Çağlayan Bilgen

Çağlayan Bilgen

caglayan.bilgen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DOĞRU bildiklerimiz değişti. Bu süreç içerisinde, öyle gariplikler, öyle aymazlıklar yaşandı ki, ne biz şehit aileleri, ne de ülkenin birlik, bütünlüğünü önemseyen vatandaşlarımız tarafından anlaşılabilmiş değil. Ancak kesin olan şu ki; bu projenin uygulama talimatlarının sınır ötesi güçlerden geldiği gün gibi aşikardır. Sözde barış güvercinlerinin karşılanış ve geliş biçimi halkımıza kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Zafer kazanmış bir asker edasıyla karşılanması niyeti ve beklentileri açıkca ortaya koymaktadır. Gelenler pişman bile değil.”
Bu sözler, İzmir’deki Şehit Aileleri İnsan Hakları ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Nurettin Yeşilbağ’a ait.
Dağdan inen PKK’lıların karşılanma biçimi, şehit yakınlarını çok rencide etti, canını yaktı...
Yakınları, eşleri ve çocukları ile adeta ikinci kez öldü...
Dernek Başkanı Yeşilbağ, “Bu bizim canımızı acıtıyor, yakıyor. Etnik bölünmeye gidiyoruz. Onların bir tek madalyası eksik. Bari madalya da versinler” diyerek tepkisini dile getiriyordu...
Nitekim...
Oğlu Erhan Çakıcı’yı, 1993 yılında Mardin’de vatani görevini yaparken şehit veren Ali Çakıcı, “Gururla taşıdığım bir madalya verdiler. Ancak bu gelişmelerin ardından, madalyayı iade etmek istiyorum” diyordu.
Denizli Harp Malülü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Başkanı Mehmet Emin Öztürk de benzer sitemde bulunuyor ve ‘PKK’lıların hacdan döner gibi’ karşılanmasına isyan ediyor ve ekliyor:
“Güzel günler olacak, analar ağlamayacak diyenlere sesleniyoruz. Bu yapılanlar mı güzel? Şehit ailelerini insan yerine koymayanlar, şehit evlatlarını unutanlar bir gün mutlaka pişman olacak. Çünkü, şehitlerin kemikleri sızladı.”
Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Başkanı Haydar Filiz ise son gelişmelerin gazileri, şehit ailelerini adeta pimi çekilmiş bir bomba gibi yaptığını söylüyordu.
Kayseri’de madalyalarını geri vermek isteyen şehit yakınları valiliğe bile alınmıyordu.
Bu gidişle, ikinci Cumhuriyetçilerin ve liboşların önerisiyle PKK’lılara madalya, TOKİ’den ev verilirse hiç şaşırmayın.
‘Pandoranın kutusu’ gibi içinde ne olduğu belirsiz ‘Demokratik açılım’, ülkeye barış demokrasi yerine ne yazıkki, kaosu getirecek gibi görünüyor.
Neyse...
Bütün bu gelişmelere karşın üç gün sonra Cumhuriyetimizin yıldönümünü kutlayacağız.
Yedi düvele karşı koyan Türk Ulusu, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza değin yaşayacağını 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda bir kez daha tüm dünyaya haykıracak.
Ve dosta düşmana gösterecek.


Şehit mektubu...
BEN, Hakkari Şemdinli’de sınır karakolunda görevli onbaşı Mehmet...
Devriyeden dönüyorduk.
Pusuya düştük.
Yanımdaki Mustafa yaralandı...
Tam kucağıma almıştım ki; kafatasım kaleşnikof kurşunlarıyla paramparça oldu..
Kanım toprağa yayıldı...
Peki benim suçum ne?
Milletim ve vatanım için askerlik yapmak mı?
Beni vuranlar, vurduranlar adeta bir kahraman gibi sınır boylarında şölenle karşılanıyor.
Muzaffer bir komutan edasıyla zafer işareti yapıyor...
Herkes onların kültürel haklarının peşinde...
Peki, benim yaşama hakkım ne olacak? Hani ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’di?
Beni kurşunlar değil, yaşanan bu son gelişmeler öldürdü.
Ama...
Bu vatanı bölmeye kimsenin gücü yetmeyecek.
Çünkü...
Geride benim gibi milyonlarca Mehmetler, Mustafalar, Aliler, Hasanlar ve Hüseyinler var...
Kahrolsun vatan hainleri ve işbirlikçileri...


CHP’lileri şoke eden işadamı
CHP’li 11 milletvekili, işadamlarının intihar ettiği, fabrikaların kapısına kilit vurduğu ‘tekstil kenti’ Denizli’de hafta içinde inceleme yaptı.
CHP’liler, kapısına kilit vurulan Denizli Basma ve Boya Fabrikası’nın sahibi Esat Sivri ile de görüştü.
Heyeti, işadamına nasıl battığını sordu.
Sivri’nin “Ben namusumdan battım. Alnım açık, utanmıyorum. Çünkü, çalmadım, çırpmadım. Her şeyime haciz geldi. Bana değil, memlekete yazık oluyor” şeklindeki sözleri CHP’lileri şoke etti.
Heyete başkanlık yapan Tekirdağ Milletvekili ve İnceleme Komisyonu Başkanı Faik Öztrak, hazırlayacakları raporu önce CHP Merkez Yürütme Kurulu’na daha sonra da TBMM gündemine getireceklerini söylüyor.
Peki...
Sonuç değişecek mi?
Bence, hayır...
Çünkü birilerinin bir kulağından girecek, diğerinden çıkaca

ANAVATAN’lıların endişesi
ANAVATAN Partisi ile Demokrat Parti ile 31 Ekim’de birleşecek.
Birleşme sonrasında DP’nin Genel İdare Kurulu’nda (GİK), il ve ilçe örgütlerinde her iki parti de yarı yarıya temsil edilecek.
Ancak...
Birleşme, kimi çevrelerce ANAVATAN’ın, DP’ye katılımı, yani iltihakı olarak nitelendiriliyor.
Bu yaklaşıma tepki gösteren ANAVATAN’lılar, “Altı ay sonra yeni bir kongre yapılacak. Bu durumda partinin yönetiminde olan her zaman avantajlıdır. Biz başta İzmir olmak üzere 16 büyükşehirde DP il başkanlıklarına tarafsız bir ismin kayyum gibi atanmasından yanayız. Aksi takdirde DP’ye iltihak eden parti olma izleniminden kurtulamayız” diyor.
2007 genel seçimleri öncesinde suya düşen birleşmenin bu kez sağlıklı olabilmesi için her iki taraf da ‘ince eleyip sık dokuyor’.
Haksız da değiller hani...