Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       İÇ kargaşa alışılmışı aştı.
       Dış baskı son yılların en yoğunu.
       Ve seçim kapıda.
       Üstelik sıkıntıları defedecek güçte bir yönetimden de yoksunuz.
       İç kapayıcı cümleleri sıralayıp duruyoruz.
       Ama realist olalım; Türkiye'nin hali toz pembe mi? Değil. Toz duman...
       * * *
       KUZEY Iraklı iki Kürt lider ABD'ye doğru yola çıkınca Türkiye'nin başına gelecekler de belli olmuştu.
       Ankara süreci terk edildi, Washington süreci başlatıldı.
       ABD, Ankara'nın görüşüne katılsaydı, Barzani ve Talabani'yi Washington'a çağırmazdı?
       Türkiye geç kaldı. Zamanında olayın yönünü, gelişme çizgisini sezemedi, ABD ile önceden temasa geçip etkileyemedi. Ama şimdi şikayetçi...
       Oysa, daha Washington'da iki Kürt lider el sıkıştığı, ilk açıklama yapıldığı gün anlaşılmıştı; Washington'da Türkmenler Kürtlerin insafına terkedilmiş, Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devletinin temeli atılmıştı.
       Olaylara hakim olamayan Türkiye'nin şimdi dünyadaki adeta tek müttefiki konumundaki ABD'yi karşısına alması ne derece olumlu sonuç verecek, göreceğiz.
       * * *
       İTALYA ile gelinen kritik nokta da sade vatandaşlar için sürpriz sayılabilir.
       Pek çok konuda Türkiye'ye yakınlık gösteren Roma'nın, Kürt parlamentosuna kapılarını açarak, birden bire tavır değiştirmesinde Ankara'nın hatası, en azından ihmali yok mu?
       Ankara teşebbüse geçmekte geç kaldı.
       Kürt parlamentosunun hazırlıkları sürerken etkin diplomatik temaslarla İtalya'yı ikna edemeyen Ankara, son birkaç gündeki çıkışıyla da toplantıyı önleyemedi ve prestij kaybetmiş oldu.
       Bu, İtalya ile iyi gittiği sanılan ilişkilerde dönüm noktası olacak.
       * * *
       GÜNDEMDE Almanya'nın yeni hükümetiyle münasebetler var.
       Sosyal demokratların iktidara gelmesi Türkiye'de iyimser bir hava yarattı. Ama gereğinden fazla iyimser olmak uğranılacak muhtemel hayal kırıklıklarının da etkisini büyütebilir.
       Türkiye ilk planda yeni Alman hükümetinin iki konuda kendisine yardımcı olacağını umuyor.
       Önce, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı Kohl'ün takındığı hasmane tavrın terkedilmesi.
       İkincisi; Almanya'daki Türklere çifte vatandaşlık hakkının tanınması. Doğumla Alman vatandaşlığı kazanma konusunun sonuçlandırılması.
       Yeni Alman Başbakan adayı Schröder ilk açıklamasında; "Bu konuların ele alınacağını, ama özellikle AB'ye girmenin bazı şartları olduğunu, Türkiye'nin bunları bir an önce yerine getirmesi gerektiğini" söyleyerek, adeta topu Ankara'ya atmış oldu.
       Bu nedenle, Almanya'nın yeni sosyal demokrat iktidarıyla ilişkiler konusunda iyimser olunabilir, ama problemlerin bir anda biteceğini ummak yanlış olur.
       * * *
       BİR gerçek var:
       Ankara'nın başına her gün yeni sorunlar çıkartılıyor.
       Türkiye'nin güçlenmesine engel olunmak isteniyor.
       Büyüyen sorunların üstesinden gelmekse, sorunların üstüne gidebilecek iktidarlarla mümkün olabilir.
       Bugün Ankara, çetelere laf yetiştirmekten etrafı göremez halde, bakan düşürülmekte, hükümetlerin çekilmesi istenmekte.
       Üstelik seçim de kapıya dayandı.
       Ve liderler arasında, partiler arasında asgari müştereklerde birleşme ve sorunlara karşı elbirliği ile karşı çıkma için gereken uzlaşma havası tümden ortadan kalkmış durumda.
       Uzlaşmazlık "Bizans'ın son günleri"ni hatırlatan cinsten.
       Bu havayı normale döndürmek için etkin bir teşebbüsün olmaması da ürkütücü.




Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr