahatsızlık, hayatını yalnızca başka insanların iyiliğine vakfetmiş Prof. Türkan Saylan gibi gerçek bir kahramana yapılanlardır. Kanser tedavisi görmekte olduğu bir dönemde ona reva görülen bu muamele, vicdan sahibi herkesin kalbinde bir telin kopmasına neden olmuştur. Diğerkâmlığın hoyratlıkla “ödüllendirilmesi” daha ne kadar bu ülkenin yazgısı olacak?
Ve 12’nci dalga, Milliyet’in de kapısından içeri girmiş, gazetemizin “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasının koordinatörü olan icra kurulu üyesi arkadaşımız Tijen Mergen’in gözaltına alınmasına kadar uzanmıştır. Savcılık makamının Ergenekon’u soruştururken, yoksul kız çocuklarının okula gidebilmesini hedefleyen bu kampanyayı ve ÇYDD ile ilişkisini de büyüteç altına yatırdığını anlıyoruz.
* * *
Bir hukuk devletinde hiçbir şahsın, hiçbir kurum ya da makamın yargı karşısında bağışıklığa sahip olmak gibi bir ayrıcalığı yoktur. Yasa dışına çıkan herkes yargı karşısında hesabını vermelidir. Bu çerçevede hakkında inandırıcı suç iddiaları olan herkes soruşturulmalıdır. Ergenekon soruşturmasında da iddiaların sonuna kadar gidilmelidir. Bütün mesele, soruşturmanın hukuka uygun bir şekilde yapılması noktasında beliriyor.
Bu haliyle baktığımızda Ergenekon’un bundan önceki bazı operasyonlarında sıkça karşımıza çıkan bir tutumun son dalgada daha da belirginleştiğini görüyoruz.
AKP hükümeti, AB’ye tam üyelik hedefi çerçevesinde siyasi reformlara girişirken, 2005 yılında Ceza Muhakemesi Kanunu’nu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı ile uyumlu hale getirmiştir.
Avrupa ölçülerini yansıtan bir yasamız var; ancak iş uygulamaya geldiğinde gerek polis, gerek savcılarımızın  geçmiş dönemin alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemediklerini görüyoruz. Bu alanda ciddi bir zihinsel dönüşüme ihtiyaç bulunduğu aşikâr.
* * *
Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa hukukunda, çok zorunlu olmadıkça kişilerin özgürlüğünün sınırlandırılmaması esastır. Uygulanan tedbirle suç isnadı arasında bir orantı olması zorunludur. Bir vatandaşın gözaltına alınması suç işleyebileceğine ilişkin “makul şüphelerin” varlığına bağlıdır. Keza bir konutun aranmasında da benzer ölçütler geçerlidir.
Tijen Mergen’in lise yıllarına ait anı defterinin de Ergenekon kapsamında müsadere edilmiş olmasının Avrupa hukuku ile bağdaşan bir yanı olmadığını kuşkusuz orta okul öğrencileri bile teslim edecektir. Mergen’in hayatından yaklaşık üç günün koparılıp alınmasının Türk yasalarına ve Avrupa hukukuna ne kadar uygun olup olmadığına gerektiğinde karar verecek nihai makam, Strasbourg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’dir.
Gelinen nokta, Ergenekon soruşturmasının inandırıcılığını da -ne yazık ki- tehlikeye sokuyor. Bundan en çok hoşnut olanlar  Ergenekon organizasyonunun gerçek failleri olmalıdır.
Baba Beni Okula Gönder’e gelince...
Önümüzdeki hafta beşinci yaşına girecek olan kampanyamız aynı kararlılıkla yoluna devam edecektir.