Begüm Yaraş

Begüm Yaraş

begum.yaras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ceza vermek yerine  daha çok iletişim



Bu hafta, Türkiye’de önemli konulara imzasını atmış bir eğitmenle röportaj yaptım. Mesut Sarı ve köpeği Maya ile sizleri başbaşa bırakıyorum.

* Eğitmen olmaya nasıl karar verdiniz?
M.S.: Çok planlı bir şey değildi. Aslında bilgisayar teknikeriyim. 2007 yılında, ilk köpeğim Maya’yı sahiplendim. O zaman 1.5 yaşındaydı ve bazı problemleri vardı. Köpeğimi eğitmek için gereğinden fazla zaman ayırmam gerekiyordu. Ben de teknikerlikten uzaklaştım. Sonra bu işte daha başarılı olacağıma karar verdim. Üstelik eğlenceliydi.

* Başarılarınızdan bahsedelim.
M.S.: Dünya Şampiyonası’nda köpeğimle ilk 10’a girersem, kendimi başarılı sayacağım. Bu arada 2008 yılında ekip arkadaşım Yaman Ersel Yıldırım ile birlikte yurtdışında arama kurtarma köpeği sınavını iyi puanlarla geçmek, bizim için başarıydı. İlk defa Türkiye’den birileri bunu ekip olarak başardı çünkü. 2010’da, FCI Dünya Şampiyonası 2009 yılı ikincisi Marko Koskensalo’yu Türkiye’ye davet ettim. Bu seviyede bir eğitmen ülkemize ilk defa geldi. Geçtiğimiz Mart ayında 2001 Agility Dünya Şampiyonu’nu çağırdık. 40 kadar köpek sahibinin, köpekleriyle birlikte bir şeyler paylaştığını görmek, bizim için çok heyecanlıydı.
Onunla bol bol oynayın

* Eğitimde ceza ne olmalıdır?
M.S.: Aslında en iyisi, baştan doğruyu öğretebilmek. İlla ki ceza gerekiyorsa, bunun farklı yolları var. Çünkü köpeklerin karakterleri, farklı zorluk seviyelerinde. Bazıları çok duygusal ve yumuşak karakterli. Bazıları oldukça zor kontrol edilebilir cinsten. Ceza vermek yerine, hata yapmalarını engelliyorum ben. Bu kafesle de olabilir, tasmanın ucunda sakinleşmesini bekleyerek de... Köpek sahiplerinin sorunları ortak zaten. Bizimki çok şımarık, yerinde durmuyor, yerden yemek yiyor, üzerimize atlıyor, çağırıyoruz gelmiyor, başka köpekler varken bizi dinlemiyor, diye dertleniyorlar. Tüm bunların çözümü basit. Daha çok iletişim. Köpeğinizin gözü sizdeyse, işin yüzde 60’ını başardınız demektir. Onu da bol bol oyun ve motivasyonla çözmek, oldukça kolay. Başlarda mutlaka zorlanıyoruz ama her köpeğin dikkatini çeken bir şey mutlaka var. Köpek, sahibiyle oynadığında mutlu oluyor.
Not: Röportajımız haftaya devam edecek.

Yanlışı öğretmek diye bir şey yok
“Yanlışı öğretmek diye bir şey yok bence. Yönlendirilebilen şeyler var. Örneğin, evde herkesin üzerine atlayan, evin içinde sağa sola koşturan bir Rottweiler’ı kafese alıştırdık. Evde uslu durmazsan kafeste kalırsın, evde gezemezsin, dedik. Enerjisini daha çok, oyunla harcadık. Neticede her şımardığında kafeste kaldı. Çünkü ev ,oyun alanı değil. Oyun alanı, parktır. Evde sakin davranmak zorunda. Sonuç olarak, artık kahve içerken yanımızda yatabilen bir Rottweiler oldu.