Dünyadan Haberler

13 Şubat 2021

Amerika 1865 sonrası, iç savaş daha yeni bitmiş, savaşın yarattığı nefret, yoksulluk ve acılar ise bitmemiş. Güney tarafında, Teksas Piyade taburunda 4 yıl boyu savaşmış Yüzbaşı Jefferson Kyle Kidd (Tom Hanks) gazi olmuş, ailesinden kopmuş kasaba, kasaba dolaşarak günlük gazetelerden haberleri 10 kuruş karşılığı toplanan ahaliye okuyarak yaşamaktadır. Söyleşisine eklediği yorumlara ahali gülerek veya protesto ederek katılmaktadır. Yolda tek başına kalmış kız çocuğu Johanna’yla (Helena Zengel) karşılaşır. Korkmuş, ürkek kızı yanına alır.
Johanna, Leonberger soyadlı bir Alman göçmen öncü ailesinin çocuğudur. Ailesi Kiowa yerlileri tarafından katledildikten sonra yerliler tarafından “Cicada” olarak yeniden adlandırılmış. Kabiledeki 4 yılın sonunda bu kez yerli ailesi beyaz yağmacılar tarafından katledilmiştir. Yaşamında iki kez yetim kalmış, sapsarı saçlı 12 yaşında bir kız çocuğudur. Yalnız, kederli Kidd, Johanna’yı, hedef yolu San Antonio üzerindeki Castroville’de çiftçilik yapan Alman teyzesi ve amcasına götürme sorumluluğunu

Yazının Devamı

Tarihi bir kazı ve etrafındaki insanlar

6 Şubat 2021

Bazı filmler büyük olaylar, dramatik kırılma anlarıyla seyirciyi etkileyecek hikayeler anlatmazlar. Atmosferle, karakterlerin iç dünyalarını yansıtan, yönetmen ve oyuncu dokunuşlarıyla etkileyici olurlar. “The Dig” işte böyle bir film. Orijinal adının işaret ettiği gibi bir kazı çevresinde yaşananlara tanıklık ediyoruz. İngiliz kırsalının hüzünlü, bulutlu havası, üzerimize siniyor. 1939, İkinci Dünya Savaşı yılları, Alman orduları, Polonya’yı işgal etmiş, İngiltere kendisine doğru yaklaşmakta olan savaşın tedirginliğini yaşıyor. Merhum kocasından kalan malikane topraklarında yer alan höyüklerin altında tarihi kalıntılar olabileceğini düşünen Bayan Edith Pretty (Carrey Mulligan) kazı için arkeolog arar. Arkeolog olmamasına karşın kazı konusunda çok deneyimli olan Basil Brown (Ralph Fiennes) ile anlaşır. Basil arkeoloji tahsilini maddi zorluklar nedeniyle tamamlayamamasına karşın bir arkeolog kadar bilgili, tutkulu ve deneyimli bir kazıcıdır. Kazı süreci ilerledikçe toprak altından bir gemi iskeleti ortaya çıkmaya başlar. Hangi çağa ve hangi

Yazının Devamı

Miami’de tarihi buluşma

30 Ocak 2021

25 Şubat 1964, Miami’de Hampton Mouse Motel... Siyahi topluluğun 4 ünlü ismi bir araya gelir. Tam da Cassius Clay’in, Sonny Liston’u yenip ilk kez Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu olduğu gecedir. Şarkıcı Sam Cooke (Leslie Odom Jr.), Clay (Eli Goree), futbolcu Jim Brown (Aldis Hodge), Müslüman siyahi lider Malcolm X’in (Kingsley Ben Adir) çağrısıyla, onun moteldeki odasında toplanırlar. 22 yaşında taze dünya şampiyonu Cassius Clay, coşku içindedir, yatakların üzerinde zıplar, haykırır, dans eder, rakibine alaycı göndermeler yapar. Malcolm X ise ağırbaşlı, veciz sözlerle diğerlerine yol gösterici bir rol üstlenir. Aslında Malcolm dışında hepsi eğlenecekleri bir parti beklentisiyle odaya gelmiştir. Malcolm ise Clay’in, İslam dinini kabul ettiğini basına duyurmak için doğru zamanın geldiğini, siyahların ırkçılığa karşı daha net duruş sergilemeleri gerektiğini konuşma niyetindedir. Dışarıda FBI ajanları gözlemdedir. Gece ilerledikçe herkes eteğindeki taşları dökmeye başlar.
2013 yılında Los Angeles’ta sahnelenen ve çeşitli ödüller

Yazının Devamı

Bir kadının acıyı yaşaması

23 Ocak 2021

Bir kadının doğumu sırasında bebeğini kaybetmesinin yaşamında yol açtığı acıyı anlatan ‘Pieces of a Woman’ başroldeki Vanessa Kirby’nin performansıyla akıllara yerleşiyor. Evde doğum yapmayı tercih eden Martha, doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalması sonucu bebeğini kaybeder. Ebe, ihmalden suçlu duruma düşer. Kadın, kayıp sonrası yaşamdan kopuk ve iletişimsiz bir dünyaya gömülür. Kocası Sean’den (Shia Le Boeuf) uzaklaşır, çevresindeki insanlardan sıkılır ve baskın annesinden kaçmaya çalışır. Martha’nın annesi Elizabeth (Ellen Burstyn), ebenin suçlu olduğunu iddia ederek hukuk yoluyla alınacak intikam duyguları içindedir.
Martha ile arasında sınıf farkı olan kocası Sean ise, ilişkinin soğumasından mutlu değildir ve kendi yoluna gitme niyetindedir.
20 dakikalık doğum sekansıyla hafızalara kazınan film, sonrasında bir kadının acılı iç dünyasını anlatmaya çalışıyor. Gittikçe yavaşlayan anlatım, Vanessa Kirby’nin mükemmel performansıyla ayakta kalıyor. Senarist ve yönetmen, Macar asıllı Kata Weber’in, kendi yaşam deneyiminden yola

Yazının Devamı

İKSV seçkilerine bir bakış

16 Ocak 2021

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), uzun bir süredir seyirciye online olarak ulaşıyor. Malum, pandemi günlerinde sinema bir başka oldu. Ocak ayı programı oldukça dolu. Online tek film veya toplam paket olarak kiralanan filmler arasında. 2021 Yabancı Dilde Oscar aday adayları da var. Bu listeden seçtiğim iki filmi tanıtmak istiyorum.

UMUDUN DİLİ

Holokaust filmlerine yeni bir hikâye ekleyen ‘Umudun Dili’, akıcı kurgusu ve oyunculuk kalitesiyle öne çıkıyor. Yahudi Gilles, yalan söyleyerek bir nehir kenarındaki Nazilerin toplu infazından kurtulur, toplama kampına getirilir. İranlı olduğu yalanı, Gilles’in hayatını o an için kurtarır. İki asker onu yaka paça, Nazi kamp komutanının karşısına çıkarır. Komutan bir an önce Farsça öğrenmek istemektedir. Gilles, yaşamda kalmanın bedelini, önce kendisinin İranlı olduğuna inandırmak, sonrasında da Farsça adına yeni bir lisan uydurmak üzerinden ödemek zorundadır. Yaşamda kalmanın değeri, korkular, hafıza, yeni bir dil ve kimlik üzerinden ilerleyen hikâyeyi, Gilles kimliğini eldiven gibi giymiş Nahuel

Yazının Devamı

Hüzünlü bir aile öyküsü

9 Ocak 2021

Baba-oğul ilişkileri, sinemanın sıklıkla el attığı bir konudur. Nasıl olmasın ki? İçeriği o kadar fazla duyguyu, bağlılığı, isyanı, affetmeyi, anlayışı, destek olmayı, ataerkil hükümranlığı barındırır ki... Bu ilişki çerçevesinde, sayısı belli olmayan film vardır. Bir o kadarı daha da yapılabilir. Tayvan filmi ‘The Sun’ çok yönlü bu ilişkinin en güzel örneklerinden birisini anlatıyor. Hüzünlü, bir o kadar da dramatik hikâye, çarpıcı bir aksiyonla başlıyor. Yağmur altında motosikletle yol alan iki genç, hızla bir restorana girer ve gençlerden biri ani bir pala darbesiyle, oradaki diğer bir genç adamın elini bilekten keser. Kesik el havalanır ve absürd bir şekilde sıcak bir yemek tenceresinin içine düşer. Baba A-Wen’in (Chen Yi Wen) ve ailesinin trajik hikâyesi böyle başlar. Suça ortaklık eden ailenin küçük oğlu A-ho (Chien-Ho Wu), mahkeme sonu ıslah evine gönderilir. Kısa süre sonra da çalışkan öğrenci, ailenin gözbebeği büyük oğul A-hao (Greg Hsu), sebebi anlaşılmayacak

Yazının Devamı

Duygusal bir bilimkurgu

2 Ocak 2021

‘The Midnight Sky’ bilimkurgu türünün son yıllarda karşımıza gelmeye başlayan uzayda yalnızlık, yeni bir dünya keşfetme arayış temalarının son örneklerinden birisi. Bilimkurgu türüne duygusallık ekleyen, uzay ortamında insani ilişkilere yer açan ‘kartonesk’ karakterlerden kaçınan bir film. 2016’da yayımlanmış Lily Brooks Dalton imzalı ‘Good Morning, Midnight’ romanının sinema uyarlamasında, yönetmen koltuğunda aktör George Clooney var. Aralıklarla yönetmenlik çalışmaları olan Clooney, geçtiğimiz yıllarda ‘Tehlikeli Aklın İtirafları’ (2002), ‘İyi Geceler, İyi Şanslar’ (2005), ‘İkili Oyun’ (2008), ‘Zirveye Giden Yol’ (2011) ‘Hazine Avcıları’ (2014), ‘Suburbicon’ (2017) gibi farklı türleri temsil eden filmleri yönetmişti. Bunların arasında en beğendiğim kara mizahı, casus öyküsüyle birleştiren ‘Tehlikeli Aklın İtirafları’ ve savaş türünü sanatsal motiflerle birleştiren ‘Hazine Avcıları’ olmuştu.
2049 yılında geçen

Yazının Devamı

Blues’un ilk büyük yıldızı: Ma Rainey

26 Aralık 2020

Gertrude ‘Ma’ Rainey, tüm zamanların en büyük ve çok sevilmiş sanatçılarından birisi olarak kayıtlara geçmiş bir isim. Blues’un anası olarak anılan bu muhteşem ses, 1886-1939 arasında yaşamış, ‘siyahi plak’ olarak anılan ilk blues plak kayıtlarını yapmış. Bu ara, blues müziğinde “Şeytan’ın Müziği” olarak anıldığı yıllardır. Ömrünün büyük kısmını çadır tiyatrolarında, doğduğu topraklara yakın, Georgia çevresinde şarkı söyleyerek geçirmiş, acayip görünüşlü, kısa tıknaz gövdesi, ilk çırpıda göze çarpan altın dişlerle dolu kocaman parlak ağzıyla, insana cazip gelen çirkinliği olan bir kadındı. Blues müziğin bir eğlenceden çok, yaşamı tarif ettiğini, her sabah yeni bir güne başlamanın en güzel yanı olduğunu söyleyen öncü sanatçının, yaşamının bir bölümünü anlatan film “Ma Rianey: Blues’un Anası” esasında bir tiyatro oyunu. Siyahlar üzerine yazdığı tiyatro oyunlarının ödüllü ismi August Wilson.

Yazının Devamı