Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye şimdiye kadar olmadık şekilde karışık. Bakın ne küresel ekonomik kriz, ne de bölgemizdeki sıcak savaş, ne de AB ile aramızın soğuması, ne işsizlik, ne kapımızı adeta çalmayı âdet haline getiren enerji eksikliği, ne ekseriyetin yoksulluğu bu ülke yöneticilerinin umurunda.
Onlar bir oyuncak buldular, onunla vakit geçiriyorlar.
Ergenekon.
Bu da AKP iktidarının iktidarsızlığını gösteriyor.
Zor işleri, sorunları çözmek yerine “laga luga”yla vakit geçirmek daha kolay değil mi?
* * *
Önce Ergenekon’u ikiye ayırmak lazım.
Elde silah, çete kuranlar varsa onlar kanunların öngördüğü cezalara çarptırılmalı. Bunlar, Susurluk’taki işlerine Ergenekon’da devam edebilirler, onlar saptanmalı...
Ama, Ergenekon cerahati ona da, buna da değdi diyerek herkese kanunsuzluk yakıştırılmamalı, yapıştırılmamalı.
O zaman yargıdan tarafsızlık bekleyenler hüsrana uğrayabilir.
Savcılık onun için herkesin yapabileceği kadar kolay bir iş değildir.
* * *
Ergenekon’un hatırlattığı bir nokta da, gözaltına alınmaların bir haklı sebebe dayanması ve kanunda yazılı şekillerin aynen uygulanmasıdır.
Davetiyeyle ifade vermeye çağırmak usuldense bu usule başvurulmalı. Bu usul dururken bir eski rektörü aşağılamak için rektörün başına bastıran eli kırmak o elin amirinin görevidir. Üstelik o rektör kısa bir süre sonra serbest bırakılacaksa.
Sonra, bu gözaltına alınanların, ne için gözaltına alındıklarını 7 ay bilmeden, yani iddianamesiz hapiste yatmaları insan vicdanına sığar mı?
Hukuk devletine yakışır mı?
* * *
Yoksa yapılanlar, AKP intikamcı tavırlar mı izliyor, sorusunu akla getirmez mi?
AKP’nin kapatılma davası sırasında yargıya söylemedik söz bırakmayan Başbakan Erdoğan, bugün, “Yargıya karışmayın” diyor.
Sonra bunu da unutup kendisini “savcı” ilan edebiliyor.
Onun bakanı M. Ali Şahin “YARSAV” başkanına yakışıksız benzetmelerle saldırıyor.
AKP’li Kuzu herkese dokunulmalı, diyor da, niye Meclis’te dokunulmazlıkların kaldırılmasına önayak olmuyor?
* * *
“Devlet ciddi olur ama gaddar olmaz” diyenler haklı.
Hepimiz hukuka saygı duymalı, duyanla duymayanı karıştırmamalıyız.
Unutmayalım ki Türkiye’de 38 ayrı terör örgütü var. Bunlar dururken bir de biz, birbirimizle uğraşmayalım.
Bunun sonu devleti yıkmaktır.

Haberin Devamı

TUNCAY GÜNEY NE?DİYOR?
Tuncay Güney’in Ergenekon iddianamesine temel teşkil eden 2001’deki sözlerinin görüntüleri dün TV’lerde yayımlandı.
Tuncay Güney bugün 36 yaşında, yani o gün 28 yaşındaydı. Bu yaşta bir gencin anlattığı ilişkileri kurabilmesi sizin tarafınızdan soru işaretleriyle karşılanmıyor mu?

Haberin Devamı

Dokunulmazlığı mı var?
Osman Baydemir’in, herhalde, bizim bilmediğimiz bir anayasal dokunulmazlığı var!
En sonunda, “....... yakında bu toprakların da adını kabullenecekler” diyor.
Güneydoğu’daki Kürt kökenli kardeşlerimizin büyük çoğunluğu Baydemir’in fikirdaşlarına oy vermiyor. Ama Ankara böyle vurdumduymaz davranırsa ileride ne olur bilinmez...


