Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       BAZI firmalar üretimlerini düşürdü.
       Bazıları işçiye ücretli izin veriyor.
       Piyasalar durgun.
       Her alanda alışveriş rölantide, hatta stop.
       Bazıları 1999'da Türkiye'de büyük bir kriz bekliyor.
       Bazıları ise "zaten krizin içindeyiz" diyor.
       Enflasyon hedefi yüzde 50 idi, 58 oldu. Ekim, kasım, aralıkta aylık enflasyonun yüzde 4'ün üzerinde olacağı hesaplanıyor.
       Geçen gün Maliye Bakanı enflasyon rakamlarını tutturamadık diye itirafta bulunuyordu.
       Dargelirlinin alım gücü her geçen gün daha da zayıflıyor.
       İşçi, memur, emekli zorda.
       Ekmek 40 bin lira denildi. Oysa şimdi ikisi bir arada diye kaç gram olduğu belli olmayan ekmek 80 bin lira...
       Ocaktan ekime taşkömürünün fiyatında artış yüzde 120. İETT'de yüzde 117. Doğalgazda yüzde 59, sigarada yüzde 50, elektrik fiyatında yüzde 45 olmuş.
       Pastırmanın kilosu örneğin Levent'te 6 milyon 800 bin lira (Meşhur bir marketler zincirinde de üç aşağı beş yukarı böyle).
       Sucuk 4 milyon 400 bin lira.
       Salam 3 milyon 900 bin lira.
       Sosis 3 milyon 50 bin lira.
       Zeytinin kilosu 1 milyon 800 bin lira.
       Kaşar peyniri 3 milyon 250 bin lira.
       Beyaz peynir 2 milyon 750 bin lira.
       Peki, dargelirli bunları yemesin. Ne yesin? Et yesin.
       Ama bonfilenin kilosu 3 milyon 750 bin lira.
       Pirzolanın kilosu 2 milyon 800 bin lira.
       Onları da yemesin kıyma yesin. Ama onun da kilosu 2 milyon 800 bin lira.
       * * *
       TÜRKİYE'de politikacılarımız maalesef kolay şeylerle uğraşmayı marifet sayıyor.
       Yani işleri dedikodu, kavga...
       Hesap kitap hak getire.
       Plan, proje, somut öneriler, önlemler olmasa da olur!..
       Türkiye'de yerleşmiş kötü bir siyasi gelenek var.
       Buna belki de biz vatandaşlar, seçmenler neden oluyoruz.
       İçi boş ideolojik kavramlara dayanarak politika yapmak marifet sayılıyor.
       Çağdaşlıkta öyle, dincilikte öyle, milliyetçilikte öyle, solculukta, sağcılıkta öyle, liberallikte öyle.
       Oysa gereken soyut sloganlar değil, bunlara dayanan projeler olmalı.
       O soyut kavramlara dayananların, onları sloganlaştıranların esas yapmaları gereken mesela eğitim, mesela sağlık, mesela çalışma, mesela sosyal güvenlik projelerinin ne olduğu olmalı.
       Ama bu zor iş ve bunu onlardan isteyen de yok. Öyleyse kavram kargaşası ve kavgası devam edebilir...
       * * *
       SORUNLARIN çözümü ancak somut projelerle mümkünken bunun olmaması Türkiye'yi kaosa sürüklüyor.
       Her şeye ve politikacılara rağmen vatandaşın sağduyusu bu kaos içinde bile toplumsal barışın sürmesini sağlıyor.
       Politikacılarımızın çoğunun yukarıdaki fiyatlardan haberleri olduğunu sanmıyorum.
       Eğer öyle olsa altlarındaki zeminin kaydığını hisseder, ona göre tedbirler alırlardı.
       Slogan politikacılığını bırakır, somut projeler üreten politikacılığı yeğlerlerdi.
       Çoğunluğun karnı aç; içi boş sloganlarla karın doyurmaksa güç...





Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr