Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Artık Bali’de benim de bir şifacı aşkım var


Ketut şakır şakır İngilizce konuşuyor. Hatta eşanlamlı kelimeleri kullanmaya da bayılıyor. Hani birini anlamazsan öbürünü
anla diye.



Bali’de olup da ‘Eat Pray Love’daki şifacı Ketut Liyer’in ve yazar Elizabeth Gilbert’in ev aldığı 4’üncü kuşak şifacı Wayan’la tanışmamak olmazdı. Ketut’un evinden bildiriyorum



Bali’de bir adama aşık oldum. Evindeyim. Bu bahçede hiç sıkılmadan yaşayabilirim. Bir yanda ağaçlar, kuşlar, köpekler, bir yanda ailenin özel tapınağı... Ayakkabılarımı çıkarmış, bağdaş kurmuş onun huzuruna çıkmayı bekliyorum. Tam bir saat başkalarıyla konuşmasını dinliyorum. Herkese benzer şeyler söylüyor, saçma ama yine de etkileyici. Heyecanlıyım.
96 yaşında, tek dişi kalmış bir adam, ama ağzı inanılmaz güzel laf yapıyor. Star Wars’daki Yoda’ya benziyor, Elizabeth Gilbert da öyle düşünüyor. ‘Eat Pray Love’ı okuyanlar kimden bahsettiğimi hemen anladı. (Kitabı okumadıysanız sizi önce aşağıdaki kutuya alalım.) Gilbert’ı söyledikleriyle etkileyen ve Bali’ye geri gelip burada dört ay geçirmesini sağlayan yaşlı şifacı Ketut Liyer’in karşısındayım.
‘Eat Pray Love’ı Bali’de okumanın faydası kitaptaki karakterlerle tanışma fırsatımın olması. Aslında Ubud’a ilk gittiğimde onları bulabilir miyim diye düşünüyordum. Tam sokaklarda dolaşırken telefonum çaldı. Çok beğendiğim, önemli bir yönetmen beni İstanbul’dan arıyor. Geçen haftaki ‘Uzakdoğulular’ın bayıldığı Türk: Can Nergis’ yazım için. Can’ı çok beğendiğini, yeni projesinde onunla çalışmak istediğini söylüyor. Bana başrol teklif edilmiş kadar heyecanlanıyorum. Ubud’u dolaşmak o sırada umrumda olmuyor. Can’ı arıyorum. Yönetmenin adı şimdilik bende kalsın. Proje gerçekleştiği zaman size uzun uzun anlatacağım.

Haberin Devamı

96 yaşındaki en flörtöz adam
Ertesi gün arabayla 1.5 saatte tekrar Ubud’a geliyorum ve Ketut Liyer’in evini sora sora buluyorum. Japon kızlardan sonra sıra nihayet bana geliyor.
9’uncu kuşak şifacı. Aslında ressam ama kolu yandığında kendi iyileştirince yeteneğini anlıyor ve herkese yardım etmeye karar veriyor. Ayrıca turistlerden para kazanmak için fal da bakıyor. Yüzümü ve elimi okuyacak. Önce saçımı toplatıyor, kulaklarımı da görmek için. “Mutlusun, gözlerin gülüyor” diye başlıyor. Kaşlarımı kaldırınca alnımın ortasındaki çizgiye bakıp “Çok zekisin’ diyor. Gülüyorum. Sonra devam ediyor, “Dudakların da şeker gibi tatlı”, sonra başlıyor “şöyle güzelsin böyle güzelsin...” O aslında herkese bunları söylüyor, size özel bir şey söylemediğini bilseniz de yine de böyle sözler duymak hoşunuza gidiyor. “Çok başarılı olacaksın, çok zengin olacaksın” diyor. “Genç olsam seninle evlenirim” diyor. “Bali’ye yerleş, bak burda seni rahat bırakmazlar, kaç aşk çıkar karşına” diye devam ediyor. Tam da Elizabeth Gilbert’a söylediği şeyler. Elizabeth, Ketut’u dinlemiş, hayatının aşkını bulmuş, hayatının kitabını yazmış, bir servet yapmış. Eee, daha ne?

Haberin Devamı

Mutlu seks hayatı için ipuçları
Sonra elimdeki çizgilere bakıp ‘100 yaşına kadar yaşayacaksın’ diyor. Konuyu değiştiriyor. Seks hakkında konuşuyor, mutlu bir seks hayatı için ipuçları veriyor. “Gece uykunu bölüp sevişmek lazım” diyor, “Yorgun hissedersen de vitamin al”... Sırada dizler var. “Romatizma yok” diyor,
Daldan dala atlıyor. Faldan anlamıyor. Zaten daha iki hafta önce hastaneye kaldırılmış, ölümden dönmüş. Aslında hiçbir şey söylemiyor. Ama nedense onun karşısında kendinizi garip bir şekilde mutlu ve gaza gelmiş hissediyorsunuz. Tabii ‘Eat Pray Love’ın da etkisiyle. Sonuçta ‘Her şey gurularda değil, kendi içimizde’ gibi bir klişeyle günü özetleyebilirim.

Haberin Devamı

Roberts’a da aynı şeyleri söylemiş
Şimdi gelelim işin magazin kısmına. Filmin bazı sahneleri Ketut’un evinde çekilmiş. Julia Roberts sık sık Ketut’u ziyaret etmiş. “Julia Roberts nasıldı, ona da fal baktın mı?” diye soruyorum. Julia Roberts ona hiçbir şey ifade etmiyor. “Herkes benim için aynı” gibi yuvarlak şeyler söylüyor. Eminim Julia Roberts’a da falında “Çok güzelsin, çok başarılı, çok zengin olacaksın, burda olsan sana kesin kısmet çıkar” türünden bir şeyler söylemiştir.
Yine de hayal kırıklığına uğramıyorum. Ketut’un palavracı hali bana huzur veriyor. Bu Uzakdoğu’nun etkisi böyle bir şey işte. İnsanların güleryüzü, mutluluğu ve huzuru bulaşıcı. Sonunda 250 bin rupiahmı alıyor Ketut, yani 45 TL civarı. Hiç pişman olmadan parayı veriyorum. “Seninle tanıştığıma çok memnun oldum” diyor, arkasından da meşhur veda cümlesi “See you later, alligator” diyor, ben de tam bir ‘Eat Pray Love’ fan’ı gibi kendimi “In a while, crocodile” derken buluyorum. Gülüyoruz.


‘Eat Pray Love’ nedir?
Kitabı okumamış olanlara hemen bir özet geçelim. Elizabeth Gilbert, 30’lu yaşlarında New Yorklu bir kadın yazar. Kötü bir boşanma üzerine bir de kötü biten bir aşk yaşar. Ağır bir depresyon geçirir. Sonunda arayışına en iyi gelecek şeyin seyahat olduğuna karar verir. İtalya’da, Hindistan’da ve Endonezya’da Bali’de dörder ay geçirir. Peki neden Bali’ye gider? Daha önce bir dergi makalesi için gittiği Bali’de şifacı Ketut Liyer’le tanışmıştır. Ketut Liyer ona Bali’ye geri gelip burada 4 ay geçireceğini, bütün parasını kaybedeceğini ama hemen akabinde daha çok kazanacağını söyler. Elizabeth boşanırken bütün parasını kocasına vermek zorunda kalır. Bali’de Wayan adlı yine şifacı olan genç bir kadınla çok yakın arkadaş olur. Wayan için Amerikalı arkadaşlarından para toplar ve sonunda ona bir ev alır. Bir yıllık seyahati ‘Eat Pray Love’ diye kitap haline getirir. Kitap, New York Times en çok satanlar listesinde tam 182 hafta kalır. 40 dile çevrilir. Şimdi de Brad Pitt’in yapımcısı olduğu, başrollerinde Julia Roberts ve Javier Bardem’in oynadığı filmiyle gündemde. Türkiye’de 1 Ekim’de vizyona giriyor.