Kaplan’ın bodrumu
DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, bazı illerdeki tarihi eserlerin Kürtçe tanıtımını yapan broşürler hazırlanmasını istemiş. Bizim merakımız, sayın milletvekilinin tatilini geçirdiği Bodrum’un da Kürtçe broşürlerde yer alıp almayacağı...

Haberin Devamı

ELEKTRİK YOK
Aklımız var ya!..

“Doğalgazda kesinti elektriği vuracak”.
Bu bir gazete başlığı. Bu başlık hep tekrar edilecek.
Peki, doğalgazın elektriği vurmaması için ne yapmalı? Dışa, doğalgaza mümkün olduğu kadar az bağımlı olunmalı değil mi?
Peki, bu mümkün mü?
Mümkün. Örnek Fransa. Fransa elektriğinin yüzde 78’ini nükleer santrallarından elde ediyor...
Demek ki bizim yıllardır başa gelen yöneticilerimiz Fransız devlet adamlarından daha akıllı imiş...(!)
Bakın yüzdeleri unutmayalım:
ABD’de elektrik üretiminin yüzde 20’si, Almanya’da yüzde 28’i, Belçika’da yüzde 56’sı, Bulgaristan’da yüzde 38’i, Fransa’da yüzde 78’i, Litvanya’da yüzde 80’i, İsveç’te yüzde 50’si, İsviçre’de yüzde 40’ı, Macaristan’da yüzde 33’ü, Slovakya’da yüzde 57’si, Ukrayna’da yüzde 46’sı, Slovenya’da yüzde 46’sı nükleer santrallar yoluyla elde ediliyor.
Ya bizde? Hiç.
Ama bu “hiç” yakında, inşallah bitecek.
Santral yapımı ihalesi sonlandı ya...
Ha gayret, önümüzde 3-5 yıl kaldı...
Sonra, sonra kimseye muhtaç değiliz.

NÂZIM
Ve Yılmaz Güney

Büyük şair Nâzım Hikmet’e Türk vatandaşlığı iade edildi.
İadeyi duyanların bir kısmı hemen Nâzımcı oldu.
Oysa o Türk vatandaşlığından çıkartılalı 60 yıla yakın bir zaman geçmişti. Peki bu sonradan Nâzımcı olanların yıllarca aklı neredeydi? Yoksa artık ortam müsait mi?
Biz nedense olayları meydana geldikleri gündeki şartlar içinde görmeyi terk ettik. 50-60 yıl önceki olayları bugün olmuş gibi, bugünkü şartlar içinde münakaşa ediyoruz. Bu yanlış. Olaya olayın meydana geldiği günlerdeki şartları hatırlayıp da mütalaada bulunsak daha doğru olmaz mı?
Bunu, “Nâzım olayı” için değil, her olay için söylüyorum. Nâzım’a Türk vatandaşlığının iadesinden sonra Yılmaz Güney de gündeme geldi. Ona da Türk vatandaşlığı iade edilecekti. Eşi Fatoş Güney de görüş bildirdi, konuştu.
Ama sonra, Yılmaz Güney’e Türk vatandaşlığının yıllar önce iade edildiği anlaşıldı. Ve bundan sevgili eşi Fatoş Güney’in haberi yoktu. Bu haberi almama durumu da hayretle karşılandı.
Dönelim Nâzım’a. Başbakan’ın eşi de Başbakan da geçen gün kürsüde Nâzım’dan mısralar okudular. Bunun üstüne Nâzım Hikmet Kültür Merkezi (NHKM) Emine Hanım’ı eleştirdi ve AKP’nin Nâzım’dan rant sağlamaya çalıştığını ileri sürdü.
Gördünüz mü tartışmayı? Samimi iseniz, daha önce, yani 60 yıldır, aklınız neredeydi, demezler mi?.. derler, dediler...