Çağlayan Bilgen

Çağlayan Bilgen

caglayan.bilgen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HEMEN her seçim öncesinde Seçim Sistemi ve Siyasi Partiler Yasası’nın değiştirilmesi gündeme gelir.
Liderler ve kimi milletvekili adayları, her fırsatta “Bu antidemokratik seçim sistemi ile Siyasi Partiler Yasası mutlaka değişecek” diye söz verir.
Bugün; siyasi partilere üye olma biçimi çok sağlıksız olduğu için sahte üyeler, naylon delegeler kamuoyunun gündeminden hiç düşmüyor.
Kimi partilerin seçim bölgelerinde kayıtlı üye sayısının bile altında oy aldığına az mı tanık olduk?
* * *
30 ilçesi olan İzmir, 2 seçim bölgesine ayrılmış durumda.
Örneğin; 1’inci Bölge’den milletvekili seçilen bir kişi, her hafta sonu bir mahalleyi ziyaret etmek istese, en az üç yılını Konak İlçesi’nde geçirmek zorunda kalır.
Daha gezilecek, görülecek, tanınacak 13 ilçe ve bu ilçelere bağlı beldeler, köyler ve mahalleler var.
Bu nedenle bir milletvekili beş yılda seçim çevresinin ancak üçte birini gezip, tanıyabiliyor.
Oysa...
Dar bölge seçim sistemi uygulanırsa; vekil, seçildiği bölgeye daha çok hakim olur.
Hemen hemen tüm seçmene ulaşır.
Seçmen de kendi bölgesinin adayını daha yakından tanır.
Seçmen adayları tanıma fırsatı bulduğu için oyunu da daha bilinçli kullanır.
Bu sistemin önemli bir faydası da şudur; milletvekilinin liderin değil, seçildiği bölgenin vekili olmasını sağlar.
Milletvekili eğer başarısız olursa, seçim bölgesine hiç uğramamışsa, genel başkanı aday gösterse dahi seçilemeyeceğini anlar.
Dar bölge sisteminde, bileğinin hakkıyla seçilen bir milletvekili, gücünü halktan aldığı için öncelikle kendisini seçenlere karşı sorumlu olur.
Sorarım size...
Eğer 12 Haziran’da “Dar bölge seçim sistemi” uygulansaydı, bugün İzmir’de listelere giren
* * *
Neyse...
12 Haziran’dan sonra yine bir parlamento ve hükümet oluşacak.
İzmir’i temsil eden 26 milletvekilimiz olacak.
İzmirliler olarak adaylar yanımıza geldiği zaman şu soruyu sormalıyız; “Siz bizim mi, yoksa liderin mi vekili olacaksınız?”
Eğer, “Sizin milletvekiliniz olacağım” derse, o zaman “Şu adaletsiz seçim sistemi ile Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirmek ve dokunulmazlıkların kaldırılması için söz veriyor musunuz?” diyerek ikinci soruyu soralım, hatta imzalı taahhütname alalım.
Gerçi CHP ve MHP dokunulmazlık konusunda oldukça hassaslar...
Aynı şekilde diğer partilerin de dokunulmazlık konusuna ciddi olarak yaklaşmalarını umut ediyoruz.
Seçim sürecinde sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, vekil adaylarına seçim sistemi ile Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirilmesi ve dokunulmazlıkların kaldırılması için baskı yapıp, söz almalı.
Almalı ki; siyasete kalite gelmeli...

Kim kaç vekil çıkaracak?

SOSYAL Psikolog Ertan Ünver, ilk kez seçime kısa süre kalmasına karşın seçmenin eğilimini değiştirdiğini söyledi.
Ünver, “Sosyal psikolojide buna doygunluk hissi deniliyor. Artık vatandaş Tayyip Erdoğan’a karşı bir doyguluk hissi duyuyor. Ekranlarda ve gazetelerde hep aynı şeyleri anlatıyor.
Örneğin; İstanbul’da iki ayrı kent yapma ve kanalistanbul projesi, AKP’yi iki milletvekilinden etti.
Aynı şekilde kaset üzerinde siyaset yapılması, YGS skandalının sonuçlanmayışı, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik baskın, AKP’ye oy kaybettirdi. AKP’in çıkaracağı milletvekili sayısı 9 adet düştü.Yani 318’e geriledi. Bu vekillerin beşini CHP, ikisini MHP ve bağımsızlar aldı. CHP, 144 vekile ulaştı. Böyle giderse AKP’in çıkaracağı vekil sayısı 310’un altına düşer.
CHP de 150 milletvekilini geçer” dedi.
27 gün sonra Ünver’in bu söylediklerinin ne kadarı doğru çıkacağını göreceğiz

Çöken siyanürlü havuz ve Bergama’daki atık barajı

KÜTAHYA’DAKİ gümüş madeninin atık havuzlarından siyanürlü su ve zehirli atıkların sızması; İzmir’de Bergama ve Efemçukuru olmak üzere yurdun çeşitli yerlerinde siyanürlü liç yöntemiyle altın çıkarmak isteyenlere karşı çıkanların haklılığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Yani...
Olası bir çevre felaketi için kamuoyunu uyaran, bunun için eylemler yapan Bergamalı köylüler ve çevreciler bir kez daha haklı çıktı.
Yapılan uyarılar göz ardı edilerek, Kütahya, Bergama, Uşak, Gümüşhane’de de siyanürlü madenlerin işletmeye alınması...
İleride Kaz Dağları, Kozak Yaylası ve Efemçukuru’nda ‘siyanürlü altın madenleri’nin de çevre felaketine yol açmayacağını kim söyleyebilir?
Siyanür liç yöntemiyle altın madeni çıkarmanın yaratacağı felaketi görmek için kahin olmak gerekmiyor.
Kütahya’da yaşananlar ortada.
Ne kadar önlem alınırsa alınsın, ‘zehirli atık barajları’ bir gün patlıyor.
Nitekim Romanya’da, Guyana’da Papua Yeni Gine’de bu tür siyanürlü çevre felaketlerinin yaşandığını duymayan kalmadı.
Kütahya’da yaşananları görünce, Bergama’nın da tehdit altında olmadığını söyleyebilir misiniz?
Üç beş kuruş için binlerce insanın hayatı riske sokulmamalı.