Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Açlık grevleri sona erdi. Bugün medyada muhtemelen çok farklı yorumlar okuyacağız. Ama gerçek şu ki, hem hükümet hem Kürt hareketi önemli bir sınavdan geçti. Uzlaşma ve diyaloğun her şeyden daha önemli olduğu bir kez daha görülmüş oldu

Cumartesi günü, İzmir’de kendilerini “milliyetçi muhafazakâr” olarak tanımlayan bir grubun davetindeydim. Katılımcılar arasında CHP’liler de vardı. Konu Kürt sorunuydu. Mümtazer Türköne’yle ikimiz konuşmacıydık. Kürt sorununun dünü, bugünü ve her iki halkın, Türklerin ve Kürtlerin ortak geleceğinin alabileceği haller üstüne söylenmedik söz, sorulmadık soru kalmadı. Akşam sekizde başlayan toplantı sürerken, gece yarısına doğru o toplantıda bulunan herkesin yüzünü güldüren bir haber geldi.
Öcalan, açlık grevlerinin bitmesini istemiş ve İzmir Cezaevi’nde kalan grevciler eylemi sona erdirmişlerdi. Ölüme karşı hayatın bir kez daha kazandığına Türk milliyetçisi aydınlarla beraberken tanık olmak, bu tanıklığı mümkün kılan habere beraberce sevinmek, itiraf etmem gerekirse, bambaşka bir duyguyu yaşamak gibiydi. PKK’lı veya KCK’lı hiç kimse ölmeyecek ve bu ölümleri durduran kişi de Abdullah Öcalan.

Medya konuşacak
Bugün medyada muhtemelen çok farklı yorumlar okuyacağız. Kimi belki hâlâ “Ya talepler, onlara ne olacak?” diye soracak. Kimi Öcalan’ın PKK üstündeki siyasi nüfuzunu gündeme getirerek, “Kürt hareketinde bölünme sinyalleri” filan diye gerçekle alakası olmayan şeyler yazacak. Kimi, “Keşke bu iş bu kadar uzamasaydı” diyecek, haklı olarak.
Ama gerçek şu ki, hem hükümet hem Kürt hareketi önemli bir sınavdan geçti. Uzlaşma ve diyaloğun her şeyden daha önemli olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Keşke bu gerçeğin daha erken farkına varılsaydı.
Açlık grevi devam ederken, endişe yaratan, toplumu geren, ve her biri ulusal bir meydan okumadan farksız bir takım demeçlere rağmen, siyasi aktörlerin aslında isterlerse hiç çözülmeyecek gibi duran bir sorunda uzlaşabileceklerini gördük.

Diyaloğun değeri
Meclis’te açlık grevi yapan ve grev sırasında bile “Başbakan için ifade ettiğim sözlerin arkasındayım” diyen Leyla Zana ve onun gibi düşünenler haklı çıktı. Hükümet ve Başbakan Erdoğan’ın çözüm için bir şans olduğu bu şansa ha bire hücum etmek yerine, diyaloğu ve uzlaşmayı teşvik etmenin Kürt sorununda barış için daha değerli olduğunu artık anlamak lazım.
Açlık grevleri, öne sürülen haklı talepler ne olursa olsun, aslında Kürt hareketinin izlediği stratejinin tamamlayıcı bir parçası olarak hayata geçirildi. Öcalan yaptığı çağrıyla eylemin doğru olmadığını, eğer bu türden eylemler yapılacaksa, içerdekilerin değil, dışarıdakilerin yapmasının daha doğru olduğunu söyledi. 67 gün devam eden eylemlerin amacına ulaştığını ifade etti. Hükümetin MİT kanalıyla Öcalan’la yaptığı görüşmeler nihayet sonuç verdi ve grev sona erdirildi.

Muhasebe zamanı
Şimdi bir nefes alıp, soluklanmanın ve bu 67 günün muhasebesini yapmanın zamanıdır. Türkiye’nin adeta sarsıcı bir toplumsal depremden son anda kurtulmasını konuşmak ve Kürt sorununda yeni bir sayfanın açıldığını görmek gerekiyor.
Bir kaç kez olmadı değil; Öcalan’a sadece “işe yaradığında” kendisiyle diyalog kurulan bir lider olduğunu düşündürmemek gerekir. Açlık grevi için Öcalan’la kurulan diyaloğun bu defa kalıcı bir barış için sürdürülmesi, sürecin şiddet yanlılarının vesayetinden kurtarılması bakımından son derece büyük bir önem taşıyor.
PKK liderinin, avukatlarıyla düzenli olarak görüşmesi sorun olmaktan çıkarılmalıdır. Öcalan’ın susması değil, daha çok konuşması gerekiyor. Vereceği mesajların bazılarına katılırız veya katılmayız, ama bu mesajların ben, kendini Ortadoğu’nun jeopolitiğine ve egemenler arasındaki savaşa iyice kaptıran PKK’nın, yüzünü Türkiye’nin gerçeğine dönmesi için çok önemli olacağını düşünüyorum.
Şimdi BDP Meclis’e yeniden dönecek. Kürt siyasetinin nabzı sokaklarda değil, Meclis’te atacak. Dünyanın ve Türkiye’nin gözü hükümette ve BDP’de olacak. Başka şansı yok Türkiye’nin. Çözüm Ankara-Diyarbakır ve İmralı üçgeninde, bu gerçek bir kez daha doğrulanmış oldu.
Aslolan hayattır ve hayata yeniden merhaba diyenlere selam olsun...

Orhan Miroğlu

Haberin Devamı

Orhan Miroğlu, Kürt siyasetçi, gazeteci ve yazar. 1980’de Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu. Bir senelik öğretmenlik görevinde bulundu. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra tutuklanarak Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi davasından 15 yıl mahkumiyet cezasına çarptırıldı. 1988 yılında cezaevinden tahliye edildi. 1995 senesine kadar siyasi yasaklıydı. 1999 yılından bu yana önce HADEP, DEHAP ve Demokratik Toplum Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.