Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Hayatımız pamuk ipliğine bağlı.
       Prof. Dr. Cengiz Kuday diyor ki:
       "Ebru Gündeş'in başına gelen her an hepimizin başına gelebilir. Çocuk, büyük, genç, yaşlı fark etmez."
       Yalnız büyüklerin bir farkı var. Sigara, içki, stres onlar için tehlikeyi biraz daha yakına getirebiliyor. Kalıtımın rolünden de söz edenler var ama henüz ispatlanmamış.
       Nedir Ebru Gündeş'te olan?
       Beyinde damarların baloncuk yapması. Buna "anevrizma" deniyor. Su sızdıran boru gibi bu genişleyen, baloncuk yapan damarlardan kan sızıyor.
       Doktorlar bunu, pimi çekilmiş el bombasına benzetiyor.
       Patlamaya hazır. Bu patlama 3 saniye sonra da olabilir, 5 saniye sonra da, ama mutlaka olur.
       Yani anevrizma kafamızdaki bomba demek.
       Bunun önceden saptanması mümkün değil mi?
       Mümkün:
       Özellikle, baş ağrısı çekenlerin doktora başvurmaları gerekiyor.
       Ben anevrizmanın ne kadar tehlikeli olduğunu 16 yıl önce 53 yaşındaki kayınvalidemin ölümüyle öğrendim.
       Çapa'da, Dr. Ali Canpolat'ın ameliyatı onu kurtarmaya yetmedi...
       * * *
       BEYİN cerrahisinde Türk doktorlar dünya çapında bir gelişme gösterdi.
       Bunun öncülüğünü dünyaca meşhur doktorumuz Prof. Dr. Gazi Yaşargil yapıyor. Onun kitabına, "beyin cerrahisinin kutsal kitabı" deniyor.
       Gazi Yaşargil'e yüz yılın doktoru unvanı boşuna verilmiş değil.
       Prof. Dr. Cengiz Kuday'ı da Türkiye'de tanımayan yok.
       Beyin cerrahisi deyince ilk akla gelen isimlerden biri o.
       Arkadaşımız Fikret Bila'nın geçirdiği kazadan sonra, başarılı ameliyatlarla onu bize yeniden kazandıran da Prof. Dr. Cengiz Kuday oldu.
       Türkiye'de yetişen doktorların, imkan verilirse Batı'daki meslektaşlarıyla yarışabilecekleri, hatta başarılarıyla onları geçebilecekleri her önemli olayda görülüyor.
       * * *
       TÜRK tıbbından söz ederken, iğneyi kendimize de batıralım.
       Ebru Gündeş'in stüdyodaki fenalaşma anını hatırlayın.
       Onu kucaklayıp bir an önce hastaneye götürme çabasında olanlarla, onun yolunu kesercesine, hastaneye ulaşmasını geciktirircesine engel çıkaran kameraları gördünüz...
       Çığlık çığlığa kameralara yalvaranlar; "Ne olur yolu açın" diye bağırıyordu.
       Bu tip olaylarda hayatta kalmak saniyelere bağlı. Ebru'nun da kaybedecek saniyesi yoktu. Ama kameralar görüntü almak istiyordu...
       Görev aşkı ile bir hayatın kurtarılması çabaları çatışıyorsa hangisinden yana olacaksınız?
       Bir hayat her şeye bedeldir.
       Ebru Gündeş'e sağlık, sıhhat diliyorum.


Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr